Eskiden oturduğumuz apartmanın bir dairesinden geceleri itiş kakış sesleri ve acı çeken bir kadının dayanılması imkânsız çığlıkları gelirdi.
Hemen fırlar, müdahale etmeye çalışırdık. Ama kapı duvar olurdu genellikle... İçeriden bir sarhoşun homurtuları yükselir, sonra sesler kesilirdi.
Bazen polisten destek isterdik; ama “Aile içinde olup bitenlere biz karışamıyoruz” cevabını alırdık.
Zaten kadın da şikâyet etse polisin de yargının da kendisini uzun süre koruyamayacağını bilirdi.
“Aile içi”, “yen içi” gibi bir şeydi; orada kırılan kollar sarılmaz, zamanla kangren olurdu.
Bu anlayış yüzünden “aile” denilen “kutsal kurum”, içinde milyonlarca kırık kol saklayan büyük bir yene dönüşmüştü; bir gün mahremiyet zırhı delinirse içinden kutsallık adına ve çaresizlikten katlanılmış hıçkırıklar, acılar, çığlıklar fışkıracak kanlı bir yen...
* * *
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önceki günkü kararıyla, o yende büyük bir gedik açtı.
Adına “aile mahremiyeti” denilen suç kamuflajını parçaladı.
Kırık kadın kollarına ilk sistematik müdahaleyi yaptı.
Yıllar yılı karısını döven, 7 yerinden bıçaklayıp hastanelik eden, eşinin annesini öldüren bir adamın 15 yıla mahkûm edildikten sonra tahliye edilmesini ve yargılamanın 7 yılda hala bitirilememesini, “aile içi şiddete göz yummak” olarak yorumlayan mahkeme Türkiye’yi mahkûm etti.
Böylece Türkiye, mahkeme tarihinde “kadına yönelik ayrımcılık” yaptığı gerekçesiyle mahkûmiyet alan ilk ülke oldu.
* * *
Bu, sizi utandırıyor mu?
O kadına “Niye ülkeni Batı’ya şikâyet ettin?” diye kızabiliyor musunuz?
30 kez “Kocam beni öldürmekle tehdit ediyor” diye koruma talep eden bir kadına el uzatmayan ve davayı 7 yıl uzatan devlet elinin, katili bir de tahliye etmesinde sızlamayan vicdanımız şimdi ülkemizin mahkûmiyetinde sızlıyor mu?
Benim zerrece sızlamıyor.
Tersine, bu devlet zulmüne karşı mazlumun yanında saf tuttuğu için yüksek mahkeme hâkimlerine şapka çıkarıyorum.
Teamülünün aksine iç hukuk yollarının tüketilmesini bile beklemeden bu kararı alarak, geciken yargının adaletle ilgisi olmadığını kanıtlayan mahkemeyi alkışlıyorum.
* * *
Kararda aile içi şiddeti önleme konusunda devletin özel sorumluluğu olduğu, kadına karşı ayrımcılığın önlenmesinin Avrupa’nın ortak değeri haline geldiği vurgusu var.
Türkiye’de yasaların kadını koruyucu hükümler taşımadığına ve yargının duyarsız davrandığına dikkat çekiliyor.
Kararın anlamını sorduğum eski AİHM Hâkimi Rıza Türmen, bu önemli kararın, geciken Türk yargısına ciddi bir uyarı olduğunu söyledi.
“Bir yargı kapısı açıldı; o kapıdan daha çok kadın girecektir” dedi.
Kadına yönelik şiddeti önleyici yasalar çıkması ve yargının konuya daha duyarlı yaklaşması gerekeceğini ekledi.
Asıl önemli cümlesi şuydu:
“Polis ve yargı bundan böyle aile içi şiddette ‘Bu aile içi meseledir. Özel hayata girer’ diyerek kenarda duramayacak. Şiddet söz konusu olduğunda özel hayata karışabilecek.”
Bizim komşu kadını düşündüm ister istemez...
Eprimiş asırlık yen açılıyor.
Kolu kanadı kırılmışlar için dışarı çıkma vakti...
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025