Kamu kurumları ve 50’den az çalışanı olan az tehlikeli sınıftaki işlerleri için 1 Temmuz’da yürürlüğe girecek iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görevlendirme zorunluluğu, 1 Temmuz 2020 tarihine kadar erteleniyor.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 2012 yılında hayata geçince ülkemizdeki bütün çalışanlar kanun kapsamına alınmıştı. Kanun bu anlamda bir ilki gerçekleştirmiş ve işçi memur ayırmadan bütün çalışanlar ve işyerleri için kurallar koymuştu. Bu zamana kadar ayrı bir kanun olmadan düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği alanı müstakil bir kanuna ve çok önemli düzenlemelere kavuşmuştu.
Yükümlülükler
2012 yılında hayata geçen kanun işyerlerinde pek çok yükümlülüğün yerine getirilmesini öngörüyor. Risk değerlendirmesi ve acil durum eylem planlarının yapılması kanunun pro aktif önleyici yaklaşımının unsurları. Bunun yanında iş sağlığı ve güvenliği tespit ve öneri defterlerinin tutulması, iş sağlığı ve güvenliği kurullarının kurulması gibi pek çok yükümlülük söz konusu. Bu yükümlülüklerin tamamı bütün işyerleri için yürürlüğe girmiş durumda. Yalnızca iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görevlendirme konusunda kademeli geçiş söz konusu. İş sağlığı ve güvenliği
Ramazan ayının bir haftası geride kaldı. Ramazan, büyük ölçüde hazirana denk geldiğinden oruç süresi uzuyor. Bu durumda, işçiler yemek molasına çıkmadıkları için işten erken paydos edip edemeyeceklerini merak ediyorlar.
Diğer taraftan, Ramazan’da işverenler tarafından Ramazan kolilerinin işverenin yükümlülüklerini nasıl etkilediği de merak konusu. Bugünkü yazımda, bu soruları cevaplamaya çalışacağım.
Çalışma süresi nasıl?
İş Kanunu ile belirlenmiş ara dinlenmeler, çalışma süresine göre değişiyor. Buna göre günlük çalışma süresi 4 saat veya daha kısa olan işçilere 15 dakika, 4 saatten fazla 7.5 saatten düşük olan işçilere 30 dakika, 7.5 saatten fazla olan işçilere ise 60 dakika ara dinlenmesi verilmesi gerekiyor.
Ara dinlenmesinin amacı, işin yürütülmesi sırasında işçilerin dinlenmelerinin sağlanması ve bu süre içerisinde işyerinde çay, sigara içilmesi ve yemek yenmesi. Ara dinlenmeleri çalışma süresinden sayılmıyor. Dolayısıyla, ara dinlenmesi süresi için işçiye ücret ödenmiyor.
Ramazan’da ara dinlenmesinde çay, sigara içemeyecek ve yemek de yiyemeyecek olan işçiler, işe ara dinlenmesi kadar geç gelmek veya işten ara dinlenmesi kadar erken çıkmak isteyebiliyor. Yani, sabah 08:00’de
Kıdem tazminatı konusunda kamu işçilerine tanınan ve pek çok kamu işçisinin bilmediği bir hakkı açıklayacağım. Kamu işçileri askerlik borçlanması ile kıdem tazminatını artırma hakkına sahip. Peki, kimler, bu haktan nasıl yararlanabilir?
Çalışma hayatı bugünlerde hareketli günler yaşıyor. Kıdem tazminatının fona dönüştürülmesi çalışmalarının kısa bir sürede tamamlanması bekleniyor. Ortaya bir taslak çıktığında bu konuda daha net bir tartışmanın yürütülmesi söz konusu olacak.
Diğer yandan, kamuda çalışan yaklaşık 157 bin işçinin 2017 ve 2018 yılı zamları için yürütülen toplu sözleşme görüşmeleri de bir yandan sürüyor. Türk-İş’in yüzde 18’lik zam talebini iletmesi sonrası bugünlerde konunun sonuçlanması bekleniyor.
Bugün çalışma hayatının sıcak gündemini ilgilendiren kıdem tazminatı konusunda kamu işçilerine tanınan ve pek çok kamu işçisinin bilmediği bir hakkı açıklayacağım.
Kamu işçileri askerlik borçlanmasıyla kıdem tazminatını artırma hakkına sahipler. Peki, kimler, nasıl bu haktan yararlanabilir?
Askerlik borçlanması
Erkek sigortalılar, askerlik borçlanması yaparak prim gün sayılarını artırabilir.
Diğer yandan, eğer ilk kez sigortalı olmadan önce askere gidilmiş ise bu durumda askerlik
Çalışma hayatının en hassas konularından biri olan kıdem tazminatı bugünlerde kuşkusuz gündemin en önemli maddeleri arasında. Kıdem tazminatı fonu ile ilgili çalışmanın Bakanlar Kurulu’nda sunulmasının ardından Üçlü Danışma Kuruluna gelmesi bekleniyor. Peki, Üçlü Danışma Kurulu hangi nedenlerle toplanıyor? Dahası, Kurul kimlerden oluşuyor? Kıdem tazminatı fonuna ilişkin Kurul üyelerinin bakış açıları nasıl?
Üçlü Danışma Kurulu, endüstri ilişkilerinin geliştirilmesi, çalışma barışının sağlanması ve çalışma hayatıyla ilgili mevzuat çalışmalarının ve fiili uygulamaların takip edilmesi ile hükümet, işveren, kamu görevlileri ve işçi sendikaları konfederasyonları arasında etkin bir sosyal diyalogun gerçekleştirilmesi için oluşturulmuş bir kurul.
Kurulun temel görev ve yetkileri, toplanması gibi konular 2004 yılında çıkarılan Çalışma Hayatına İlişkin Üçlü Danışma Kurulunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik gereğince belirlenmiş durumda.
Kurulda kimler var?
Kurul, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı veya Müsteşarı başkanlığında toplanıyor. Kurulda hükümeti, gündem konularına bağlı olarak ilgili Bakanlık ve bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan bürokratlar temsil ediyor.
Bununla
Çalışma hayatında gün geçtikçe daha fazla konuşulmaya başlanan konulardan bir de mobbing. Yani, işyerinde çalışanlara yönelik psikolojik şiddet, taciz, yıldırma ve kuşatma. Mobbing, başlangıcı, çalışan üzerindeki etkileri ve işyerinde yarattığı sonuçlar açısından bütünlüğü olan bir süreç. Ancak işyerinde karşılaşılan her kötü davranış ya da hakaret veya psikolojik şiddet örneği, mobbing sayılmıyor. Karşı karşıya kaldığınız durumun mobbing olarak nitelenebilmesi ve bu açıdan hukuki haklarınızı arama yoluna gidebilmeniz için bazı hususlara dikkat edilmesi gerekiyor.
Sistematik olursa...
Çalışanın amiri ya da çalışma arkadaşı gibi bir kişi veya işyerinde bir grup tarafından karşılaştığı davranışın mobbing sayılabilmesi için söz konusu davranışın işyerinde gerçekleşen, sistematik hale gelen, kasıtlı olarak yapılan ve süreklilik gösteren, yıldırma ve işten uzaklaştırma amacı taşıyan, kişinin kişiliğinde, sağlığında ve mesleki durumunda zarar doğuran bir davranış olması gerekiyor. Buna göre, işyerinde sıklıkla karşılaşılan mobbing davranışları şu şekilde örneklenebilir:
Kişinin sürekli sözünün kesilmesi.
Yaptığı işin sürekli eleştirilmesi.
Sözlü veya yazılı tehditler alması.
Yüzüne bağırılması
Çalışma hayatının en hassas konularından olan kıdem tazminatı, fon tartışmaları ile bir süredir gündemde. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bürokratları tarafından Ekonomik Koordinasyon Kurulu Toplantısı’nda sunulan farklı senaryoların ardından ilk açıklama Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’ndan geldi.
Çalışma Bakanlığı tarafından hazırlanan taslaklar önümüzdeki günlerde Üçlü Danışma Kurulu’na sunulacak. İşçi Konfederasyonları temsilcileri, İşveren Örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan Kurul’da ortaya çıkan görüşler de dikkate alınarak Çalışma Bakanlığı’nca yasa hazırlanacak. Bu anlamda, Üçlü Danışma Kurulu Toplantısı kıdem tazminatı fonu açısından çok önemli.
Erken ödeme şartları
Fonun, bireysel emeklilik sistemindekine benzer şekilde işlemesinin planlandığı ve 30 günden geri adım atılmayacağını daha önce köşemde yazmıştım. Kesin olmamakla birlikte, gündemdeki diğer konular işverenin üzerindeki yükün azaltılması, bu bağlamda fona devletin katkı yapması ile fonda biriken tutarın 15 yıl sonunda çekilebileceği şeklinde.
Fonun aynen bireysel emeklilik sisteminde olduğu gibi yüzde 25’lik bir devlet desteğini içereceği ve mevcut sistemdeki
Alt işverenlik ilişkisi hâlâ çalışma hayatımızın temel sorunu. Alt işverenlik bir yandan işçiler için güvencesiz istihdam demekken, işverenler açısından da belirsiz işgücü maliyeti, içinden çıkılmaz sorunlar anlamına geliyor.
İş Kanunu’nda getirilen temel yükümlülük hükmü asıl işverenin, yanında çalıştırdığı alt işverenin işçilerinin o dönemdeki bütün doğmuş alacaklardan birlikte sorumlu olmasını düzenliyor.
Davalarla boğuşmak
Alt işveren, kendi işçisinin ücretini ödemezse, işçi asıl işverene başvurarak ödenmeyen bütün ücretini ondan talep edebiliyor.
Durum fazla mesailerde, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinde, iş sözleşmesinden doğan tüm tazminatlarda da aynı şekilde. Hal böyle olunca, asıl işveren bazen mükerrer ödeme yapmak durumunda dahi kalabiliyor.
Asıl işveren alt işverene ödediği sözleşme bedelinin yanı sıra işçilerin ücretlerini ödemeyen alt işveren yerine geçerek bu borcu ödüyor. Devamında alt işverene karşı yıllarca süren rücu davalarıyla uğraşmak zorunda kalıyor.
İkiye katlıyor
Asıl işveren, taşeron işçilerinin tüm ödemelerini detaylı takip etmek zorunda.
Çalışma şartlarımızı belirleyen temel kaynakların başında toplu iş sözleşmeleri geliyor. Toplu iş sözleşmesi yapma hakkı işçilerin uzun mücadeleler sonunda elde ettikleri, bugün çalışma hayatını derinden etkileyen temel güç niteliğinde. Hatta bu hakkın düzgün kullanımı, uzun vadede kanunları dahi etkileme, çalışma hayatına üst düzeyde yön verme imkanına sahip.
Toplu iş sözleşmesiyle kurulan sistemler, bu sözleşmeden yararlanmayanlar için yargı önünde bir uygulama örneği ortaya koyabilmekte, uzun vadede yargı kararlarını etkilemektedir. Bugünkü yazımızda bu denli etkiye sahip bir güç olarak, toplu iş sözleşmelerinin içeriği ve ne zaman çalışanları etkileyeceği üzerinde duracağız.
Toplu iş sözleşmeleri iş sözleşmelerini etkileyen bir kaynaktır. İşverenle işçi ilk kez karşı karşıya geldiklerinde arada kurulan sözleşme bireysel iş sözleşmesi olarak adlandırılmaktadır. Sendikanın işverenle veya işveren sendikasıyla yaptığı sözleşme ise toplu iş sözleşmesi olup, işçi bundan ancak işe girdikten sonra yararlanabilmektedir.
Toplu iş sözleşmeleri, işçinin bireysel iş sözleşmesini etkileyerek, bireysel iş sözleşmesindekinden kural olarak daha iyi haklar getirmektedir. Toplu iş sözleşmelerinde