Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

1. Tarih yokmuş gibi davranmak.2. Sadece tarih varmış gibi davranmak.Birinci yaklaşım, 90 yıl unutulmamış bir büyük faciayı küçümseyip yok saydıkça sorunu hepten çıkmaza sokuyor.İkincisi, öfkeyle geçmişe bakmaktan yüzünü geleceğe çeviremiyor ve ilişkileri mazinin kanında boğuyor.Bu iki hata, iki komşu devleti sürekli birbirine karşı tetikte olmaya ve üçüncü tarafları ikna çabasına zorluyor.Ermenistan, "soykırım tasarıları"nı dünyaya kabul ettirebilmek için lobi yapıyor.Bu kabulün peşinden tazminat talebi geleceğinden endişelenen Türkiye ise -belki "sözde" tazminat talebinden de fazlasını, karşı - lobilere akıtıyor.İki ülkenin, bu çatışmadan nemalanan üçüncü ülkelere vermek zorunda kaldığı tavizler de cabası...Oysa çözüm, tarihle cesaretle yüzleşen ve onu aşıp geleceğe yönelen bir yaklaşımdan geçiyor. Türk - Ermeni ilişkilerinde diyaloğu engelleyen iki tür yaklaşım var: Ermenistanda sadece radikallerle değil, bu cesarete sahip muhataplarla da tanıştık.İlk Devlet Başkanı Petrosyana yakın sivil toplum kuruluşu Armatın Başkanı Papken Ararktsyan, aynı zamanda Ermenistanın eski meclis başkanı...Babası Van, annesi Doğubayazıt doğumluymuş. Göçtüklerinde annesi 1, babası 5 yaşındaymış."O kanlı maziyi biz de yaşadık" diyor, "...ama şimdi soykırım sorununun dış politikamızın ve Türkiyeyle ilişkilerimizin merkezine konmasına karşı çıkıyoruz. İyi komşuluk ilişkileri içinde geleceğe doğru yol almak istiyoruz. Milliyetçi örgütler ise bu sorun üzerinden para kazanıyorlar. Tazminat filan bunlar önemsiz şeyler. Ama Türkiye tarafından manevi bağlamda bir yaklaşım olursa, iki ülkenin önünde parlak bir ufuk açılabilir." "Babam Karslı" Aslında, "halk diplomasisi" diye bir şey varsa orada, beklenen sivil gelişme başlamış görünüyor.Erivan Üniversitesinin Türkoloji bölümünde 100 öğrenci okuyor. En son Yunus Emre üzerine bir kitap yayımlamışlar.Ermenistan Basın Konseyi ile Türk Diplomasi Muhabirleri Derneği bir süredir, basında ırkçı yaklaşımları engellemek için ortak çalışıyor.Bizi Erivana taşıyan uçak, bavul turizmi yapan yolcularla doluydu.Geçen yıl Ermenistandan Türkiyeye 5 bin turist gelmiş.1996da iki ülke arasındaki mal dolaşım hacmi 12 milyon dolarken, geçen yıl 3.5 kat artarak 40 milyon dolara çıkmış.Ama komik bir durum var:Uçağa binenler, iki saat ötedeki İstanbula gidebilirken, arabaya binenlerin yarım saatlik mesafedeki Kars sınırını geçmesi yasak.Türkiye ile Ermenistan arasında demiryolu bağlantısı varken, diplomatik engeller yüzünden ticaret Gürcistan üzerinden işliyor. Erivanda bir Türk işadamı, "Kulağımızı arkadan gösteriyoruz" dedi, "Kars kapısı açılsa bundan büyük oranda Türkiye kazançlı çıkacak." Halk diplomasisi Bu, Karslıların da talebi...Sınır ticareti, ilişkileri yumuşatmakta önemli rol oynayabilir.Bu arada her iki ülkenin tarihçileri geçmişte yaşanan olaylarda emperyalist ülkelerin rolünü daha net görüp vurgulamaya başladı. Bu da bir ortak payda yaratıyor.İlişkilerin bir avantajı da diğer Hıristiyan muhataplarda gözlenen "Müslüman antipatisi"nin burada olmaması... Ermeniler, 1915te kendilerine kol kanat geren Araplar sayesinde Müslümanlara dostlar. O yüzden iki komşu, AB şemsiyesine ihtiyaç duymadan ilişki kurabilir. Kars açılmalı Erivandaki son gecemizde "Ararat Restoran"da yemek yedik.Sahnede Poghosyan Alexander, önce duduklar eşliğinde yollardan (hep yollardan) söz eden hüzünlü Ermeni şarkıları okudu.Sonra Türk konuklarına bir jest yapıp manidar bir şarkı çaldırdı:"Kavuşmamız yâr ne zaman... yâr ne zaman... yâr ne zaman..."Ve gece, bir zamanlar birlikte yaşadığımız toprağın en güzel miraslarından Sarı Gelinle sonlandı.Bir boranda eşlerini, evlatlarını, komşularını yitirenlerin ortak ağıtı gibi söyledik Sarı Gelini; Türkler Türkçe; Ermeniler Ermenice...Ayrılırken sorduk birbirimize: Bu türkünün yarattığı ortaklık duygusunu, halklar arasında yeniden yeşertmek çok mu zor?Hesaplaşmamalı, helalleşmeliyiz.Bütün ihtiyacımız cesaret... biraz cesaret... Sarı Gelin DÜNYA ERMENİLERİ BAŞPATRİĞİ 2. KAREKİN: Ermeni dünyasının simgesi nar...Nar, Ermenilerin hem dünyaya dağılmışlığını hem de bir bütün olduklarını anlatıyor.Bu bütünlüğün unsurlarından biri de din...Ermenistan Başpatriği, dünyadaki 9 milyon Ermeninin ruhani lideri... Bu sıfatıyla diyasporadakileri de etkileme gücüne sahip. Eçmiadzindeki Vatikan benzeri geniş yerleşim alanında, ilk kez bu kadar geniş ve farklı yelpazeden bir Türkiye heyetini kabul etti ve bir saat görüştü. Heyetin Türkiye davetini kabul ederken diyalog mesajı verdi: Hiçbir din, savaş dini değildir Biz, tarih boyunca yan yana yaşamış iki halkız. Taraflar arasında bazı sorunlar olduğu aşikâr. Bu sorunlar devletlerin ilişkisine de yansıyor. Eminim bu tür karşılıklı heyetler, devletlerarası ilişkilerin gelişmesine de katkıda bulunacaktır. Türk-Ermeni ilişkilerini nasıl görüyorsunuz? Ben Başpatrik olarak zaten dünyanın çeşitli yerlerine önderlik ziyaretleri yapmak zorundayım. Bu, İstanbuldaki Ermeni kilisesi için de geçerli. Türkiyeye gelmek ve oradaki evlatlarımızı da görmek isterim. Böyle bir vesile olması durumunda başka dini önderlerle buluşmaya da hazırım. Aramızdaki sorunların çözümü sadece diyalogla mümkün. Tabii soykırım konusu bizim için tartışılacak bir şey değil; yaşanmış bir gerçektir. Yine de bu sorunun aşılması için iki halk arasında diyalog sağlanması gerekiyor. Bu da ancak ortak çabalarla sağlanabilir. Bir Türkiye ziyaretiniz söz konusu mu? Bu çatışmaların içine dini bir temel koymak çok yanlış. Bu tür paralellikler kurmak yeni tehlikeler yaratır. Tersine sorunların çözümü için dikkatimizi işbirliğine yöneltmeliyiz. Hiçbir din, savaş dini değildir. Din temelli bir medeniyetler çatışmasından söz ediliyor. Nasıl karşılıyorsunuz? -BİTTİ- can.dundar@e-kolay.net