Meclise geçtiğimiz hafta gönderilen kanun teklifi ile sigorta primleri yeniden yapılandırma kapsamına alınıyor. Bu sayede 23 milyar TL’lik primin yeniden yapılandırılması hedefleniyor. Sigorta prim borçlarının gecikme zamları ve faizleri silinecek. Ayrıca, taksitlendirme de yapılacak. Bu sayede, prim borçlularına önemli kolaylık sağlanmış olacak.
Hangi borçlar kapsamda?
Meclis gündemine gelen prim yapılandırması kapsamında neredeyse bütün sigorta primleri var. 2017 yılı Mart ayı öncesinde ödenmesi gereken 4/a, 4/b ve 4/c sigorta primleri yeniden yapılandırılacak. Bu sayede, SGK’ya prim borcu bulunan işverenler teşviklerden yararlanabilir hale gelecekler. Yürürlükte olan sigorta prim teşviklerinden SGK’ya prim borcu olan işverenler yararlanamıyor. Borç yapılandırması kapsamında borcunu yapılandıran ve ödemeye başlayan işverenlerin teşviklerden yararlanması söz konusu olacak.
Bağ-Kur’lu da kapsamda
Prim yapılandırması kapsamında kendi primini ödeyen 4/b’liler, yani eski adıyla Bağ-Kur’lular da var. Kendi dükkânı olan küçük esnaf çoğu kez kirasını ödeyip, giderlerini karşılıyor fakat sigorta primlerini ödemeye imkân bulamıyor. İşte bu nedenle, birikmiş sigorta primi borcu bulunan
Bugün başlayan hafta, yani 15 - 21 Mayıs tarihleri arası “Aile Haftası”. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 15 Mayıs günü, 1994 yılından bu yana Uluslararası Aile Günü olarak kutlanıyor.
Geleneksel olarak anne, baba ve çocuklardan oluşan aile, toplumun en temel sosyal parçası. Aile, toplumumuz için kutsaldır. Çünkü, Türk toplumunun dil, gelenek, görenek, din ve diğer özelliklerinin yaşandığı en küçük yapıtaşı ailedir. Öyle ki, Anayasamızın 41. maddesinde de “Aile toplumun temelidir“ denilerek ailenin öneminin altı çizilmiştir. Diğer taraftan, zaman içinde özellikle büyük kentlerde geleneksel aile yapısının değiştiğini görüyoruz. Bu anlamda, örneğin, evlenme yaşının yükselmesi, boşanmaların artması nedeniyle tek ebeveynli ailelerin sayısının artması gibi faktörler geleneksel aile yapısını değiştiriyor. Bu tür gelişmeler, sosyal politikalarını aile odaklı planlanmaya çalışan ülkemiz açısından son derece önemli.
Yüzde 74.4’ümüz mutlu...
Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre, 2016 yılı itibarıyla 18 ve üzeri yaştaki bireyler arasında kendilerini en fazla ailelerinin mutlu ettiğini ifade edenlerin oranı yüzde 70. Cinsiyetler açısından bakıldığında, kendisini en fazla
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bürokratları, Kıdem Tazminatı Fon Sistemi hakkında çok farklı senaryolar içeren taslaklar hazırladılar. Bu senaryolar Ekonomik Koordinasyon Kurulu Toplantısı’nda, ekonomiyle ilgili Bakanlıklara da sunuldu. Bazı senaryolar kabul görüldü, bazıları ise kabul görülmedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın dışında diğer Bakanlıklar da masaya yatırılan taslaklar üzerinde görüş bildirdiler. Sonuç olarak, üzerinde “tam kabul gören” bir metin henüz çıkmadı.
Getirilen görüşler çerçevesinde, Çalışma Bakanlığı teknik çalışmalarını tamamlamak üzere. Ancak kesin olan; birey hesabına dayalı kıdem fonunun devreye girecek olması. Bu fon aynen bireysel emeklilik sistemi gibi işleyecek.
Farklı olan husus, bu birey hesabına işverenin yanı sıra devletin de katkıda bulunacak olması.
Hatırlayacağınız üzere, kıdem tazminatı fon sisteminde devlet katkısı olacağını ilk kez köşemden dile getirmiştim. Bu kesin, ne var ki devlet katkısı ne kadar olacak, o konu henüz net değil.
Nasıl nemalanacak?
Bugünkü kıdem tazminatı sistemi, primli fon sistemine aynen dönüşse, fona yatırılacak prim oranı yüzde 8.33. Yani, bir yıla karşılık 30 günlük ücret. İşte hükümetin çabası, yeni
Uzun çalışma saatleri ile özel hayatın karşılaşmasında kazanan genelde ‘iş hayatı’ oluyor. Kişinin geçimini sağlamak için çoğunlukla tek geliri olan ücret, çalıştığı süreye göre belirleniyor.
Çalışanlar daha çok kazanabilmek için daha fazla çalışıyor. İşveren de ek işçi istihdam etmek yerine kişileri daha fazla çalıştırarak, ilave istihdamın getirdiği yüklerden kurtulabiliyor. Bugün fazla çalışmanın esaslarını değerlendireceğiz.
İş Kanunu, fazla çalışmayı haftada 45 saat üzerinde yapılan çalışmalar olarak tanımlıyor. Buna göre kişi haftada 45 saatin üzerinde çalışıyorsa ‘fazla çalışma’ yapmış oluyor.
Birçok işyerinde çalışanın 45 saati aşıp aşmadığı haftalık olarak değerlendiriliyor, haftanın bitiminde 45 saat aşıldıysa aşılan süre kadar fazla çalışma doğuyor.
Denkleştirme varsa
Fakat haftalık hesaplama zorunlu değil. İşçi ile işveren anlaşırlarsa ki, bu anlaşma genelde başta imzalanan sözleşmede onay şeklinde yer alır, denkleştirme uygulamasına başvurulabiliyor. Denkleştirmenin esası fazla çalışmanın, haftada 1 değil de, 2 ayı geçmemek şartıyla daha uzun sürelerde hesaplanmasına dayanıyor.
Örneğin, denkleştirme uygulandığında 1 haftada değil de, 4 haftada 180 saatin geçilip geçilmediğin
Sosyal güvenlik beşikten mezara herkesi ilgilendirir. Ülkenin bütün vatandaşlarını koruma altına alan sosyal güvenlik şemsiyesi ne kadar geniş olursa vatandaşlar kendilerini o kadar güvende hissederler. Ülkemizin sosyal güvenlik sistemi mali açıdan olumlu göstergeler sunuyor. Bunun yanında sunulan hizmetlerin kalitesindeki artış da yalnızca maliyetin değil kalitenin de önemsendiğini ortaya koyuyor.
Nüfusun % 85’i kapsamda
Bir ülkede sosyal güvenlik sisteminin başarılı olarak addedilmesi için pek çok kriter bulunmaktadır. Bu kriterlerden belki de en önemlisi, sosyal güvenlik sisteminin nüfusun ne kadarını kapsadığıdır. 2016 yılı Aralık ayı verilerine göre Türkiye nüfusunun yüzde 85.5’i sosyal güvenlik sisteminin kapsamı içerisinde. Bu oran 2005 yılında yüzde 76’idi. Dolayısıyla, 11 yılda gelinen noktanın olumlu olduğunu söylemek mümkün.
Genel sağlık sigortası
Sosyal güvenlik sisteminin kapsamının en geniş boyuttaki uygulaması genel sağlık sigortasıdır. Ülkemizde 1 Ocak 2012’den itibaren uygulanmaya başlanan genel sağlık sigortası, Türkiye’de ikamet eden herkesin yararlandığı bir sağlık sigortasıdır. Türkiye’de ikamet eden herkesin kapsamda olduğu ve sağlık hizmetlerinden
İşe girerken imzalanan sözleşmeler çalışma şartlarımızı belirleyen temel metinlerdir. Çalışma şartlarımızın içerisinde, aldığımız ücretten çalışma sürelerine, kullanacağımız yıllık izinden alacağımız ikramiyeye kadar birçok konu yer alır. Fakat çalışma şartlarının içinde bir konu var ki çalışanın hayatını doğrudan etkiler, çalışanın çoğu zaman işi kabul edip etmemesini belirler, çalışıyorsa işi bırakmasına dahi sebep olabilir. Bu husus çalışanın işyeridir. İşyerinin bulunduğu mevki veya işyeri değiştirilecekse işçinin gideceği yeni yer, çalışanın hayatını kökten değiştirme özelliğine sahiptir. Çalışan yaşadığı
yere üç saat uzaklıktaki bir yere gidecekse ya taşınması gerekecek ya da işi bırakması gerekecektir.
İşyeri değişikliği esaslı değişiklik oluşturabilir
Çalışan, işyerinin baştan yaşadığı yere uzak olduğunu biliyorsa, işi kabul edip etmemeye ona göre karar verecektir. Ya taşınacak ya da her gün o uzak işyerine gidip gelmeyi göze alacaktır. Fakat esas sorun çalışanın işyerinin işe başladıktan sonra değiştirilmesinde doğuyor. Ülkemizde birçok işverenin tek bir işyeri bulunmuyor, bu işyerleri bazen birbirlerine yakınken bazen birbirlerinden çok uzak olabiliyorlar. İşverenler
1 Mayıs işçi sınıfı için çok önemli bir gün. Emeğin ve dayanışmanın bayramı, işçi sınıfının mücadele ile elde ettiği pek çok hak sonrası insanca yaşama ve çalışma özgürlüğünün kutlandığı gündür.
Ancak ne yazık ki, tarihsel geçmiş ve yaşanan üzücü olaylar nedeniyle ülkemizde her yıl 1 Mayıs’ta endişeli bir bekleyiş içine gireriz. Taksim’den gelecek polis müdahalesi veya arbede görüntüleri ana haberlerin gündemini oluşturur.
Bu yıl, DİSK ve KESK 1 Mayıs kutlamalarını Bakırköy’de; Hak - İş Erzurum’da, Türk - İş ise Ankara’da yapacak. Dolayısıyla, geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da sakin bir 1 Mayıs yaşanmasını bekliyoruz.
Bugünkü yazımda, emek mücadelesinin 1 Mayıs 2016’dan 1 Mayıs 2017’ye kadar geçen süreçte ne gibi kazanımlar elde ettiği üzerinde durarak bir yılın envanterini çıkarmak istedim. Bu sayede, işçi sınıfının Türkiye’de son bir yılını kısa bir almanak üzerinden değerlendirebilmek mümkün olacak.
Fazla mesai problemi
Ülkemizde işçi sınıfının halen devam eden problemleri bulunuyor. Bunlardan ilki, sürekli bir şekilde fazla mesai yapılması. İş - yaşam dengesi açısından en önemli unsurlardan biri, insanların zamanlarının ne kadarlık bölümünü çalışarak geçirdikleri. Pek çok
Dünyada 1 milyardan fazla tarım işçisi bulunuyor. Bu işçilerin, yaklaşık 450 milyonu mevsimlik tarım işçilerinden oluşuyor. Ülkemizde de çok sayıda mevsimlik tarım işçisi var. İstatistiklere göre, Türkiye’de tarım sektöründe istihdam edilen 6.5 milyon kişi mevcut. Bunları yarısı da mevsimlik tarım işçisi olarak geçimini sağlıyor. Ülkemizde her iki mevsimlik işçiden biri, doğduğu andan itibaren mevsimlik tarım için seyahat halinde. Bununla birlikte, mevsimlik çalışmak için 48 farklı ile tarım işçisi gidiyor.
Diğer taraftan, Türkiye’de her on mevsimlik tarım işçisinden altısı yoksulluk sınırının altında yaşamını sürdürüyor. Her on mevsimlik tarım işçisinden biri nüfusa kayıtlı değil. Mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan kadınların yarısı erken yaşta anne oluyor ve mevsimlik tarım işçisi olarak sürekli seyahat eden ailelerde kız çocuklarının dörtte biri okulla hiç tanışmıyor.
İşbirliği içinde çalışılacak
Mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmak amacıyla bulundukları illerden başka yerlere giden kişilerin ve ailelerinin yaşadıkları sorunların giderilmesi amacıyla Başbakanlık tarafından geçtiğimiz hafta Resmi Gazete’de “Mevsimlik Tarım İşçileri” Genelgesi (Genelge 2017/6) yayımlandı.