Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

1960'larda Türkiye yurttaşlarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuru hakkı olsaydı, Türkiye bir başbakan ve iki bakanını idam sehpasına gönderebilir miydi?Yassıada yargılamalarını yapan Yüksek Adalet Divanı'nın Başkanı Salim Başol bir duruşmada sanıkların itirazını "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor" diye yanıtlamıştı.Bu cümle bile Yassıada'da adil yargılama yapılmadığına hükmetmeye ve yeniden yargılama istemeye yetmez miydi?Peki 1970'lerde AİHM devrede olsaydı Deniz Gezmiş ve iki arkadaşı için verilen idam cezaları uygulanabilir miydi?Yargılamanın askeri hâkimler tarafından yapılmış olması bile onları ipten kurtarmaya yetmez miydi? 1980'lerin başında Türkiye yurttaşları AİHM'ye itiraz edebilse, Erdal Eren'i asmak bu kadar kolay olabilir miydi?Dünya hâkimleri Erdal'ın 17 yaşında olduğunu ve asılmak için yaşının büyütüldüğünü görüp yeniden yargılama istemeyecek miydi?* * *Yukarıda adı geçen isimlerin ve davaların içerik olarak bugünküyle hiçbir benzerliği olmayabilir; söylemeye çalıştığım şu:Günümüzün hassasiyetleriyle bakınca hukuk tarihinin neredeyse tüm sayfaları yeniden yargılamayı gerektirecek türdendir.Bugünün farkı şurada:Mensubu olduğumuz yeni insanlık hukuku, suçu ne olursa olsun herkese adil yargılanma hakkı tanıyor. Türkiye'nin de imza attığı bir sözleşmeyle kurulan, Türkiye'nin de üye verdiği bir uluslararası mahkeme de "bizim adımıza" bunu denetliyor.Bu sayede, yurttaşıyız diye bir ülkenin hukuksuzluklarını sineye çekmek zorunda kalmıyoruz artık...Başbakan, şiir okuduğu için ceza aldıysa, devletini evrensel hukuk önünde yargılatabiliyor.Dışişleri Bakanı'nın eşi, başını örttüğü için ayrımcı muamele gördüyse eşinin yönettiği bakanlıktan tazminat talep edebiliyor.* * *Tuhaf olan şu:Türkiye gözaltı süresi, DGM'ler, idam cezası gibi konularda Avrupa normlarına imza attı ve yasalarını düzeltti.Ama Öcalan'ı yargılarken bunlara dikkat etmedi.Daha yargılamalar sürerken bazı uygulamalar yüzünden kararın Avrupa'dan döneceğini herkes biliyor, söylüyordu. Beklenen oldu.Şimdi yapılacak şey, bu teknik hatayı düzeltmekten ibaret.MHP'nin ve onun peşine takılan CHP'nin yaptığı gibi olayı hukuk zemininden çıkarıp siyasallaştırmak ve yaraları kaşımak olsa olsa yeni gerginliklere yol açabilir.AİHM'yi, Refah'ın kapatılması ya da başörtüsüyle ilgili kendi görüşlerini destekleyen kararlarında alkışlamak, işine gelmeyen bir karar verince suçlamak, çifte standardın dik âlâsıdır.Türkiye kışkırtmalara kulak asmadan bu badireyi atlatacak olgunluktadır. can.dundar@e-kolay.net Şöyle düşünelim: