Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Benimle uğraşacağına, 'Küçük Turgut'la uğraşsın.""Küçük Turgut" torunuydu, ama Özal erkek argosuyla "çubuğunu" kastediyordu.Gazeteciler heyecanla ana muhalefet liderine koştular ve bir asansör kapısında bu inciye dair görüşünü sordular.İnönü, her zamanki sevimliliğiyle gülümsedi ve şöyle dedi:"Konunun uzmanları var; onlara sormak lazım."* * *Siyaset ve zarafet, nadiren buluşabilen iki sevgilidir.Beraberken onları izlemeye doyum olmaz.Ayrı düştüklerinde ise zarafetsiz siyaset, ağzı bozuk bir mahalle haytasına dönüşür.Tıpkı bütçe görüşmelerinde Meclis'te olduğu gibi...Erdoğan, başını yazılı metne eğdiğinde bir Beyoğlu efendisi, başını metinden her kaldırdığında bir Kasımpaşa kabadayısıydı o gün...Baykal'a "El kol hareketi yapma" diye çıkışırken (ki bu uyarı, her sokak yumruklaşmasının amentüsüdür) trafiğin ortasında öfkeyle el frenini çekip levyeyle arkadaki arabanın sürücüsünün burun hizasına dayanmış bir TIR şoförü edasındaydı."İddiasını ispatlamayan..." diye başlayıp üç noktayla bitirdiği cümlede ise ağır tahrik vardı:"Boşlukları (meşrebinizce) doldurunuz" demek istedi.Ve Baykal, onu mahcup etmedi.Hayvan pazarını gezerken "O üç noktayı alsın uygun yerine koysun" cevabını vererek seviye testinde Erdoğan'ın puanını aştı.Havası boşalmış siyaset balonunda Başbakan'a tutunup dibe doğru süzüldü.* * *"Nasıl oturttum ama...", "Nefis geçirdiniz Sayın Genel Başkanım" dolduruşuyla siyaseti, herkesin çamura bulandığı bir bataklığa çevirdiklerini fark etmeyen liderleri görünce Erdal İnönü'nün zekâya sarmalanmış zarafetini özlüyor insan...Bülent Ecevit'in kibarlığını arıyor.Medya polemiklerinden de biliyoruz; zordur insanın küfür ve hakaret karşısında dayanması, sessiz kalması...Karşınızdakinin düzeyine bakmadan ve iyi yazının, zeki hitabın, ancak küfrün bittiği noktada başladığını bile bile, sinirle hakaret bayraklarına hamle eder, kaleminizi yontarsınız.Ama hatadır.Çünkü bir seviye sınavıdır bu...Geçemezseniz, hakaret erbabıyla birlikte irtifa kaybedersiniz.En iyisi, sadece değer verdiğinize cevap vermek, onda da kendi seviyenizden bir milim bile aşağı inmemektir.Yoksa her üç noktayı dolduracağım derken bir anda kendinizi, aynı çamur havuzunda bulursunuz. * * *Ankara'da yıllarca siyaseti izlemiş meslektaşım Ümit Aslanbay'ın aktardığı bir İnönü hikâyesiyle yazıyı ve seneyi noktalayalım:Erdal Bey'in "Gereği kadar sert konuşmuyor" diye eleştirildiği günlerde bir milletvekili, kendisine antrenman yaptırmaya niyetlenmiş:"Efendim" demiş, "Şöyle masaya yumruk vuracaksınız... 'Biz sizin ...za ...yarız... ' diyeceksiniz."Erdal Bey, muhatabına bakmış ve "Kabul" demiş:"Yalnız basın toplantısına beraber çıkacağız. Ben masaya vuracağım. Gerisini siz söyleyeceksiniz."Zarafet, hayatınızdan eksilmesin.Hepinize iyi yıllar! can.dundar@e-kolay.net Turgut Özal, bir gün partisinin Meclis grubunda Erdal İnönü'ye şöyle sataşmıştı: