Ta-ta-ta-taammmm yılın son yazısını yazıyorummm!
Evet heyecanlıyım, evet duygusalım, tamam biraz da tuhafım. Dilimde; “Nasıl geçti habersiz, o güzelim yıllarım” şarkısı, karşımda süslü püslü, ışıltılı çam ağacı!
Günler günleri, geceler geceleri kovaladı. Pazartesi sendromuyla başlayan haftalarımız cumaları beklerken, ha bahar geldi ha yaz gelecek derken nasıl geçtiğini anlamadan bir yıl daha geçti işte. Umutlarla başlayıp niyetlerle devam ettiğimiz, şükürlerle yolcu ettiğimiz koca bir yıl. Dişe dokunur bir yıl mıydı bilmem ama düş’e dokunur bir yıldı benim için. Düşlerimi, hayallerimi ıskalamadığım, korkularımla hayatımı kısıtlamadığım bir yıl!
Dopdolu bir seneydi geride bıraktığımız; Sevinçleri, kederleri, gerçekleşen ve bazen de hızını alamayarak suya düşen hayalleriyle. Amasra- Bartın’daki maden ocağı patlamasında hayatını kaybeden 41 cana ağladığımız, Taksim- İstiklal Caddesi’ndeki bombalı terör saldırısında ölen masum insanlara yandığımız bir yıldı. Rusya Ukrayna’ya savaş açtı, Ermenistan Azerbaycan’a saldırdı, Amerika Yunanistan’a yanaştı kısaca dünya çığırından çıktı. Trabzon Türkiye Futbol Ligi, Anadolu Efes Euroleague, Vakıfbank kadın voleybol takımı Avrupa şampiyonluğu getirdi de yüzümüz az biraz gülebildi. Çanakkale Köprüsü ve Rize- Artvin Havalimanı açıldı, koltuklarımız kabardı. Aldım alıyorum derken Elon Musk Twitter’ı resmen satın aldı, ortalığı karıştırdı. Ülkemizin ilk yerli otomobili TOGG seri üretime başladı, Yusufeli Barajı hizmete açıldı.
Takvimden yapraklar düşerken yıldızlar da kayıp göçtü gökyüzünden; İlhan İrem, Fatma Girik, Cüneyt Arkın, Akrep Nalan mesela. Gezegendeki bütün sorunların kaynağının bastırılmış cinsellik olduğunu düşünen ve de haklı görülen profesör Haydar Dümen de, alacakaranlık dünyamızın yıldızı da kaydı yüreğimizden. Artık neredeyse ölümsüz olduğuna inanmaya başladığım İngiltere Kraliçesi Elizabeth de bu sene hakkın rahmetine yürüyenlerden! Kolay değil, 70 yıldır İngiltere’nin başında, anası tahtını da Velhasıl geçen bir yıl, anılar bıraktı ömrümüze, yaşanmışlıklarımızı çoğalttı. Güldürdü bizi, bazen gözlerimizle bazen yüreklerimizle ağlattı.
Peki ya biz ?
Hayata tutunanlar, yeniden başlayanlar, bırakıp ucunu dağılanlar farklı farklı yollar çizdi kendine. Bir ellerinde harita, bir ellerinde fener, dehlizden geçti tüm insanlar. Kimi aydınlığa doğru yol aldı kimi karanlığa saptı kimi ise arafta kayboldu kaldı. Yaşananlardan dersler alan, kötü gidişattan başkasını sorumlu tutan, hayatın paragraflarda değil, sözcüklerin içinde olduğunu anlayan ve maalesef anlamayanlar oldu. Ve tüm getirisiyle, bazen götürüsüyle, kahkahaları, gözyaşları, umutları, hayal kırıklıklarıyla bir yıl geçti gitti işte!
Benim için kendimi dinlediğim bir yıldı, kendimi tanıdığım, kendime zaman ayırdığım! Kör kuyularda merdivensiz kaldığım çok oldu da artık kendi başıma çıkabildim oradan, kimsenin elini tutmadan. Bazen enkaz altında kaldı umutlarım, bombardımana tutuldu gülüşlerim ama yenilmedim. Yenilmedim çünkü yenilmeyi seçmedim. Tek rakibim kendimdi, onu da perişan ettim. Yalnız; ‘Tuzlu suda beş dakika yatırınca, içindeki acıyı atma olayını’ nasıl patlıcana kaptırdık, bir onu çözemedim.
Hayat bazen müziğin sesini kısar ve sen dünyayı duymaya başlarsın. Duymamak için kaçtığın, yüzleşmemek için kıvrandığın her şeyi duyarsın. Nerede olduğunu görür, nerede olmak istediğini anlar, başlarsın. İki ihtimal vardır önünde; ‘Yeni’ bir başlangıç mı, ‘Yine’ bir başlangıç mı?
Seçtiğin yol, hayatının kalanıdır!
Bazen vazgeçmek gerekir; Üzen, inciten ne varsa usulca bırakıp gitmek! Hatıralardan arınmak, yeni hatıralar için yüreklerimizde yer açmak gerekir. Yüreklerde yer açılınca da evren orayı yeni hatıralarla doldurur. İşte yeni bir yıla girerken bırakın eski anıları, hatıraları, bırakın gitsinler. Azat edin onları; Gitsinler ki, yenileri gelsinler!
Sana bir şey diyeyim mi 2023! Yerinde olsam hiç gelmezdim valla, buralar biraz renksiz, tatsız, keyifsiz, söyleyeyim şimdiden! Ama bak, herkes biraz da olsun umutlu senden! Yani yükün biraz ağır bak, uyarayım da önceden!
Lakin benden yana şanslısın, bu sene çok bir şey istemiyorum senden;
Çok şey getirmesen de olur, yeter ki sevdiklerimi götürme benden!
MUTLU YILLAR!
…………………….......*…………………………………….
Kör Talihe, kör gözlerle meydan okumak;
Kader, talih, kısmet, şans! Tüm bu kelimeleri bir hikayede yaşamak, denebilecek tüm ‘vah vah’ları bir ömre sığdırmak! Henüz 7 yaşındayken kardeşleriyle birlikte çiçek hastalığına yakalanan, iki kız kardeşini bu hastalıkta kaybeden, yine bu hastalıktan ötürü sol gözü kör olan bir çocuktan bahsedeceğim size. Bir gün babası inek sağarken babasının yanına giden, aniden dönüverince babasının elindeki değneğin sağ gözüne girdiği ve oracıkta sağ gözünü de kaybeden bahtsız bir çocuktan! Bu duruma çok üzülen ailesi, kafası dağılsın çocuğun, bu dertten uzaklaşsın biraz, oyalansın diye bir saz almışlar. Halk ozanlarının şiirlerini ezberletip saz çalmasını öğreterek gönül gözünü açmasını sağlamışlar. Aşık’lığa böyle geçmiş çocuk, ünü köyünün sınırlarından taşmış, ülkesini geçmiş. Kör talihine kör gözleriyle meydan okuyan bu çocuk, ünlü halk ozanı Aşık Veysel’miş!
Tam yılbaşı üstü, dertli gönüllere giren, acıklı yaşamıyla yüreğimizi parça pinçik eden Aşık Veysel’i neden mi yazıyorum? Çünkü 2023 yılı, vefatının 50.yıldönümünde Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü yani UNESCO tarafından Aşık Veysel Yılı ilan edildi! Aşık Veysel’in Anadolu halk kültürüne kazandırdığı değerleri uluslararası platformlarda tanıtma amacıyla yola çıkılarak, gönül dünyasından türkülere uzanan dileklerin gelecek nesillerle buluşturulması hedefleniyor.
Ağıtları, türküleri, hastalığı ama beni en çok etkileyen kısmı insanlığı, Aşık Veysel’in!
25 yaşındayken köyün en güzel kışı Esma ile evlendirilmiş. Ailelerin uygun gördükleri bu evliliği, Esma hiç istememiş ama yapacak bir şeyi olmadığı için mecburen evlenmiş. Aşık Veysel eşini çok seviyormuş ve de çok kıskanıyormuş. Bir zaman sonra, istemeyerek zorla evlendirilen Esma gönlünü komşuları Hüseyin’e kaptırmış. Aşık Veysel bu durumu göremese de hissediyor ama bu hissini dillendirmiyormuş. Sevdiği adamla birlikte olmayı kafasına koyan Esma bir gece el ayak çekilir çekilmez Hüseyin ile kaçmış. Birlikte epeyce yol aldıktan sonra biraz oturup soluklanmışlar. Yol boyunca giderken ayakkabısının içindeki bir şey Esma’yı rahatsız etmiş. Ayakkabısını çıkararak ne olduğuna bakan Esma gördüğü şey karşısında öylece kalakalmış. Ayakkabısının içinde neredeyse 1 aylık geçimlerine yetecek kadar para varmış. Esma o anda her şeyi anlamış; Veysel kaçacaklarını anlamış, parasız pulsuz sefil olmasınlar diye Esma’nın ayakkabısına para koymuş. Duyduğu aşk öyle büyükmüş ki kendisini aldatan ve de bırakıp başkasıyla kaçan eşine kıyamamış. Çok sevse de sevdiği kadının mutlu olması için bu acıya dayanmış. Bu yaptığıyla bence aşkın tarifini yeniden yazmış. O günden sonra sürekli saz çalmış, mısralarını acıya daha çok bulamış. Bu evlilik ona gökyüzünü, ağaçları ve kuşları görememesi kadar acıtmış. “Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa” sözleri de işte bu acıyla yazılmış. Yarinin yaşattığı bu kederden sonra; “Benim sadık yârim kara topraktır” demekte de gayet haklıymış!
Kendine has felsefesiyle beni derinden etkileyen, insanları olduğu gibi değil gönül gözüyle gören, derin ve ruhani vecizleriyle yüreklere tesir eden büyük ozan;
Görmeyen gözlerinle dünyanın nasıl bir yer olduğunu, görenden daha iyi gören, filozof kişimiz!
Senin kapalı gözlerinle gördüğün güzellikleri, dilerim ki bizler kocaman açık gözlerimizle görmeyi başarabiliriz!
………………………………………..*………………………………………………….
Hoşçakal Büyük Efsane;
Brezilya denince ne gelir aklınıza; Corcovado Dağı üzerinde yer alan Kurtarıcı İsa Heykeli? Samba mı yoksa?
Elbette ki futbol gelir akla! Hele de geçtiğimiz günlerde yapılan Dünya Kupası turnuvasında, favori takımlardandı Brezilya! Futbolu spor gibi değil de adeta dans eder gibi oynayanların, tek dertleri para kazanmak değil oynarken keyif almak olanların ülkesi Güney Amerika! Tabi Brezilya da bunun en başında! Şimdilerde Brezilya denince, karnaval, Copacabana Plajı’nda bikinileriyle arz-ı endam eyleyen geniş kalçalı kızlar gelse de akla, futbolunun simgesel ismi Brezilyalı Pele, ortalığı kasıp kavurarak geçti bu dünyadan!,
Pele! Birkaç neslin unutulmaz efsanesi, futbolun belki de küresel ilk yıldızı! Yeşil sahaların kralıydı Pele ve sahaya çıktığı zamanlarda yaptıklarıyla ünü, kariyerinin sınırlarını dahi aştı! Hakemi oyundan atan, gelmiş geçmiş tek futbolcuydu. Biafra eyaletinin ayrılma girişiminin tetiklediği kanlı bir iç savaşın ortasında kalan Nijerya’da yaptıkları maç ile iç savaşı dahi durdurdu. Beatles grubunun yıldızı John Lennon ile bir ara aynı okulda okudu, onunla arkadaş oldu. Onu Brezilya'da tutmak için o zamanki Başkan Janio Quadros; Pele'yi "ihraç edilemeyecek bir ulusal hazine" ilan eden bir kararname çıkardı. Böylece onu, Devler ligi Avrupa’ya kaptırmadı. Pele, 1995'ten 1998'e kadar Brezilya Spor Bakanı'ydı ve kendi neslinin sahip olamadığı bir hak olarak profesyonel futbolculara, kulüplerle daha fazla pazarlık gücü veren yasa için çok uğraştı. Ve dün akşam, 82 yaşında, ardından ülkede ilan edilen 3 günlük yas ile aramızdan ayrıldı!
Daha geçen hafta izlemiştik oğlumla, sevgili Halit Kıvanç ile sohbetini, leziz futbol muhabbetlerini! Rahmetli Halit Kıvanç ile hemen hemen aynı dönemdeki vedaları, ne acı bir tesadüf değil mi! O zamanlardaki Dünya Kupası turnuvalarını Kıvanç’ın anlatımıyla izlerken büyük coşkusu hissedilirmiş, Pele sahada şov yaparken!
İnternet, telefon hatta televizyonun bile her evde olmadığı bir dönemde verdikleri ilham ve yetenekleriyle halen konuşulabiliyorsa bunun adı ‘efsane’dir, başkalarıyla karşılaştırmak, kıyaslamak doğru değildir. Adam, 1363 maçta 1279 gol attığı kaydıyla Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiştir, gerisi hikayedir!
Hoşçakal kara çocuk! Hoşça kal gözleriyle de gülen adam!
Forma sırt numaranla da adamlığınla da 10 Numara’ydın!
Çok sevildin, sevileceksin, bilesin!
………………………………….*……………………………………….
HAFTANIN EN’LERİ;
Haftanın Cesareti; 4 ay önce oğlu Cyan Lima Lemmers'ı kucağına alan Brezilyalı ünlü model Adriana Lima’nın, hamilelik sonrası ilk kez podyuma dönüşü! Katar’da podyuma çıkan Lima’nın incecik, fit halinin aksine veremediği doğum kilolarıyla objektiflerin karşısına çıkması, büyük cesaret bence! O meşhur Adriana Lima gitmiş, Adana Havalimanı gelmiş! Kadıncağız yıllardır aç kalmanın acısını çıkarmış. Belki de bıkmıştır artık diyetten, spordan, büyük beden mankeni olmaya karar vermiştir, ne dersiniz?
Haftanın Kutlaması; Mega starımız Tarkan’ın, müzik kariyerinde 30 yılı geride bırakması oldu! Hayranlarına verdiği mesajda; "Aramızdaki bu güçlü, köklü bağ ve yüreğimde hissettirdiğiniz sevginiz hep oldukça kim tutabilir ki beni/bizi. Ve hissediyorum daha acayip şeyler olacak!” diyen sanatçı, yaptıkları, kaos ve polemiklerden uzak kalışı, müziği, şarkıları ve sosyal sorumluluk aksiyonlarıyla hakikaten özel bir yere sahip! Bu ülkede bir ‘Tarkan’ gerçeği var ve kendisi de bulunduğu yerin hakkını veriyor!
Haftanın Çirkinliği; Kartal’da 'Gecenin Ucunda' dizisinin çekim hazırlığında yaşandı. Mahallenin gençleriyle set çalışanları arasında küfürleşme nedeniyle tartışma çıktı ve tartışma alevlenerek kavgaya dönüştü. Olay yerinden uzaklaşan gençler, kurulan seti kısa süre sonra palalar ve bıçaklarıyla basarak set çalışanlarına saldırdı. Yaşanan arbede, mahalle sakinlerinin araya girmesiyle yatıştı. Güpegündüz palalarla satırlarla saldırmak neyin kafası, yok mu hapsi, cezası, onunla ilgili henüz haber alınamadı!
Haftanın Ürünü; Hazırsanız söylüyorum; ‘ Yıkanabilir Tuvalet Kağıdı’! Tüm dünyada yaşanan global krizle yaşanan tuvalet kağıdı sıkıntısını, ‘yeniden kullanılabilir’ tuvalet kağıtları ile gidermek isteyen şirketler, haftaya damgasını vurdu! Uluslararası alışveriş sitelerinde de online olarak satışa sunulan bu kağıtlar, anneannelerimiz döneminde kullanılan taharet bezlerine benziyor! Kullanışlı değil mi bilmem ama ne yalan söyleyeyim, akla pek yatkın, kulağa da hiç hoş gelmiyor!
Haftanın Bilgisi; Tedavi edilmeyen sinüzit, kör ediyor! Menenjit, beyin apsesi, beyin damarlarında tıkanıklık gibi tehlikeli hastalıklara sebep olduğunu biliyorduk sinüzitin. Ama görme yetisini de olumsuz etkileyebildiğini, körlüğe kadar götürebildiğini bilmiyorduk. En masum hastalıklardan sayılan sinüzit bile değişmiş, tehlikeli hale gelmiş. Hafife almamak lazımmış, en azından bu netleşmiş!
CANSEN ERDOĞAN