Hayatımızı değiştiren, hepimizi kahreden Kahramanmaraş Depremi olalı 1 hafta oldu, binalar da ruhlarımız da hala enkaz yeri! Bilmiyorum nasıl geçireceğiz bu acıyı, kederi, nasıl toparlayacağız hem yıkılan yerleri hem kendimizi! Bilanço gün geçtikçe artıyor, ölü sayıları on binleri aştı, acı- öfke- umutsuzluk birbirine karıştı!
Ha tabi at izi, iti izine de karıştı! Asrın felaketi yaşanırken ülkemizde, vatan hainleri de fırsatı kaçırmadı elbette! Yol kesen eşkıya müsveddelerinden, televizyonları, çamaşır makinalarını sırtlanıp çalan hırsızlara, polis - AFAD kıyafeti giyip fırsatçılık yapan kanı bozuklarla da uğraştı bu ülke! Savaştan kaçanlara kucak açan Türkiye, nankörlüğün dik alasını gördü Suriyeliler sayesinde! Sadece onlar olsa hadi bir nebze de kendi kanından, canından, kendi vatandaşından görünce hazmedemiyor insan işte!
Tüm bu karanlığın içinde, tünelin sonundaki ışıktı gelen yardımlar, yardım etmek için koşturanlar!
Eşi benzeri görülmemiş bir yardım seferberliği oldu bir anda! Yurdun dört bir yanından gönüllüler koştu oralara, erzaktır, sudur, çadırdır yağdı art arda! Birken biz olduk gene, ekmeğimizi böldük de yedik, suyumuzu verdik birbirimize! Ayağımızdan ayakkabımızı çıkarıp kendi ellerimizle giydirdik depremzedelere! Dişimizden tırnağımızdan arttırdıklarımızı, kenarda köşede biriktirdiklerimizi gönderdik, adı olup kendi artık olmayan şehirlere! Kenetlendik milletçe, sarıldık birbirimize!
Bir şey daha var tabi! Sizi bilmem de ben hep yalnız olduğumuzu düşünürdüm dünyada. Sanki dünya bir tarafta, Türkiye diğer tarafta! “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur”, “Her şey dış mihrakların oyunudur” mottosuyla büyütülmüş, ‘Allah Allah’ nidalarıyla; “Vatan- millet- Sakarya, sakın çıkmayın karşımıza!” sloganıyla yetişmiş bir nesil olarak hep uzak durmuşuzdur yabancılara! Tarihimizin, kültürümüz, yediğimiz- içtiğimizin bile neredeyse aynı olduğu dibimizdeki Yunanistan ile hep bir;
‘savaşsak mı savaşmasak mı!” hali içindeyizdir mesela! Amerika ve Rusya zaten malum, Avrupa ile de yıldızımız çok da barışmaz aslında! Belki de biz öyle sanıyoruzdur, tüm bunlar siyaset gereği olabilir mi acaba? Yıllar sonra bunu düşündürten de bu deprem oldu bana! Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, 99 ülkenin Türkiye'ye yardım teklifinde bulunduğu ve halihazırda 68 ülkenin sahada arama kurtarma çalışmalarına katıldığı belirtildi. İsviçre, Panama, Norveç, Kolombiya, İspanya hatta kendi belini doğrultamayan Küba bile koşarak geldi yardıma. Sürekli geçmiş olayları gündeme getirerek komşumuz Ermenistan ile aramızı bozmaya çalışanlara inat, Ermenistan'dan yola çıkan yardım tırları, 30 yıl sonra ilk kez açılan Alican Sınır Kapısı'ndan geçerek geldi vatana. Nepal’dan Vietnam’a, Kamboçya’dan depremlerin ana kucağı Endonezya’ya kadar değil sadece ülkeler, imdat çığlığına kıtalar koştu! Beni en çok duygulandıran ise Yunanistan’a bağlı Meis Adası'nın sakinlerinin, teknelere yükleyip getirdikleri yardımlara iliştirdikleri not oldu. Türkçe yazılan notta; "Sevgili komşularımız, sizin evlerinizle beraber bizim de yüreklerimiz yıkıldı. Aynı toprağı, aynı havayı, aynı güneşi paylaştığımız kardeşlerimize elimizden ne geliyorsa! Meis Adası halkı-Kastellerizo" yazıyordu.
Acı, dilsizdir, dinsizdir! Rengi de yoktur, uyruğu da! Bir felaket yaşanıyorsa dünyada bir yerde, ona duyarsız kalmak ne vicdana sığar ne insanlığa!
“Tek başıma ne yapabilirim, gücüm yetmez ki buna” deme!
Beş parmağın beşi de bir değil tamam da, sıkınca avucunu, yumruk oluyor- UNUTMA!
………………………………………………*………………………………………..
Bir siz eksiktiniz, Hoşgeldiniz;
Yalnız bir şeyi 40 kere söylersen oluyormuş gerçekten!
Son yıllarda yaşadığımız onca şeyden sonra, darbe girişimi, pandemi, deprem derken bir uzaylılar kaldı, onu da görelim- zirvede bırakalım derken uzaylılar ufaktan ufaktan yoklamaya başladı artık resmen ve de cismen!
ABD, Huron Gölü üzerinde 3 gün içinde 3. tanımlanamayan cismi füzeyle düşürdü! Şüphesiz ki bugüne kadar bunun gibi onlarca bilinmeyen cisim görüldü dünyada. Öyle ki Amerika’da bir 51.Bölge efsanesi var, uzaylıların canlı yakalanıp orada tutulduğu, teknolojik gelişmelerin onlar sayesinde bulunduğu hani! Ancak bugüne kadar bu durum hep yalanlandı Amerika tarafından; Ne 51.bölge açıldı halka ne uzaylılar ile temas teyit edildi onlarca!
Oysa belki de ilk kez bilinmeyen bir cismin görüldüğünü ve füzeyle düşürüldüğünü açıklandı! Pentagon Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder; “Cismin 20 bin fit irtifada uçtuğunu belirterek “Rotası ve irtifası sivil havacılık için bir tehlike olabileceği de dahil olmak üzere bu cisim endişelere yol açtı” ifadelerini kullandı. Pentagon’un geçtiğimiz ağustos ayında bilinmeyen uçaklar ile ilgili görüntüleri araştırmak için ‘Tanımlanamayan Hava Olayları (UFO) Görev Gücü'nü kurması ve bu grubun görevinin bu olayları "tespit etmek, analiz etmek ve kataloglamak" ve ayrıca UFO'ların "doğası ve kökenleri" hakkında "öngörü kazanmak" olduğunu açıklaması zamanlama olarak pek manidar! Bunca yıl kah büyük prodüksüyonlu filmlerle kah yapılan keşif ve seyahatlerle bizi hazırladıktan sonra nihayet bizi uzaylılarla tanıştırmaya hazırlar!
Taaa uzayın derinliklerinden, teknolojinin göbeğinden gelen bir UFO’nun, bizim dünya ahalisi tarafından düşürülmesi, yok edilmesi çok mantıklı gelmese de çok da şey edemiyorum, gözümle görmeyince! Yani şimdi biz, yıldızlar arası yolculuk teknolojisine sahip, ışık hızından öte, zamanı bükerek yolculuk yapabilen uzaylıları, onlardan binlerce yıl geri bir teknolojiyle vurduk mu sizce? Eğer öyleyse bizim gariban dünyamız, gelenler için şark hizmeti falan bence!
Elimde imkan olsa da desem bu uzaylı gençlere; “Buralar hayli karışık, Rusya Ukrayna ile Azerbaycan Ermenistan ile sürekli savaş halinde! Amerika desen Rusya’ya sürekli peşrev çekmekte, Çin ise aradan nasıl sıyrılsam da Tayvan ile kapışıp liderliğini ilan etme derdinde! Ağır bir pandemiden çıktık, virüs sardı dört bir yanımızı! Dört bir yanımız yıkıldı art arda gelen depremlerle, sevdiklerimiz- hayallerimiz enkaz altında kaldı! Ne tat kaldı ağzımızda ne tuz dudağımızda! Hiç gelmeyin derim buralara, çok pişman olursunuz valla!”
Ya da bilmiyorum gelseler mi acaba!
Biz yapamadık bu işi, bilemedik bu güzel dünyanın kıymetini! Barış içinde yaşamak varken yedik hep birbirimizi!
Ya gelsinler, alıp bizi karşılarına; ‘Yapmayın böyle, siz kardeşsiniz’ desinler!
Ya da geçip dünyanın başına, bizi idare etsinler!
…………………………………………..*…………………………………..
Tedbir senden, takdir Allah’tan;
Şu ara en çok kullanılan kelime ne diye sorarsanız cevap belli; ‘Kader’!
En çok duyduğumuz kelime de o zaten, kaderle avunuyor, kaderle cevap buluyoruz!
Ortalık toz bulut, yürekler enkaz yeri, düşündüm şöyle derinlemesine bir kader dediğimiz şeyi;
“Önceden ve değişmeyecek bir biçimde belirlenmiş olay akışı” diyor sözlük kader için! Bir filmde duymuştum; “Tatmin etmemiş adalettir” diyordu kader için, gayet mantıklı aslında! İşler istediğimiz gibi gitmediğinde, hayata trip attığımızda, kızacak- suçlayacak kimse bulamadığımızda, kendimize kızmaya da kıyamadığımızda sığındığımız limandır kader! Mevlana da demiş ya; ‘Bir şey, çok istediğin halde olmuyorsa, ya olmaması senin hayrınadır, yâda daha iyisi olacaktır!’ diye, insanoğlunun suçlamak için çok sebebi var kadere yüklenmek için işte!
Günlerdir yürekleri parçalayan görüntülerle yediğimiz yemekten, giydiğimiz kazaktan, uyuduğumuz uykudan utandıran deprem felaketi ile kaderi konuşuyoruz yine, hayatı sorguluyoruz.
Her şeyi yaratan yüce Yaradan, onun isteği ile olur her şey! Bu eşsiz kuvvet karşısında herkes, her şey aciz, güçsüz, çaresiz! Nimeti de azabı da reva gören o, şiddeti de belirleyen, doğuma- ölüme- her şeye karar veren! İnanmanın ve sonsuz teslimiyetin huzuru ile bu sonsuz güç ve enerjinin içinde yaşıyoruz.
Ve yaşarken de yüce Allah’ın bize vermiş olduğu akılla yol alıyoruz. Kaderimizi değiştiremesek de şekillendirebiliyoruz!
Dünyada bir deprem gerçeği var, sadece biz değil birçok ülke bu dertten, tehlikeden muzdarip. Hastalıklara ilaç, virüslere aşı bulabiliyoruz ama depremi ne önceden bilebiliyoruz ne de durdurabiliyoruz. Bu durumda elimizden gelen tek şey ‘tedbir almak’! Deprem ülkesi olduğumuzu unutmadan, malzemeden çalmadan, paradan kısmadan binaları en güçlü şekilde yapmak, önlemini anlamak! Yani; Tedbir senden, takdir Allahtan!
…………………………………………………*…………………………………………………..
HAFTANIN EN’LERİ;
Haftanın Fedakarı; Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 10 ili etkileyen deprem felaketi için Meksika’dan gelen arama-kurtarma ekibinde görev yapan kahraman köpek ‘Proteo’!
Mexico City’deki bir askeri polis tugayının üyesi olan Proteo, ülkemizde onlarca canı enkaz altında buldu, birçok kişi, onun sayesinde kurtuldu ve ne yazık ki iki gün öce melek oldu!
Seni hiç unutmayacağız!
Teşekkür ederiz Proteo!
Haftanın Duygusal Fotoğrafı; Hangisi diye düşününce o kadar çok geliyor ki gözümün önüne! Ama bir tanesi var ki kalbimi delik deşik etti! Ceset torbası içine koyulmuş eşinin elini tutarak onun yanına kıvrılıp uyumaya çalışan kadının görüntüsü, gözlerimin önünden gitmiyor! O son huzurlu uykusunu, vefat etmiş eşine sığınarak yapan kadının acısı ve yalnızlığı, içimi acıttı! Ne diyeyim, sözler kifayetsiz, elem tarifsiz!
Haftanın Sendromu; Deprem gibi felaketlerde yıkılan duvarların altında kalanlarda sıklıkla görülen bu sendrom; ‘Crush Sendromu’! Sağ olarak enkaz altından kurtarılan kişilerde ezilen çizgili kasların içeriğinin kan dolaşımına karışması sonucunda gelişen Crush sendromunun belirtileri arasında, ağrılı ve şiş uzuvlar, düşük tansiyon, halsizlik, kalp ritminde aksama (aritmi), solunum yetmezliği, idrar miktarında azalma ve koyu renkli idrar yapma sayılabilirmiş. Depremzedeler arasında sıklıkla görülen bu sendrom, müdahalenin gecikmesi durumunda ölümcül sonuçlar yaratabilirmiş!
Haftanın Teknolojisi; ‘Dijital Düdük’! Hem göçük altındaki kişilerin, hem de dışarıdan arama yapanların seslerini duyurabilmesi için geliştirilen bu düdük sesi, telefon aramasından daha kolay yer bildirdiği gibi şarjın hızlı bitmesini de önlüyormuş. Yüksek desibelde olması sayesinde insanların, arama-kurtarma köpeklerinin duymasını kolaylaştırıyormuş! Dünya depremlerin ciddi tehlikesi altındayken, en gelişmiş ülkelerden en gelişmemişlerine kadar bu deprem tehdidini yaşarken teknoloji, internet bu kadar da ilerlemişken yapıla yapıla bir düdüğün keşfinin yapılması ne kadar bir ilerleme olabilir! Bence bilim insanları bu konuya artık daha çok eğilebilir, daha önemli buluşlar yapabilir!
Haftanın Felaketler Zinciri; Dünyada yaşanıyor! ABD'nin Ohio eyaletinde zehirli kimyasal taşıyan trenin raydan çıkmasının ardından, bölge halkının içme suyu ve hava kalitesi konusundaki solunum endişeleri, ciddi boyutlara ulaşmış durumda! Öte yandan Yeni Zelanda’da 6.1 şiddetinde bir deprem yaşandı, yürekler ağıza geldi! Daha çok başındayız ama artık bitsen mi be ‘2023’! Hiç hoş gelmedin, hoş da gideceğe benzemiyorsun! Hadi yolun açık olsun!
CANSEN ERDOĞAN