Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Peki Avustralya bunca farklılığı bir arada tutmayı nasıl başarıyor?İşte mucize formül:ABD bir sebze çorbasıydı: Farklı sebzeler bir kaba kondu, haşlanıp çorba pişirildi. Bu çorbada hepsinin tadı var, ama tadı verenler tatsızlaştı. Avustralya bir meyve salatası: Burada da 200 çeşit meyve bir kapta... Ama her biri kendi tadını koruyor. Ve bu tatların buluşmasından nefis bir salata doğuyor. Avustralyada 116 dinden, 180 ayrı dil konuşan, 200 millet bir arada yaşıyor. Eskiden bu kadar renkli olmakla övünen Amerika, Avrupada ırkçılık başladı. Aslında 1970lerin sonuna dek Avustralya da "çorba"ymış. "Tek dil, tek kültür" dayatılmış. Sonra göçmenler ağırlık koymuş politikaya... Ve 80lerde çokkültürlülük politikasına geçilmiş.Avustralya Çokkültürlülük Vakfının Başkanı Kıbrıslı Bülent Hassan Dellal çokkültürlülüğü "haklar ve sorumluluklar" diye özetliyor:"Burada herkesin kendi kültürünü dilediğince yaşayıp geliştirme hakkı var. Kendi dilinde eğitim görmekte, kendi dilinde TV, gazete izlemekte özgür... Ama yurttaş olarak ülkesine karşı sorumluluklarını yerine getirmek şartıyla... Bu ikisinden biri aksarsa, sistem çöker".Bu formülün üzerine titriyorlar. "Farklılık işletmesi" bir bilim dalı...Hükümet, farklılığı inkâr bir yana, onu zenginlik olarak görüp destekliyor. Göçmenlerin faaliyetlerine maddi katkı sağlıyor. Onları karar sürecine katıyor. SBS radyo kanalı ile her dilde yayın yapıyor. Dil bilmeyenlere doktorda, mahkemede tercüman sağlıyor. Başörtüsü -başkalarını zorlamama koşuluyla- serbest... Bir suçlu yakalandığında polisin "Türk asıllı" ya da "Ermeni terörist" gibi genelleyici ifadeler kullanması yasak. "Göçmenlere kendilerini evinde hissettirecek her şeyi sağlıyoruz" diyor Dellal. O yüzden dönüş eğilimi yok denecek kadar az.Türk milli takımı maça geldiğinde, Türkiyeliler onları Avustralya ve Türk bayraklarıyla karşılamış. Dellal, "Bu Avrupada olmaz. Zorla da yaptıramazsınız" diyor. Hak ve sorumluluk Resmi Çokkültürlülük İşleri Ofisinin Başkanı Yunan asıllı George Lekakis. Yardımcısı ise bir Türk: Hakan Akyol.20 yıldır birlikte çalışıyorlar. Lekakis yine maçtan örnek veriyor:"98 dünya elemesinde İranla oynarken bambaşka ülkelerden 90 bin göçmen Avustralya diye bağırdı. Gerçi maçı kaybettik, ama kazanan bizdik". Bunu devletin yurttaşlar arasında ayrım yapmamasına bağlıyor."Çocukları arasında ayrım yapmayan bir anne gibi. Ayırırsan onun da tavrı değişir. Sen bana saygı göstermiyorsun, ben evden ayrılacağım der. Biz herkesi kararlara ortak ediyoruz. Bu katılım, onları ülkelerine daha sadık hale getiriyor." Türk ve Yunanlı Sorunlar var tabii... Ama Avrupa ve ABDdeki kadar büyük değil...2002de Balide tatil yapan 80 Avustralyalı bir bombalı saldırıda öldü. Bu, "Avustralyanın 11 Eylülü"ydü. Ama saldırganların Müslüman olması, Hollandada olduğu gibi cami saldırılarına yol açmadı. Ne ibadet özgürlüğü engellendi, ne işkence başladı.Saldırı sırasında Emniyette kültürel danışman olarak çalışan Dellal, "Hemen cemaat liderlerini, hükümet görevlilerini, polisi topladık. El ele atlattık" diyor. O günden sonra dinler arası diyaloğa özellikle ağırlık verilmiş."Çokkültürlülük bizi birleştirmiyor, bölüyor" diyenler, Asyalı nüfusun hızla büyümesinden rahatsız olanlar, yeni gelenlere diş bileyenler de var. Ama ırkçı Tek Millet Partisi ilgi görmeyip kapandı. Avustralyanın 11 Eylülü YARIN: Madalyonun öbür yüzü can.dundar@e-kolay.net