* Şantiyede katlar arasında insan ve yük taşıyan araç.
İsterseniz dünyanın en güzel yasalarını çıkarın, denetim layıkıyla yapılmazsa, yasa hiçbir şey ifade etmez. 10 emekçiyi bir inşaat kazasında kaybettik. İnşaat sektöründe çoğu iş ‘tehlikeli’ sınıfta. Bu tehlikeli sektörde uygulamalar olması gerektiği gibi mi? Bir bakalım...
7.5 SAATTE PAYDOS ÇOK?ÖNEMLİ: Mevzuatta hangi işlerde en fazla 7.5 saat çalışılacağı listelenir. Bu işlerde fazla mesai yapılamaz. Çimento yapımı gibi, inşaatı da ilgilendiren bazı işler listede yer alıyor. Ancak genel olarak ‘inşaat işyerleri’ listede yok!
Çok tehlikeli sayılan bu işyerlerinin de listeye dâhil edilmesi ve fazla mesainin kaldırılması gerekir.
Dikkatin azami ölçüde gerektiği bu sektörde fazla çalışma yapılması kazalara sebep oluyor. Son kazada iş müfettişlerinin incelemesi gereken ilk konu bu.
İŞÇİ ŞANTİYE DIŞINDA KALMALI: Çalışanların şantiye sahası içinde yer alan barakalarda kalmaları sebebiyle, çoğunlukla dinlenme süreleriyle çalışma süreleri birbirine karışıyor.
Hükümet programında yer alan ‘tamamlayıcı emeklilik’ uygulamaya konulursa çalışanlar ikinci kez emekliliğe hak kazanabilecek ve dolayısıyla iki emekli aylığı birden alabilecek
62. Hükümet programı açıklandı. Hükümet programının geneline bakıldığında ekonomik gelişmenin ve kalkınmanın yanında sosyal meselelere de önem verildiği görülüyor. Çalışanları yakından ilgilendiren ve bugüne kadar hayata geçirilemeyen “tamamlayıcı emeklilik” sistemi de hükümet programında yer aldı. Peki, nedir bu tamamlayıcı emeklilik?
Tamamlayıcı emeklilik, zorunlu nitelikteki emeklilik sistemini destekleyici bir sistem. Aynı zamanda ikinci sütun emeklilik olarak da adlandırılıyor. Bu sistem sayesinde çalışanlar, ikinci bir emekliliğe hak kazanabiliyor ve dolayısıyla iki emekli aylığı birden alabiliyor.
Aylıklarda fark var
1 Ekim 2008 tarihi itibariyle, emekli aylıklarının hesaplanmasında yaşanan yöntem değişikliğiyle bugün bir emekli çalışırken kazandığı ücretin ortalama yüzde 60’ı kadar emekli aylığı alabiliyor. Tamamlayıcı emeklilik, aylıklarda yaşanan azalmanın etkilerini hafifletme amacında olan bir uygulama.
Soru: Babam, annem emekli sandığına tabiydi ve vefat ettiler. İkisinden aylık alıyorum. Çalışırsam kesilir mi?
Cevap: Eğer anneniz ve babanız 1 Ekim 2008 tarihinden sonra vefat etmişlerse, memur olarak çalışmadığınız müddetçe ölüm aylıklarını almaya devam edebilirsiniz. Size anne ve babanızdan kalan ölüm aylığından yüksek olanın tamamı, düşük olanın ise yarısı ödenir. Ancak memur olarak çalışmaya başladığınız takdirde iki aylık birden kesilir. Emekli sandığına tabi sigortalıların vefatı halinde geride kalan yetim kız çocukları Bağ-Kur ve SSK’dan aylık bağlananlara göre daha avantajlıdırlar. Çünkü Bağ-Kur ve SSK’dan bağlanan yetim aylıkları geride kalan yetim kız çocuğu sigortalı olarak çalışmaya başlarsa kesilir. Fakat emekli sandığından bağlanan yetim aylığı, geride kalan kız çocuğu bir tek memur olarak çalışmaya başlarsa kesilir. SSK’lı olarak yani bir işverenin yanında işçi olarak veya Bağ-Kur’lu olmayı gerektirecek şekilde çalışmaya başlayan kız çocuklarının babalarından veya annelerinden aldıkları yetim aylıkları kesilmez.
Sağlık sebebi ve kıdem tazminatı!
Soru: İşyerinde aynı odada çalıştığım arkadaşım verem hastalığına yakalandı. Evde çocuklara bulaşmasından
Seçim sonrasında ekonomi yönetiminin iş başında kalması ve piyasaların rahatlaması önemli. Fakat en az bunun kadar önemli bir başka şey de çalışma yaşamı alanının yönetimi ve bu yönetimin kimde kalacağıydı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, beklentilerin aksine yerinde kaldı.
Hükümetin kurulmasında, Bakanlar Kurulu’nun oluşumunda, mevcut ekonomik ve sosyal dengelerin korunması arzusu önemliydi. İşte bu nedenle ekonomi yönetimi değişmediği gibi, çalışma yaşamının yönetimi de değişmedi.
Çalışma yaşamı içerisinde barındırdığı toplumsal dinamikler nedeniyle farklı ve etkili bir alandır. İşçi ve işveren tarafları gerek örgütlü, yani sendikal yapılarıyla, gerekse temsil ettikleri kitleler sebebiyle ekonomik ve toplumsal yaşamın dengelerini belirleme kuvvetine sahiptir. İşte taraflar arasında hassas bir dengenin sağlanması ve bu yolla “sosyal diyalog mekanizmasının” işletilmesi çalışma yaşamını yönetme arzusunda olanların bir numaralı görevidir. Bakan Çelik, taraflarla diyalog kurulmasında etkili olmuş bir isimdir.
Kara delikler...
Çalışma Bakanının, sosyal diyaloğa önem vermesi kadar hayata geçirilmesine katkıda bulunduğu mevzuatın da, görevde kalmasına etken
Başlığı okuyunca olur mu öyle şey diyebilirsiniz. Fakat asgari geçim indirimi uygulaması nedeniyle böyle bir durum maalesef yaşanıyor. Çocuğu 18 yaşını geçen, eğitime devam ediyorsa 25 yaşını geçen çalışanlar bu durumu işverenlerine bildirmek durumundalar. Bildirmezlerse işveren çalışanın bu hatalı bildirimi nedeniyle ödeyeceği vergi cezasını çalışanın ücretinden kesebilir veya bu miktarı haciz yoluyla tahsil edebilir.
Tek ders sınavları sonrası üniversiteden mezuniyetlerin gerçekleştiği, üniversiteye yerleştirmelerin ek yerleştirmeler sonrası tamamlanacağı bu günlerde konu çalışanlar için önemli. Liseyi bitirip üniversiteye kayıt hakkı kazanamayan ve ek yerleştirmeler sonucunda da bu hakkı elde edemeyen çocuklar artık asgari geçim indiriminin kapsamında olmayacaklar.
Asgari geçim indirimi...
Ocak 2008’den itibaren uygulanmaya başlayan asgari geçim indirimi uygulaması, ücretlerin belirli bir kısmının gelir vergisinden muaf tutulması anlamına geliyor. Medeni durum, eşin çalışıp çalışmaması ve çocuk sayısı asgari geçim indirimi oranını belirliyor.
Asgari geçim indiriminde, bekâr bir çalışan ile evli ve eşi çalışmayan bir çalışan, evli ve tek çocuklu bir çalışan ile
Soru: İşverenimiz geçen ay iflas etti, alacaklarımızı alamıyoruz. Fondan maaş alacağımız söyleniyor, doğru mu?
Cevap: Fon olarak bahsettiğiniz “Ücret Garanti Fonu”’dur. Bu fon işverenin iflası durumunda çalışanların ücretlerinin korunmasını sağlıyor. Bu fondan yararlanabilmenin şartları var. Bu şartlardan ilki, işsizlik sigortasının kapsamında olmaktır. Ancak işsizlik sigortasına prim ödeyenlerin tamamının bir işvereni ve işyeri olmadığı için, 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi olarak çalışan işçiler ve 5510 sayılı Kanunun 4/a’lısı olarak bir işverene bağlı olarak çalışan kişiler de ücret garanti fonundan yararlanabilir.
Fondan yararlanabilmenin ikinci koşulu, işverenin iflas etmesi dolayısıyla işçinin ücret alacağının bulunmasıdır. Üçüncü koşul ise ücret alacaklarının ödenememe sebebinin işverenin ücret ödeyemez duruma düşmesi olmasıdır.
İşverenin ücret ödeyememe nedenleri dört şekilde gerçekleşebilir. İşverenin konkordato ilan etmesi, aciz vesikası alması, iflası ve iflasın ertelenmesi.
Ücret garanti fonundan işçilere, iflas tarihinden geriye dönük ödenmemiş 3 aylık ücret alacakları ödenmekte. Diğer yandan, kıdem ve ihbar tazminatları fonun kapsamında değil. Yani bu
SGK kayıtdışı istihdam konusunda vidaları sıkmaya devam ediyor. Son beş yıldır kayıtdışıyla mücadelede önemli adımlar atıldı ve sonuçta kayıtdışı istihdamda yüzde 15’lik düşüş yaşandı. Ancak kayıtdışılık sorunu halen devam ediyor. Şimdi SGK kayıtdışı konusunda çemberi biraz daha daraltıyor ve çapraz denetimin kapsamını genişletiyor.
Aslında kayıtdışı istihdam aslında çoğu zaman bir çaresizlik olarak gerçekleşiyor. İşsiz kalmamak için kayıtdışı istihdam tercih ediliyor. Sosyal yardımları kaybetmemek için de kayıtdışı çalışmak, devletin kaynaklarının kullanılamaması ve gerçekten hak edenler için daha fazla sosyal yardım yapılamaması sonucunu doğuruyor. Dolayısıyla kayıtdışı ile ciddi anlamda mücadele etmek çalışanlar ve devletin çıkarlarını korumak anlamına geliyor.
İşverenler de kayıtdışı istihdamdan şikâyet ediyorlar. Çünkü dürüst sigorta yapan, çalışanın ücretini SGK’ya gerçek ücretinden bildiren işveren karşı dükkanda sigortasız işçi çalıştırana oranla yüksek maliyetlere katlanıyor ve haksız rekabete maruz kalıyor. Bu nedenle işverenler de kayıtdışı istihdamın engellenmesinden yana.
10 yılda yüzde 15 düşüş var
2004’te yüzde 50 olan kayıtdışı istihdam oranı, Mayıs
Emeklilik hesabı yapanların dikkat etmesi gereken çok önemli bir detay var. O da, emeklilik öncesi son 1.261 gün çalışmanın hangi statüye bağlı olarak geçirilmiş olduğu.
Türkiye’de çalışanların yüzde 80’ine yakın bir bölümü başlangıçta SSK (4/a) şartlarıyla işe girmişken daha sonra Bağ - Kur (4/b) veya Emekli Sandığı (4/c) koşullarıyla işe devam ediyor. Bazen de bunun tam tersi olabiliyor. Devlette işe giren bir kişi, bir müddet sonra devletteki görevinden istifa edip, ya kendi işini kurup Bağ - Kur statüsüne geçiyor ya da özel sektör işvereninin yanında işe girip SSK’lı olabiliyor.
Son statü belirleyici
İşte bu şekilde çalışma yaşamlarının bir bölümünü işçi, esnaf veya devlet memuru olarak geçirenlerin emeklilik günleri yaklaştığında hesaplamaları gereken bir husus var. O da; emeklilik tarihlerinden önceki son 7 yılın yarısından bir fazla olan 1.261 gün çalışmayı hangi statüde geçirmiş oldukları. Eğer herhangi bir özel sektör işyerinde ücretli çalışıyordunuz, daha sonra kendi işinizi kurup devam ettiyseniz, hangi şartlarla emekli olacağınızı belirleyen, emeklilik tarihi öncesindeki son 1.261 gün ve bu sürenin ne şeklide geçirildiğidir. Bu son 1.261 gün bir