Kendi hayatımdan örnek vereyim:Ben doğduğumda sıkıyönetim vardı; çünkü 27 Mayıs zamanıydı.2 ve 3 yaşlarımı kreşte geçirdim; sıkıyönetim başımızdaydı; çünkü Talat Aydemir isyana kalkışmıştı.İlkokula başladım; 2, 3 ve 4. sınıftayken sıkıyönetim altındaydık; çünkü 12 Mart olmuştu.Ben ortaokul 1 ve 2'deyken de sıkıyönetim vardı; çünkü Kıbrıs'ta harekât başlamıştı.Lisede birkaç yıl sıkıyönetimsiz yaşadım; sokaklarda kan akarken beklediler. Nedenini daha sonra anladık:Daha sıkı bir yönetim içinmiş.Üniversiteye girdiğimde sıkıyönetim ilan edildi yeniden...Kaç sene sürdü biliyor musunuz?10!Özetle ilk 25 yılımın yarısını sıkıyönetim altında geçirdim ben...Güneydoğudakiler zaten başka rejim bilmeden yetiştiler.* * *Neden?Çünkü rejim tehlikedeydi, komünizm kapıdaydı; sonra şeriat ve bölücülük kapıya dayandı, Doğu'da ayaklanmalar vardı; her dönem yeni bir gerekçe, rejimi sıkıladıkça sıkıladı.Sıkıldık mı sıkıyönetimden?Evet, ama rejim gevşeyince öyle fena şeyler oluyordu ki, "Aman yetişsinler, yönetimi biraz sıksınlar" deniyordu. Onlar da gelip sıkıyordu.Peki tarihinin yarısını sıkıyönetimde geçiren bir ülkede demokrasiden, insan haklarından, özgürlüklerden söz edilebilir mi?Orada sivil toplum yeşerebilir mi?Her melanette "Gel bizi sık" diye askerine yalvaran, yeterince sıkmayan askere kuşkuyla bakan bir ulus, uygar dünyayla bütünleşebilir mi?* * *Bugün görevi devredecek Org. Hilmi Özkök bunun böyle yürümeyeceğini, Türkiye'nin böyle medenileşemeyeceğini görenlerden biriydi.Bu öngörü sayesindedir ki, daha önceki askeri müdahalelere zemin hazırlamış dini motifli bir hareketin hükümet olduğu kritik bir dönemde gerilim yaratmamayı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ni siyasetin dışında tutmayı başardı.Askeri asli görevine çekmeye değil de siyasete meraklı olsa ve "Alt kadrolar rahatsız" duyumlarına, "Kodun mu oturt" dolduruşlarına kulak assa ülkeyi pekâlâ gerebilir, yıllarca sıkıyönetim altında yönetebilirdi. Ama Türkiye'nin AB yolunda yürüdüğünü görüyor, demokrasinin sivil kurumlarca sahiplenilmedikçe işlerlik kazanamadığını biliyordu.Dolduruşa gelmedi.Ne selefleri Org. Cemal Tural gibi gazeteci dövdürecek basın nefreti vardı, ne Org. Doğan Güreş gibi yarı Atatürk-yarı Çiller tablolar çizdirecek siyaset hevesi...Ama kuvvet komutanlarını yolsuzluktan mahkemeye verebilecek, genç kurmaylara "Her aykırı fikre 'vatan haini' damgası vurmamalarını" tembihleyecek kadar cesurdu.AB üyesi demokratik bir ülkenin Genelkurmay Başkanı'nın nasıl olacağının bir provasıydı onunki...Bir erken doğumdu.Komutanlığı, her erken doğum gibi problemli oldu.* * *Şunu biliyoruz artık:Yarın çocuklarımız sıkıyönetim altında büyümeyecekse, farklı görüş sahipleri ötekileri "vatan haini" kabul etmeyecekse, cumhuriyet nihayet silahsız kuvvetlerine de güvenecekse bizim "sıkı" olmayan özgürlükçü yönetimlere ve Org. Özkök gibi generallere ihtiyacımız var.Kendisini şükranla uğurluyoruz. can.dundar@e-kolay.net Türkiye bir asker ülkesidir. Sadece "Her Türk asker doğar" tekerlemesinde dile gelen bir ruh hali değil bu, tarihi bir gerçek...