Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Genç barmen, "Her gece burada neler yaşadığımızı bir bilseniz" diye sohbete başladı.Anlattıklarını dinleyince "Yazsana bunları" dedim, "Herkes başından geçenleri yazsa tarihi sivilleştirebiliriz."Unutup gitmiştim.Geçen gün bir anı kitabı geldi.Girişte bu diyalog hatırlatılıyor ve bana teşekkür ediliyor.Hayır; kitabın yazarı bizim barmen değil; sohbete kulak misafiri olan yanımdaki arkadaşım:Ziya Adnan...***Ziya tavsiyeye uymuş ve oturup "başından geçenleri" yazmış."Çünkü biz Ankaragüçlüyüz" (İletişim, 2005), sadece bir takımın değil bir kuşağın da öyküsünü anlatıyor. Çocukluğumuzun arsalarının tozuna karışıp uçuşmuş mazisinden fotoğraflar hatırlatıyor:"Japon kale"ler, "üç korner bir penaltı"lar, "5'te haftayım, 10'da biter"ler... Camı kıran topu elde bıçakla rehin alıp "Kesiym mi ha, kesiym mi" diye tehdit edenler...Topu olanın en iyi mevkide oynadığı, top olmadığında gazete kâğıtlarının iple sarmalanıp top niyetine yuvarlandığı, o kâğıttan ucubeyle kaldırıma konulmuş iki taş parçasının gün boyu bizi oyaladığı canım günler...Komik ama, Ziya'nın özlem kokulu kaleminden dökülenleri okurken ben de kendi öğüdüme uyup yaşadıklarımı yazmak istedim.***Bizim mahalle takımı da adını sokağımızdan almıştı:"Marmara Spor"Antrenörümüz Muzaffer'di.Ben ortada oynardım. Tayfun bekte, Reha ileride... Adil forvette... Tufan açıkta...Kaleyi Sacit beklerdi.Maçlar ya bizim evin arkasındaki arsada yapılırdı ya Hacettepe'nin küçük kale beton zemininde ya da okulun futbol sahasında...Maç sonuçlarını yazdığımız, her birimizin vesikalık fotoğraflarının yapıştırıldığı ajandadan bozma takım defteri hâlâ bende durur.Her daim dizleri yara bere içinde çocuklardık.İnternette dolaşan bir yazıda sorulduğu gibi, "Bilmem o koşullarda nasıl hayatta kaldık?""Haftayım"da paylaşarak içtiğimiz gazozların şişeleri ya da sırayla ağzımızı dayadığımız mahalle çeşmeleri pislik içindeydi. Biz gün boyu dışarıda sürterken ana babalar işindeydi. Cep telefonu olmadığından gün boyu kapsama alanı dışındaydık. Azmak serbestti ve o zamanlar yaramazları terapiste götürmezlerdi. Büyüdük yine de, her nasılsa!..***Ziya'nın kitabını okurken şöyle bir göz attım "Marmara Spor" ajandasına...Muzaffer Hoca memur oldu.Tayfun profesörlüğün eşiğinde...Öbürleri kim bilir nerede?Lakin kalecimiz Sacit'i kaybettik, lisede, terör cehenneminde...Takım, o zaman dağıldı işte...Ben de futbolu hafızama gömdüm.Yıllar sonra geçenlerde niyeti bozup oğlumu maça götürdüm. Çıkışta, maçtan aklında kalan tek ayrıntıyı sordu bana:"İ.ne ne demek baba?"Ona futbolu ve taraftarlığı tanısın diye Ziya'nın kitabını vereceğim.Ve becerebilirsem Marmara Spor'dan hayatta kalanları, şimdi çirkin bir apartmanın işgalindeki eski arsada buluşturup onlara kitabın girişindeki Ümit Yaşar şiirini okuyacağım:"Farzet ki doğup büyüdüğün yerdesin / Caddeler aşina, insanlar tanıdık / velhasıl yine o eski günlerdesin."NOT: Bir hafta tatil için izin istiyorum. Dönüşte burada buluşmak üzere... can.dundar@e-kolay.net Geçen yaz bir arkadaşımla Ankara'da bir bara gittik.