"Uyuşamayız, yollarımız ayrı / Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi / Senin yiyeceğin kalaylı kapta, benimki aslan ağzında / Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik. / Ama seninki de kolay değil kardeşim, kolay değil hani; / böyle kuyruk sallamak Tanrının günü...* * *Aktüelde "Kötü Kedi Şerafettin, Garfielda Karşı" yazısını okuyunca bu şiir düştü aklıma...Bülent Üstünün efsane çizgi kedisi Şerafettinin fanatiklerindenim. Onu neredeyse doğumundan beri izlerim.Atkuyruklu bir 68li olan "babası" Tonguçun, yine roman için eve kapandığı bir sıkıntılı günde, banyo döşemesinde unuttuğu istimna artığına oturan bir kediden, "yarı insan - yarı tekir" bir mahlukat olarak dünyaya gelmiştir "Şero"...Asabi, psikopat, arsız, belalı, tembel, küfürbaz, alkoliktir.Tarumar bir evi olmasına rağmen onun asıl mekanı "manita çitlediği" ve şehre bakıp demlendiği Cihangir damlarıdır.Lombaktaki son macerasında oğlu Tacettine çapkınlık dersi verirken, tecavüzcülerin elinden kurtardığı bir Siyama 69 öğretiyordu.* * *Garfielda gelince...26 yaşına gelmesine rağmen onu hiç okumadım, ama son filmini seyrettim. Ve itiraf edeyim ki, hiç hazzetmedim. Tam bir Amerikalı obez... Ömrünü televizyon karşısında tembel tembel tıkınıp yalanarak tüketeceğini düşünürken, eve gelen yetenekli bir köpekle hayatının macerasını yaşıyor. Macera dediysek, Şerafettinin gündelik mesaisi yanında "kıymık batması" sayılır. Kapı dışarı ettiği köpek kaçırılınca -Şerodan beklenmeyecek bir vicdan azabıyla- koca göbeğini toplayıp kurtarmaya gidiyor. Orhan Velinin şiirindeki gibi:"Kötü kedi" Şero sahibine kan kustururken "ailemizin kedisi" Garo, ekmeğini kuyruk sallamaktan kazanıyor.* * *Derginin haberinden öğreniyoruz ki, çizeri Bülent Üstün, Şeroyu da Garo gibi film kahramanı yapmak üzereymiş. Film "16 yaşından küçükler izleyemez" ibaresiyle seneye sinemalarda olacakmış.Üstün, kendi kedisinin Garfielddan farkını anlatırken "Bizimki aileden gizli okunan anti - kahraman" diyor: "Bütün tadı da burada..."Ne yalan söylemeli, dünyanın 2600 gazetesinden sonra şimdi bilmem kaç yüz bin sinemasında birden boy gösteren uysal Garfieldın mutedil macerasını izlerken, bizim yerli Şerafettinin kanlı canlı, harbi gerçekliğine şapka çıkardım.Tıpkı son Matrixin "uzayda yumruklaşma"lı dövüş sahnelerinde "Bizim Dünyayı Kurtaran Adam buna on basar" dediğim gibi...Barış bayraklı rock festivallerini, savaş sponsorlarınınkine tercih ettiğim gibi...* * *Galiba "global kültürleme"nin ilk taarruzunu atlattık ve yara bere içinde de olsa yerel bir direniş mevzii yarattık.İçe kapanmadan, duvarsız, yasaksız, "milli böbürlenme"ye değil, "evrensel yetenek"e dayalı bir rekabet alanında fark attık.Ve sevdik yeniden, bizim mahallenin "Neo"sunu, Şerosunu, köftesini, delisini, kedisini..Sıra, aleme sevdirmeye geldi.Hadi Şerafettin... Sahneye!.. can.dundar@e-kolay.net Orhan Velinin komünizm propagandasıyla suçlandığı meşhur bir "Kuyruklu Şiir"i vardır, bilirsiniz: