Hayatımızda sosyal medya odak noktası haline gelirken kişisel bilgilerimizin güvenliği konusu da daha çok tartışılır oldu. Teknolojinin bilgiyi depolamaktaki gücünün sınırsız olması, bu bilginin kullanılmasının kişilerin özel yaşamının gizliliğini çoğu kez tehlikeye düşürmesi konunun önemini daha da artırdı.
Ülkemizde bu husus uluslararası kaynaklarla birlikte Anayasa’nın Özel Hayatın Gizliliği hükmüyle birlikte özel bir korumaya kavuşturuldu. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle kişisel verinin ne olduğu ve verinin ne şekilde korunacağının yöntemi belirlendi.
Kişisel veri, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi olarak tanımlanıyor. Hayatımızın büyük çoğunluğunun çalışarak geçtiğini düşünecek olursak, kişisel verilerimizin en çok biriktiği alan işyerlerimiz oluyor.
İşlenen veriler çoğalır
İş ilişkisi içinde işçinin kişisel verilerinin nasıl temin edileceği, elde edilen verinin nasıl kullanılacağı ve işçinin verinin kullanılması nedeniyle zarara uğraması halinde bunun tazminini nasıl isteyeceği detaylı olarak düzenlendi.
Çalışanın nüfus bilgileri, ikametgâhı, uyruğu, medeni hali, doğum tarihi, adli sicil kaydı, siyasi görüşü,
Sosyal yardımla yaşanların bu duruma alışmaması ve istihdam edilmesi için çok önemli bir adım geldi. Bu kişileri istihdam eden işverene teşvik verilecek. Kendisine önerilen işi 3 kez kabul etmeyenin yardımı ise 1 yıl kesilecek.
Sosyal yardımların amacı, kişilerin yoksulluğa düşmelerinin engellenmesi. Yani, sosyal yardım alan kişiye sağlanan desteklerin miktarı, ortalama gelir seviyesinin altındadır.
Sosyal yardımlarla kişinin gündelik hayatını sürdürebilmesi sağlanmaya çalışılır. Ülkemizde son dönemde sosyal yardımların kapsadığı nüfus önemli ölçüde arttı.
Sosyal yardım alanların yardıma muhtaç kalmamalarının sağlanması için sosyal yardım istihdam bağlantısının kurulması gerekiyor. Bu konuda, çok önemli bir adım atıldı ve sosyal yardım alan kişileri istihdam eden işverene teşvik getiren yönetmelik yayımlandı.
32 milyar TL harcandı
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 2016 yılı verilerine göre, geçtiğimiz yıl toplamda 32 milyar TL’lik sosyal yardım yapılmış. Sosyal yardımlardan 3 milyon 154 bin hane faydalanmış. Sosyal yardımların gayri safi yurt içi hasıla içerisindeki oranı da yüzde 1.45’e yükselmiş. Sosyal yardımların miktarının artması ve kapsamının genişlemesi önemli. Ancak
Bugün Ramazan Bayramı’nın ikinci günü. Ramazan bayramını tatil fırsatı olarak değerlendirmek veya memleket özlemini giderebilmek için çok sayıda çalışan arefe gününden planını programını yaptı. Ancak bazı çalışanlar bayram günlerinde bile çalışacaklar.
Bayram veya genel tatil günlerinde yapılan çalışmalar, İş Kanununda düzenlenmiştir. Buna göre, bayram günlerinde çalışanlara arefe günü ve bayramdaki çalışmalarının ücreti zamlı olarak ödenecektir. Bununla birlikte, işveren işçisine “bayram sonrasında izin kullanabilirsin” dese bile, bayramda yapılan çalışma zamlı olacaktır.
Çalışana iki kat maaş
Bayramda çalışan işçilere verilecek ücret normal zamanda elde ettikleri ücretin iki katı tutarındadır. Bu zamlı ücret bayramın üç günü için ayrı ayrı ve yine arife günü öğleden sonrası için de ayrıca hesap edilecektir. Aylık ücret alan bir çalışan için toplam brüt ücret tutarı 30’a bölünerek bir günlük ücret tutarı hesap edilecek, ortaya çıkan rakam bayramda yaptığı çalışma günüyle çarpılarak aylık ücretine ek olarak ödenecektir. Çalışan aylık ücret değil de çalıştığı süreye bağlı ücret alıyorsa, bayramda yapılan çalışmanın karşılığı, çalışmaksızın hak kazanılacak bir günlük ücret artı
Hafta tatili, Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın TBMM gündemine gelmesiyle birlikte çalışma hayatının en çok konuşulan konusu haline geldi. Hafta tatili, çalışanlara iş günlerinde çalışmış olmaları koşuluyla yedi günlük zaman dilimi içinde en az yirmi dört saat kullandırılan dinlenme zamanını ifade ediyor. Hafta tatili hem İş Kanunu’na, hem de Borçlar Kanunu’na göre çalışana kullandırılması zorunlu olan bir izin.
Sanayinin Geliştirilmesi Kanunu birinci maddesiyle Hafta Tatili Kanunu’nu yürürlükten kaldırıyor. Hafta Tatili Kanunu işletmelerin haftada bir gün tatil edilmesini zorunlu tutuyor. İşletmelerini sürekli çalıştırmak isteyenlere ruhsat zorunluluğu getiriyor. Günümüzde işletmeler yedi gün, yirmi dört saat çalışıyor. Bu durumda işverenler bürokratik işlemle uğraşmak zorunda kalıyor.
İşletmenin çalışması ile işçinin çalışmasını birbirinden ayırt etmek gerekiyor. Bir işletme, işçilerin yasada getirilen çalışma sürelerine uyarak, faaliyetini yedi gün, yirmi dört saat sürdürebilir. Bunun anlamı, işveren yasal çalışma süreleri sınırına uyacak, üretimini devamlı kılmak
İşgücü piyasasında sık karşılaşılan sorunların başında, kişilerin mezun oldukları alanda yeterli bilgi birikimine sahip olmamaları geliyor. Çoğu kişi bilgi birikimini uzmanlaşmak istediği alanlarda çalışan işyerlerine başvurarak kazanma yolunu seçiyor. Bu da çalışanın bir süre çalıştıktan sonra ancak istediği türde bir işe geçebilmesini sağlıyor. Fakat çoğu zaman o işte çalışmak da bilgi birikimi için yeterli olmuyor ve işverenler işçiyi o işi yapabilir hale getirmek için gerekli ek eğitimleri aldırıyor. Bu durum sadece yeni işe girecekler için değil, çalışma hayatının içindeki bütün çalışanlar için söz konusu olabiliyor. İşveren vereceği hizmet türünü çeşitlendireceği zaman, işine yeni bir teknoloji ekleyeceği zaman, üretimin kapsamını genişleteceği zaman elindeki işgücünü bu değişikliklere yeniden yapılandırmayı tercih edebiliyor. Ayrıca işveren tarafından verilen eğitimler günümüzde çalışanlar tarafından da talep edilir hale geldi. Çalışan uzmanlaşmayı planladığı alanda ek maliyetlere katlanmadan bilgi sahibi oluyor.
Uzun vadeli...
Çalışana verilen eğitim eğiticiye ödenen tutardan çalışanın çalışamadığı zamanın ücretine kadar birçok masraf yapmayı gerektirir. Gündelik
Emeklilik; çalışanların statülerine göre, yani SSK’lı (4-a), Bağ Kur’lu (4-b) veya devlet memuru (4-c) olmalarına göre farklılık gösterir.
Her bir statü içerisinde bulunanların belirli koşulları yerine getirmesi beklenir. Ayrıca, kadın çalışanla erkek çalışan arasında da emeklilik koşullarının tamamlanması bakımından farklılıklar vardır.
Bugünkü yazımızda sigortalı, yani 4-a’lı çalışanlar bakımından emeklilik koşullarını inceleyeceğiz.
3 şart yerine gelmeli
Genel olarak bir veya birden fazla işverene bağlı olarak hizmet sözleşmesiyle çalışanlar için 4-a, yani eski adıyla SSK koşulları geçerlidir.
Bu sigortalılar için emeklilikte 3 koşulun bir arada yerine getirilmesi şarttır. Hem emeklilik için gerekli yaşı tamamlayacaksınız, hem prim ödemeniz dolmuş olacak, hem de başlangıçta erkek ve kadın için farklı olan sigortalılık süreniz tamamlanacak. İşte bu 3 koşul tamamlanınca emekli aylığına hak kazanırsınız.
SSK’lılar için emekli olma şartlarını sigorta başlangıç tarihi belirliyor. Sigortaya giriş tarihinize göre emeklilik yaşınız ve ne kadar prim ödeyeceğiniz ortaya çıkıyor. Sigortalıların emeklilik koşullarında zaman içerisinde yapılan yasal değişiklikler ise farklı emeklilik tarihlerinin
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) en üst düzey karar organı olarak tanımlanan Uluslararası Çalışma Konferansı geçtiğimiz hafta başında 5 Haziranda İsviçre’nin Cenevre kentinde başladı. Konferans kapsamında her yıl haziran ayında ILO üyesi 187 ülkenin üçlü heyetleri bir araya geliyor. Bu anlamda, her ülke işçi, işveren ve devlet temsilcileriyle konferansa katılıyor. Bu yıl 106’ncısı düzenlenen konferans, genel kurul ve teknik komitelerden oluşuyor.
Türk-İş temsil ediyor
Bu yıl da her yıl olduğu gibi Türkiye’yi Türk-İş temsil ediyor. Benim de içinde bulunduğum Türk- İş heyeti, kurulduğu 1952 yılından bu yana Türkiye’deki çalışan kesimi Uluslararası Çalışma Konferansı’nda temsil etmeye devam ediyor. Türk- İş’in konferansa taşımak üzere gündeminde; Türkiye’deki iş kazaları, sendikalaşmanın önündeki engeller ve taşeronlaşma var. ILO Genel Sekreteri Guy Ryder’in açılış konuşmasının ana vurgusunun, ILO’nun ikinci yüz yılı içindeki gündeminin “yeşil işlere odaklanmak” ile ilgili olduğu görülüyor. Ryder, konuşmasında büyüme ve gelişme arasındaki güçlü ve dengeli ilişkinin kurulabilmesi açısından yeşil üretimin önemine ve yeşil işlere ilişkin iş yaratma potansiyeline vurgu yapıyor. Yeşil
Çalışanlar çalıştıkları işi yaparken işverenin sağladığı makineleri kullanmakta, onun sağladığı hammaddeyi işlemekte, onun sağladığı araçla işleri yapmakta ya da onun sağladığı bir telefonla iletişim kurmaktadır.
Bütün yapılan bu faaliyetler zarar riski doğurmakta ve işverenlerce verilen zararın çalışandan tahsili yoluna gidilmektedir. Bugünkü yazımızda hangi zararların çalışandan tahsil edilebileceği ve bu tahsilin nasıl yapılacağı üzerinde duracağız.
Özen ‘kriter’ olur
İşçinin iş sözleşmesinden doğan temel borcu iş görme borcudur. İş görme borcu, çalışanın ücretine karşılık yaptığı temel faaliyettir. İş görme borcu sadece çalışmasını değil, çalışırken özen göstermesini de gerektirir.
Yapılacak işin tüm ayrıntılarının ve nasıl yapılacağının sözleşmede ayrıntılı olarak önceden belirlenmesi mümkün değildir. İşin nasıl yapılacağı, o işin niteliğine, yazılı kuralları varsa bu yazılı kurallarına, yoksa o işin geleneğine ve dürüstlük kurallarına göre belirlenir.
Dürüstlük kuralları kişinin dürüst bir insan olarak yapması gereken davranışları tespit eder. İşin özenle yapılıp yapılmadığı tüm bu kurallara göre belirlenir. Kişi bu kurallara göre hareket ettiyse işini özenle yapmıştır. Bunun