"1-2-3'ler yaşasın Türkler/ 4-5-6 Polonya battı/ 7-8-9 Alman domuz" diye uzayıp giderdi.Milletleri böyle genellemek çocuk işidir.Bir toprağı paylaşanlar, yekpare bir sıfata indirgenemez; öylesi de vardır, böylesi de..."Türkler barbardır", "İsviçreliler uygardır" gibi bir tasnif yanlıştır örneğin... Fanatik Türkler ve İsviçreliler de vardır; sağduyulu Türkler ve İsviçreliler de...Bu bahiste ayırt edici olan, ulusal sınırlar değil, yerleşik kültürel niteliklerdir. Üstelik bu nitelikler, belli dönemlerde, belli koşullarda renk değiştirir; bu da biraz nasıl "aşılandığınızla" ilgilidir.* * *Yine de tarihe dönüp bakınca Türklerin hâkim karakterinin "kindarlık"tan ziyade "unutkanlık" yönünde olduğu söylenebilir.İsteyen buna "bağışlayıcılık" da diyebilir.Hani bir dolduruşla gece aniden öfkelenip sabaha unutan, kolay kin tutmayan insanlar vardır ya; öyle işte...10 yıl öncesini düşünün:"Türklerin en büyük düşmanı" Yunanlılar diye bilinirdi. Gün geçmez ki havada, denizde bir taciz olmasın, hasmane demeçler, kışkırtıcı haberler gelmesin.Ne oldu? Farklı bir rüzgâr esti; provokasyonlar durdu. Önce sınır ticareti başladı, sonra turist akını, ekonomik işbirliği derken, Türkiye "yabancı damat"ı bağrına basıverdi.* * *Atatürk'ü hatırlayın:Savaş bittikten 8 yıl sonra "düşman" ülkenin Başbakanı Venizelos'u İstanbul'da ağırlayacağı sabah berberi Mehmet'e takılmıştı:"Mehmet, bugün Venizelos'un ayağına gideceğiz. Buna ne dersin?"Mehmet öfkeyle köpürmüştü:"Onlar Selanik'imizi aldı. Ankara'mızı almaya kalktı. Ben olsam ne giderim, ne görüşürüm".Atatürk gülmüş ve şöyle demişti:"Bu memleket iyidir. Dost olmaya mecburuz. Bunu yapmazsak tarih bizi affetmez".* * *Bulgar Türklerine bakın:15 yıl önce toplama kamplarına sürülen, zorla adları değiştirilen "soydaşlar", şimdi Sofya'da seçime girip parlamentoda temsil ediliyorlar.Belene unutuldu gitti.Sadece Türkler için değil, tüm halklar için öyledir:Yanlış "aşılama" yapılmaz, ha babam öç kışkırtılmazsa toplumlar kolayına kin tutmaz birbirine...Ama "ötekine nefret" üzerine bir milli birlik inşa edeyim diye fanatik bir dille durmadan nefret hissi pompalarsanız çabucak sonuç alırsınız. Basit bir provokasyonda ya da bir böbürlenme ayininde patlar öfke; ve yılların ezikliğinin acısı "öteki"nden çıkarılır.* * *Türkiye, Medeni Kanun'unu İsviçre'den aldı.Ama medeni davranışı oradaki bir avuç çapulcudan öğrenecek değildi.Fanatiklerin "İntikam... intikam" naralarına kulak asmayıp bu toprakları "cehennem" değil "cennet" olarak sunabilirdi."Madem öyle, işte böyle" inatlaşmasına girmeyip yakışıklı bir insanlık dersi verebilirdi. Havaalanında İsviçre'yi mahcup edecek bir karşılamayla çirkin kindarlığını değil efsanevi konukseverliğini gösterebilirdi.Maçta milli marşına saygı istiyorsa, İsviçre'ninki çalınırken yuhalamayıp her milli marşın saygıya layık olduğu dersini verebilirdi.İstiklal Marşı okunurken gözleri dolan futbolcu, aynı hassasiyeti topu kurnazca ellememekte gösterse bu muhteşem maçı da kazanabilirdik.O zaman İsviçre'ye "medeniyet kanunu" ihraç etmiş olurduk.Büyürdük. can.dundar@e-kolay.net Çocukken bir tekerleme dolaşırdı dilimizde: