Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Melbourne Üniversitesinde yapılan bir araştırma, Müslümanlığı seçen Aborjinlerin giderek arttığını ortaya koyuyor.Nedenini ise şöyle açıklıyor:"Hıristiyanlık burada işgalcilerle özdeş. İslam ise, Batılılaştırma ve asimilasyona direnişin simgesi haline geldi."İslam, yükselen suç oranlarıyla cezaevine düşen Aborjinlerle orada buluşuyor ve "ruhani ortak paydalar"ın da yardımıyla onları safına katıyor. İnanılması zor, ama gerçek: Avustralya yerlileri arasında İslam yayılıyor. Neden çokkültürlülüğü başaran Avustralya, adanın yerli halkıyla barışamadı?Bunun derin nedenleri var: Bir defa göçmenler, kıtada büyük bir acı üzerinde oturuyorlar."Beyaz adam" Avustralyaya 18. yüzyılda geldi, 300 bin yerlinin topraklarını, çocuklarını elinden aldı. Talan etti, katliam yaptı, 250 farklı dili, kültürlerini, köylerini yok etti. Bu asimilasyon politikası 20. yüzyıla kadar sürdü. Yerlilere -kendi topraklarında- yurttaşlık, oy kullanma, pasaport alma hakkı ancak 1968de referandumla verildi.1970lerde karar sürecine katıldılar. Çalgıları, müzikleri, silahları, resimleri birer turistik esere dönüştürüldü. Örgütlenen Aborjinler önemli haklar kazandılar. Beyaz Adamın adaya bayrağını diktiği 26 Ocakı "Yas Günü" ilan ettiler. Ve nihayet göçmenler 1998de adanın yerli halkından özür diledi.Ancak devlet dilemedi. Peşinden toprak ve tazminat talebi gelmesinden korktu. Özür yerine sosyal politikaları devreye soktu. Lakin sorunlar giderilemedi. Haftalık 200 dolarlık işsizlik yardımıyla geçinmeye çalışan Aborjinler, daha az çalışıp daha çok içmeye ve daha çok suç işlemeye başladı. Karakolda ölüm haberleri arttı.Entegrasyon politikası başarıya ulaşmayınca liberal hükümet yeni bir politikayı uygulamaya koydu. Aborjin örgütlerine para aktarıp onları kendi başına bırakmak yerine, yönetime ortak edip sorumluluk verme yoluna gitti. Bu, daha disipliner ve tepeden inmeci bir yöntemdi. Ve tepkiyle karşılandı.Avustralyaya gidince Aborjinlerin temsilcileriyle görüşmek istedim. Sidneyin kuzeyindeki Tamwortha gittik. 45 bin nüfuslu bu kent Country müzik festivaliyle ünlü... Country, Aborjinlerin isyanının müziği... Bir dönem, yasaklı olan dillerini kullanabildikleri tek mecra... Lakin Tamworthta, yüzü boyalı yerliler yok. Tersine, burası bir örnek şehir. "Beyaz Adam"la, yerlilerin birlikte yönetme deneyiminin laboratuvarı... Aborjinler kent yönetiminde etkin... Bizim için düzenlenen karşılama töreninde resmi açılışın ardından Aborjinlerin temsilcisi Simon Taylor, "Yama" diye yerli dilde "Hoş geldin" dedi.Simon, büyük kabilelerden birine mensup. Çoğu yerliye kısmet olmayan bir ayrıcalıkla üniversite okuyabilmiş. Bir "Avrupalı" (yani beyaz) kızla evlenmiş. Ve kentine dönüp yönetimde görev almış. Bize Tamworthtaki, kent komitelerini, yerel dili de öğreten okulu, hastaneyi, atık dönüştürme imalathanesini, dikiş atölyesini gezdirdi.Ancak "beyaz adam"la ortaklığı, "işbirlikçi"likle suçlanmasına yol açmış. Diğer yerliler ona "Kokonat Simon" diyorlarmış. "Dışı (derisi) siyah, içi (ruhu) beyaz" olduğu için... Beyaz adam Kentteki Walhollow okulunda 25 çocuk var. Beyazlarla siyahlar bir arada eğitim görüyor. Okulda eğitim dili İngilizce ama yerli Lingo dili de öğretiliyor.Lakin öğretmen bile bilmiyor dili... "Beyaz adam", yerlileri çocuk yaşta ailelerinden kopararak "kayıp kuşaklar" yaratmış ve dili öldürmüş.Öğretmen de Lingoyu şarkılarla öğretmeye çalışıyor. Lakin çocuklar, yerli müzik yerine hiphopu tercih ediyor.Globalizm, yerkürenin en ücra köşelerini de teslim alıyor.Tamworthtan ayrılırken Aborjinlere, Türkiyede birkaç yıl önce Avustralya yerlilerine katılmak üzere evden kaçan Onuru anlattım:"İyi ki gelmemiş" dediler. can.dundar@e-kolay.net Hiphop tercihi