Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yani olağandışı...Televizyonların kullanmaya bayıldığı deyimle "Sıra dışı"...Ne yapmış "sıra dışı çocuk"?Gece barda mikrofonu kapıp sevdiği kıza şarkılar söylemiş. Bir de kızın evinin karşısındaki duvara "Seni seviyorum" yazmışmış.Türkiye yıllar yılı öyle esaslı bir "sıra"ya sokuldu ki, şimdi zavallı bizlere en ufak farklılık "sıra dışı" görünüyor.Tenis oynayan bakan da, ceketsiz dolaşan başbakan da, özel hayatından dem vuran yazar da, arsız sözler yazan kırmızı saçlı popçu da "uçuk kaçık" sayılıyor.* * *Bu ayki National Geographicte bir antropologdan söz ediliyordu.Frances Berdan kafayı Azteklerin tüy mozaiklerine takmış. Dini temalı bu mozaiklerde kullanılan papağan tüylerini, zarar görmeden kağıt zemin üzerine sabitleyen tutkalın formülünü çözmeye çalışıyormuş....tam 8 senedir...Sonunda 16. yüzyıl İspanyol tarihçilerinin yazıları arasında birkaç tutkal tarifi bulmuş. Bu tarifleri tek tek uygulamış. En iyi sonucu nadir bir tür orkide vermiş.Formül şuymuş:Orkidenin kökleri dilimlenip güneşte kurutuluyor, öğütüldükten sonra suda kaynatılıyormuş. Elde edilen macun, günümüzün ahşap tutkalının yarısı kadar güçlüymüş. Bu formül sayesinde Aztek tüy mozaikleri günümüze kadar ulaşabilmiş.* * *Böylesi bir "uçukluk"a aşina değiliz.Para biriktirip nesli tükenmek üzere olan ve yeryüzünde sadece 300 tane kalan çift boynuzlu gergedanı dünya gözüyle son bir kez görmeye Malezyaya gitmeyi hayal bile etmiyoruz.Yaz tatilini, AIDSle baş etmeye çalışan Afrikadaki bir yerel klinikte yüzyılın vebasına direnen doktorların yanında geçirmeyi de...Mostar Köprüsünün yeniden inşası için çalışan Türk taş ustalarının yanına çırak yazılıp açılış töreninde kemerden suya atlamayı da...Ernest Hemingwayin romanlarının kılavuzluğunda aynı yolculuğu otostopla yeniden yapmaya kalkışmayı da...* * *Hadi bunları parasızlıktan yapamıyoruz diyelim...Siz bir çöp arabasına binip alacakaranlıkta çöpçülerle sohbet ederek kentin artıklarını toplamaya niyetlenen bir "uçuk" gördünüz mü?Ya da eski Türkçe öğrenip memleketin başına bunca iş açan şu 1915 senesinde neler yaşandığını dönemin gazetelerinden okumaya azmeden "sıra dışı" birini?..Dolmabahçe Sarayının Saat Müzesine gidip tüm ömrünü bir tek saat yapmaya vakfetmiş Mevlevi saatçi Eflaki Dedeye özenerek birkaç yılda yapabildiği saati "Senin gerçek değerini bunu yaparken anladım" notuyla sevdiğine hediye etmiş birini?..Okulda, kışlada, camide, alışverişte çok hizaya sokulup çok sıra beklediğimizden midir nedir, hizadan birazcık başını çıkaran (mikrofonu kapıp sahneye çıkan mesela), acayip "sıra dışı" görünüyor bize...Uçalım uçmaya da; nasıl ve nereye doğru?.. can.dundar@e-kolay.net "Ne uçuk çocuk" diye bahsediyorlardı ondan... "Uçuk"...