Soru: Eşim sigortalıyken vefat etti. Babam da geçen yıl Bağ-Kur’a tabi bir iş yaparken yaşamını yitirdi. Bana her ikisinden de aylık bağlanır mı?
Cevap: Sosyal güvenlik sistemimizde en çok merak edilen konulardan biri, sigortalının ölümü halinde geride kalanlara aylık bağlanıp bağlanmayacağıdır. Sorular da genelde “hem anne-baba hem de eşten maaş alınabilir mi?” noktasında yoğunlaşıyor. Ölenin eşine dul aylığı, çocuklarına ise “yetim aylığı” bağlanmakta.
Ölüm aylığı konusunda 1 Ekim 2008, önemli bir tarih ve dönüm noktası. Hem anne-baba hem de eşten ölüm aylığı bağlanabilmesi için 1 Ekim 2008 öncesi şart, ölen sigortalılardan birinin farklı sigorta türünde olmasıydı. Eşi Emekli Sandığı’na bağlı yani devlet memuruyken ölen, babası veya annesi de Bağ-Kur’luyken vefat eden bir kadın, hem eşinden hem de anne veya babasından ölüm aylığı alabilir.
Ancak eş ve baba, ikisi de Emekli Sandığı veya her ikisi de SSK ya da Bağ - Kur’luyken ölmüşlerse, o zaman geride kalan eşe iki ölüm aylığı birden bağlanamaz. Sadece biri bağlanır ve iki aylıktan yüksek olanını tercih etme hakkı tanınır.
2008 sonrası kapsam daraldı
1 Ekim 2008 sonrası bağlanan dul ve yetim aylıklarında koşullar
Mevsim etkisinden arınmış temel işgücü göstergelerine göre geçen yılın ekim ayından bu yana azalan genç işsizliği, yeniden yükselişe geçti!
TÜİK’in Hanehalkı İşgücü Anketi mayıs ayı sonuçlarından görülüyor ki, işsizlikte genel olarak bir artış söz konusu. Mevsimsel etkilerden arındırılmış veriler itibariyle, bir önceki aya göre 108 bin yeni işsizimiz var. Bu, yüzde 4’lük artış demek.
Ayrıca, işsizlikte artış trendine paralel, genç işsizliği de yükseliyor. Önümüzdeki dönemde de üniversiteden yeni mezun gençlerin işgücüne girmesiyle genç işsizliği bir miktar daha artabilir.
Ayrıca, Avrupa ekonomisi için yeniden gündeme gelen yavaşlama, jeopolitik riskler ve Irak’la ihracattaki azalmalar nedeniyle Türkiye ekonomisindeki büyümenin yavaşlayacağı da açık. Dolayısıyla, mevcut işleri korumak ve yeni işler yaratmak biraz daha zor olacak.
En genç nüfus bizde
Avrupa Birliği (AB) üyeleri ve aday ülkelerde 2013 yılı itibariyle genç nüfusun toplam nüfus içindeki payının en yüksek olduğu ülke, yüzde 16.6 ile Türkiye. Türkiye’yi, Güney Kıbrıs, İzlanda, Makedonya, Karadağ ve Litvanya izliyor. Buna karşılık, genç nüfus oranının en düşük olduğu ülkeler, İtalya, İspanya, Slovenya ve
1 Ekim 2008 tarihi sosyal güvenlik sistemi açısından önemli. Bu tarihten sonra kurumsal anlamda SGK bütün sigortalılara hizmet verir hale geldi. Kurumlar birleşti ama norm ve uygulamalar halen farklı. Hem geçmişten gelen farklı uygulamalar eski kanunlar dolayısıyla devam ediyor, hem de kurumsal birlik sağlanmasına rağmen uygulama ve norm birliği sağlanamadığı için halen 4/a’lı, 4/b’li ve 4/c’liler arasında bazı farklılıklar var. Dolayısıyla bütünleşmiş tek bir sosyal güvenlik sisteminden bahsetmemiz mümkün değil.
1 Ekim 2008’den önce sigortalı olmuş anne veya babası üzerinden maaş alanlar, bu tarihten önce sigortalı olanlar için emeklilik tarihi ve tabi olunan şartlar, bu tarihten önce bağlanan ölüm aylıklarının kesilmesi veya yeniden bağlanmasına ilişkin hükümler bu kişilerin tabi olduğu kanunlara göre işlemeye devam ediyor. Yani bu durumlarda 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na göre değil, kişinin o dönemdeki çalışmasına göre tabi olduğu Bağ-Kur, Emekli Sandığı veya SSK Kanunu’ndaki hükümlere göre işlem yapılıyor. Bu kanunlarda da geçmiş dönemde çeşitli değişiklikler yapıldığı için farklı dönemler için farklı uygulamalar söz konusu
Soru: “İki çalışanı olan bir işyeri sahibiyim. İş güvenliği yasası başımıza dert oldu. Bir yerle anlaştım, işyerime uzman ve hekim istedim. Ancak deniliyor ki, bu kişiler için yasada yazanın üzerinde para ödeyecekmişim. Sistem bozukmuş. Bir çare olun lütfen.” Hacı Akyol / İstanbul
Cevap:İş sağlığı ve güvenliği konusunda uzun süredir devam eden bir sorun var. İşyerlerinin, iş güvenliği uzmanı atamalarının online bir sistem üzerinden gerçekleşmesini sağlayan İSG-KATİP sistemi, işyerlerine kolaylık sağlaması gerekirken, sistemsel hata yüzünden bir yılı aşkın süredir işverenlerin maliyetlerinin yükselmesine neden oluyor. Bakın durum ne?
İSG-KATİP ne işe yarıyor?
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, çalışan sayısı ve tehlike sınıfı fark etmeksizin tüm işyerlerine iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve yardımcı sağlık personelinden hizmet alma zorunluluğu getirdi. Bu zorunluluğu yerine getirirken de, iş güvenliği uzmanını İSG-KATİP sistemi üzerinden online bildirme şartı var. İSG-KATİP, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, yardımcı sağlık personellerini görevlendiren bir program. İşverenler ve iş güvenliği şirketleri, bu sistemle Çalışma Bakanlığı’nın
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), 2014 yılı “İnsani Gelişme Raporu”nu geçen hafta açıkladı. Rapora göre dünyada 1.2 milyar insan, günde sadece 1.25 dolar ya da daha az bir parayla hayatta kalmaya çalışırken, gelişmekte olan 91 ülkede yaşayan 1.5 milyar insan da sağlık, eğitim ve hayat standartları açısından kötü durumda. Dahası, yoksulluk küresel düzeyde azalıyor olsa da, neredeyse 800 milyon kişi yoksulluğun pençesine düşme riski taşıyor. Dünya nüfusunun büyük bölümüyse emekli maaşları ve işsizlik sigortası gibi kapsamlı sosyal güvenlik haklarından mahrum.
Nobel ödüllü iktisatçı Joseph Stiglitz’in de katkıda bulunduğu “İnsani İlerlemeyi Sürdürmek: Kırılganlıkları Azaltmak ve Dayanıklılık Oluşturmak” başlıklı rapor, krizlerin giderek daha hızlı ve daha geniş alana yayıldığının, bu nedenle tüm bölgelerde insani gelişme açısından yavaşlama olduğunun altını çiziyor. Rapora göre mali krizler, doğal afetler, gıda fiyatlarındaki dalgalanmalar ve şiddetli çatışmalar, ilerlemeyi tehdit ediyor. Kurumsal başarısızlıklar ve ayrımcılıktan kaynaklanan yapısal kırılganlıklar da, kadınlar, engelliler, yaşlılar, göçmenler ve yoksulların daha fazla zarar görmesine yol açıyor.
UND
Malullük aylığı almanın üç temel şartı var. Bunlardan ilki sigortalılık süresi, diğeri prim gün sayısı ve sonuncusu da sağlık kurulu raporu. Bu sayılanlar vatandaş tarafından çok iyi bilinmediği için, herhangi bir hastalık veya kaza geçiren sigortalılar, sigortalılık süreleri veya primlerini hiç hesaba katmadan malulen emekli olabileceklerini düşünüyorlar. Oysa ki durum hiç de sanıldığı gibi değil.
Malulen emeklilikte en kritik nokta çalışma gücü kaybının ispatı. Çalışma gücünü herhangi bir hastalık veya kaza ile kaybedenler SGK’nın yetkili kıldığı hastanelerden aldıkları rapor ile bu kayıplarını tespit ettirdiklerinde malullük aylığı alabilir. Raporda çalışma gücünde en az yüzde 60 kayıp olduğunun tespiti şart. Diğer yandan tek başına sağlık kurulu raporu da malullük aylığı alabilmek için yeterli değil.
Çalışma gücünde en az yüzde 60 veya üzerinde kaybı olduğu tespit edilenlerin, malullük aylığı alabilmeleri için en az 10 yıldır sigortalı olmaları ve asgari 1.800 gün prim ödemiş olmaları gerekiyor. Aksi taktirde aylık alamıyor. Bu konuda tek istisna rapora göre, ‘başka birisinin sürekli bakımına muhtaç’ durumda bulunan kişiler için söz konusu. Bu kişiler 10 yıldır
Soru: Bir kamu kuruluşunda memur kadrosunda çalışıyorum. Biz memurların da işçilerde olduğu gibi, dışarıdan primlerimizi ödyerek emekli olmamız mümkün mü?
CEVAP: Sosyal Güvenlik Reformu sonrasında isteğe bağlı sigortalılık konusunda önemli değişiklikler yaşandı. Reform tarihi olan 1 Ekim 2008 öncesinde isteğe bağlı sigortalı olmak isteyenler taleplerine göre, isteğe bağlı SSK’lı veya isteğe bağlı Bağ- Kur’lu olabiliyorlardı. Ne var ki 1 Ekim 2008 sonrasında bu imkan ortadan kaldırıldı ve isteğe bağlı sigortalı olmak isteyenlerin primleri 4/b’li yani Bağ -Kur’lu olarak değerlendirilmeye başlandı. Aslında bu durum birçok haksızlığı da beraberinde getirdi. Sigortalı yani 4/a şartlarıyla emekli olmak isteyenler için isteğe bağlı sigortalılık yolu kapanmış oldu.
Diğer yandan bir başka çalışan grubu olan memurlar için de isteğe bağlı sigortalılık imkanı var.
En az 10 yıl memurluğu olan, daha sonra memurluktan istifa etmiş bir kişi SGK’ya başvurarak keseneklerini ve kurum karşılıklarını ödeyerek emekli olabiliyor. Örneğin; 20 yıl fiili hizmet ve belirli bir yaşı tamamlama şartlarıyla emekli olabilecek bir memur, 10 yıl fiili hizmet süresini bir kamu kurumunda tamamlayarak ve
Eylül ayında yüz binlerce genç, onları geleceklerine bir adım daha yaklaştıracak olan üniversite eğitimlerine başlayacaklar. Ama ya üniversite diploması, genel kanının aksine, hayallerinize açılacak kapıyı tek başına açamıyorsa?
Işıl Kurnaz’ın raporu
Uyumsuz eşleşme ve aşırı eğitimlilik, Uluslararası Standart Meslek Sınıflaması (ISCO 08) ve Uluslararası Standart Eğitim Sınıflandırması (ISCED) kullanılarak objektif olarak ölçülebiliyor. Bu 2 sınıflandırma ile meslek grupları, nitelik düzeyleri ve eğitim seviyeleri arasında ilişki kurulabiliyor. Bu yöntemle uyumsuz eşleşme, mezuniyet derecesine göre tanımlanıyor.
Gazi Üniversitesi’nden Işıl Kurnaz, TOBB Üniversitesi Sosyal Politikalar Merkezi’nde verdiği seminerde, TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi sonuçlarından yararlanarak uyumsuz eşleşme düzeyini araştırdı ve bir rapor hazırladı.
Rapora göre, istihdamda yer alan üniversite mezunlarının hangi mesleklerde çalıştıklarının incelenmesi gerekiyor. Kurnaz’ın analizine göre; Mart 2014 itibariyle Türkiye işgücü piyasasında 15 - 64 yaş grubunda üniversite eğitimini tamamlamış olan kişiler açısından aşırı eğitimlilik oranı yüzde 31.8. Yani, Türkiye’de istihdam edilen her 10