Janjanlı, pahalı, pek az oynandığından yıpranmamış rengârenk oyuncaklar, nedense ev sahibinin vicdan azabının belgeleri gibi gelir bana...Yeterince zaman ayrılmamış bir çocuğa verilmiş rüşvetler...Onsuz çıkılmış her seyahatin, o uyuduktan sonra dönülmüş gezmelerin, ona tercih edilmiş işlerin, onun payından çalınmış vakitlerin süslü bedelleri..."Onunla oynayamadım, ama hediye aldım" avuntusunun bahşişleri...Aşkın yerine koymaya çalıştığımız şişme bebekler gibi; teselli armağanları, sevilememiş evlatların...* * *Dünya, tsunami felaketzedeleri için ayakta...Batı kamuoyu, mağdurlara yardım için yarışıyor.G-7ler borç erteleme kararı alıyor, hükümetler bayrakları yarıya indiriyor, dünya saygıya duruyor ölenler için...Göz yaşartıcı bir ilgi bu; insanlığın dayanışma ruhu harekete geçiyor.Fakat ne yalan söyleyeyim; yardım kutularına atılan her kuruş bana, o oyuncak dağlarını da anımsatıyor.Batının bunca yıl sadece doğasını, kaynaklarını, kadınlarını, çocuklarını sömürmek için uğradığı bir coğrafyaya yardım yaparak vicdanını aklamaya çalıştığını hissediyorum.Endüstriyel dünyanın yarattığı doğa katliamının, yok edilen yağmur ormanlarının, nesli tükenen hayvanların, küresel ısınmanın, ekolojik yıpranmanın, tahrip edilen biyolojik yapının, iklim değişikliğine yol açan nükleer denemelerle tabiat yağmasının, sanayi devlerinin rant kavgasından kaynaklanan kirlenmenin yerküremizde açtığı yaraların bedeli bu...Dünyanın en zengin turist kafilelerini ağırlarken kendisine bir erken uyarı sistemi kuramamış bir coğrafyaya ilgisizliğin utancı...* * *Yardıma koşmak şart elbet; ancak işin politik özünü gözden kaçırmamak lazım...En cömertlerden Exxon Mobilin bölgedeki en büyük Amerikan petrol şirketi olduğunu ve oradaki bağımsızlık hareketini kırmak için ordular kurduğunu, felaketin ertesi günü petrol ve inşaat hisselerinin yükselip Endonezya borsasının tavana vurduğunu, bölgedeki Amerikan üssünün her nasılsa faciadan hasarsız kurtulduğunu düşünmeden yapılan yardımlar, saf bir hayırseverlik ötesinde anlam taşımıyor ve bizi kalıcı çözüme götürmüyor.Tıpkı adaletsiz bir toplum düzeniyle kökten cebelleşmeyi göze alamayanların otomobilinin camını silen tinercilere sadaka verip vicdanını rahatlatması gibi, bir torbaya üç beş kuruş atıp yastığa huzurlu gitmenin kolaycılığını yaşıyor dünya...Tsunami felaketinden bir yıl önce -ve tesadüfen aynı gün- İranı vuran deprem için yaptığı yardımın çok küçük bir bölümünün depremzedelere ulaşabildiğiyle de ilgilenmiyor; şimdi yardım diye bölgeye koşanların bir kısmının insan tüccarları olmasıyla da...* * *"Beyaz adam" sadaka zihniyetiyle yardım yapadursun; asıl ihtiyacımız, örgütlü ve kalıcı bir kurtarma çabasıdır:Yardım seferberliğini, daha adil bir dünya kurma ve doğayı kurtarma hedefine yönlendirecek küresel bir çaba...Ölenlere saygı duruşundan önce, kalanlara kaygı duruşunu örgütlemeliyiz. can.dundar@e-kolay.net Bazı çocuklu evlerde üst üste yığılmış oyuncak dağları görürüm.