Bu yazı dizimizde seçimle iş başına gelenlerin sosyal güvenlik haklarını inceleyeceğiz. Belediye başkanları devlet memuru olmamakla birlikte, devlet memurlarının sosyal güvenliğine tabi, yani 4/1-(c) sigortalısıdır
Seçimleri geride bıraktığımız şu günlerde seçimle yönetime geçenlerin sosyal güvenlik haklarına ilişkin birçok soru da gündeme geldi. Bu soruların başında da belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin ve muhtarların görevleri nedeniyle emekliliğe hak kazanıp kazanamayacakları, hak kazanacaklarsa hangi statüden emekli olacakları, daha önce emekli olanların durumlarının etkilenip etkilenmeyeceği ve çalıştıkları sürede hangi sosyal güvenlik haklarından yararlanacakları geliyor. 5510 sayılı Kanun bu konularda da detaylı birçok düzenlemeyi barındırıyor. Yazı dizimizde bunları inceleyeceğiz...
Bilindiği gibi 5510 sayılı Kanun tek Kanun niteliğinde olmakla birlikte, sosyal güvenlik hakları bağlamında kişilerin çalışma şekillerine göre temelde 3 farklı statü oluşturmuş durumda.
Bu nedenle soruların cevaplarını vermeden önce ilk belirlenmesi gereken ilgili kişilerin, 5510 sayılı Kanun uyarınca hangi statüde sigortalı olacakları. Belediye başkanları ile muhtarları ve
Günümüzde işgücü piyasasındaki esnekleşme sonucunda çok çeşitli çalışma modelleri söz konusu. Bu açıdan, bazı çalışanlar işverenin fiziksel olarak kontrolünde bulunmayan yerlere bağımsız şekilde çalışıyorlar.
Geleneksel yapıdaki evden çalışma, yani işverenin parça başına ücret ödemesi karşılığında evde üretim yapılan çalışma şekli halihazırda varlığını sürdürüyor olsa da özellikle nitelikli işlerde, nitelikli işgücünün evde çalışması giderek artmaya başladı.
Evde çalışma, çalışanlar açısından trafik derdi çekmeden çalışma anlamına gelirken, işverenler açısından da iş yeri giderlerini önemli ölçüde düşürme anlamına geliyor.
Diğer taraftan, “zamanın özgürce kullanımı” tartışmalı bir konu. Çalışan her ne kadar evde olsa da çoğunlukla bir ağ üzerinde merkezi iş yerine bağlı oluyor. Fakat zamanın esnek kullanımı da evde çalışmanın gerekçelerinden birini oluşturuyor. Özellikle bilgisayar programcılığı, çeviri ve medikal araştırmalarda veya proje bazlı işlerde bu tür çalışmalar hızla gelişti.
Sosyal güvenlik hukuku için aradaki fark önemli
Evde çalışma halinde işçinin işverenle olan bağımlılığı zayıflıyor. Bunun anlamı, işverenin işçi üzerindeki talimat verme yetkisinin önemli ölçüde
Emeklilik, çalışanların en büyük hayalidir. Emeklilik günlerine ilişkin planlar çalışanların önemli gündem maddesidir. Fakat bazen iş ortamındaki zorluklar, amirlerin olumsuz tutumları, iş arkadaşlarıyla ilişkiler gibi sebeplerle çalışmak işkence haline gelebilir. Bu gibi durumlarda çalışmadan emekli olmanın yolları aranır. İsteğe bağlı sigortalılık çalışmadan emekli olma imkânı sunar ve bu durumdaki kişiler için önemli bir fırsattır.
Kendi primlerini kendileri öderler
Çalışmayan ve emekli veya malullük aylığı almayan kişiler isteğe bağlı sigortalı olabilirler. İsteğe bağlı sigortalılar kendi primlerini kendileri öderler ve bu şekilde emekli olabilirler. Dolayısıyla, isteğe bağlı sigortalının emekli olması için işe gitmesi gerekmez. İsteğe bağlı sigortalı olabilmek için gerekli bir diğer şart ise isteğe bağlı sigortalı olacak kişinin 18 yaşın altında olmamasıdır.
Sağlık hizmeti alınabiliyor mu?
İsteğe bağlı sigortalı olan ve kendi primlerini ödeyen kişiler sağlık hizmetlerinden yararlanabilirler. Bunun yanında, isteğe bağlı sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişiler de bu statüleri devam ettiği müddetçe isteğe bağlı sigortalı üzerinden sağlık hizmeti alabilirler. Bu nedenle, isteğe
Mart ayı birçok çalışan açısından yıllık zamların ücretlere yansıtıldığı ay. Çalışanların ücretlerine ilişkin ihtilafların çoğu da bu ayda yaşanıyor. Mevzuatımızda işverenin ücret zammı yapmasını doğrudan zorunlu kılan herhangi bir hüküm bulunmuyor. İş sözleşmesinde veya toplu iş sözleşmesinde ücret zammı yapılacağına ve zammın oranına ilişkin bir kural bulunmuyorsa, ücret zamlarının çerçevesini asgari ücret uygulaması ve eşitlik ilkesi çiziyor. Bunlardan ilkinin anlamı, bir çalışana asgari ücret altında ödeme yapılamaması, eğer çalışan asgari ücret seviyesinde çalışıyorsa, asgari ücretin artırılmasıyla birlikte ücretinin de artırılmasıdır. İkincisi ise buna göre daha karışık ve çalışan açısından talebi daha zor olan eşit işe eşit ücret zammı durumudur.
Benzer konumlarda olmak
Aynı durumda olan iki çalışan arasında farklı işlem yapmak eşitliğe aykırı olarak kabul edilmektedir. Çalışana kanunda sayılan ayrımcılık nedenleri dışında bir nedene dayalı olarak eşitliğe aykırı uygulamalar yapılması halinde mahrum kalınan haklar talep edilebilmektedir. Mahrum kalınan hakların başında da eşitliğe aykırı olarak uygulanan ücret zamları gelmektedir.
İşverenler, iş yerinde çalışan işçilere ayrımı
İstihdam Seferberliği kapsamında hayata geçen ücret desteğinin uygulama detaylarını düzenleyen genelge SGK tarafından geçen hafta yayınlandı. İşte bu genelgenin ayrıntıları
4447 sayılı Kanunun geçici 19. maddesinin dördüncü fıkrası çerçevesinde, başka bir ifadeyle İstihdam Seferberliği kapsamında hayata geçirilen ücret desteğinin uygulama detaylarını düzenleyen genelge, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından geçtiğimiz hafta yayımlandı. Bugünkü yazımda, söz konusu genelge kapsamında ücret desteğinin uygulanması ile ilgili hususları ele almaya çalışacağım.
Prim desteği
Ücret desteği ile birlikte 7103 sayılı Kanun çerçevesinde halihazırda uygulanmakta olan prim desteği de verilecek. Dolayısıyla, son üç aydır işsiz bir kişiyi 2018 yılında ortalama çalıştırdığı işçi sayısına ilave olarak istihdam eden işveren hem prim, hem ücret desteğinden yararlanabilecek. Ücret ve prim desteğinin birlikte uygulandığı durumda, işveren çalıştırdığı işçi için ücret, prim ve vergi ödememiş olacak. Bu kapsamda işverene sağlanan destek tutarının 3.134 TL’ye ulaşması söz konusu.
Ücret desteğinin şartları
Ücret desteğinin alınabilmesi için hem sigortalı açısından hem de işveren açısından bazı koşulların yerine
Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi ortaklarının 5510 sayılı kanun uyarınca sigortalı olması gerekmektedir. Anonim şirketin bütün ortakları değil, yalnızca yönetim kurulu üyesi ortakları 4/b’li olmak durumundadır. Diğer yandan, limitet şirketlerin bütün ortaklarının 4/b’li (Bağ-Kur’lu) olması zorunludur. Dolayısıyla, şirketin niteliği, şirket ortaklarının sigortalı olması zorunluluğunu farklılaştırmaktadır.
2008’deki değişiklik çok önemli
4/a’lı (SSK’lı) sigortalı olarak çalıştığı şirkete ortak olanların sigortalılık statüleri için 1 Ekim 2008 tarihi çok önemlidir. SSK’lı olarak çalıştığı limitet şirkete ortak olan bir kişi ortak olduğu tarih 1 Ekim 2008 öncesi ise SSK’lı olarak sigortalı olmaya devam edebilir.
Aynı şekilde SSK’lı sigortalı olduğu bir anonim şirketin yönetim kurulu üyesi ortağı konumuna gelen bir kişi de SSK’lı olarak sigortalanmaya devam edebilir. Ancak bu kişilerin prim ödemelerinde bir gün bile boşluk olması halinde pasif olan Bağ-Kur sigortalılıkları devreye girer ve bu kişiler bir daha ortağı oldukları şirkette SSK’lı olamazlar. Dolayısıyla, bu kişilerin prim ödemelerinde hiçbir şekilde kesinti olmaması gerekmektedir.
Sigortalılık iptal olur
1 Ekim 2008
Tarımsal faaliyetler insan gücünün yoğun olarak kullanıldığı alanlardır. İnsan gücünün yoğun olması nedeniyle çalışma ilişkileri bakımından ayrıca incelenmeleri gerekmektedir. Tarımsal faaliyet yapan kişilerin başta sosyal güvenlikleri olmak üzere, çalışma ilişkilerinden doğan hakları yürüttükleri faaliyetlere ve faaliyetlerin kapsamına göre değişmektedir. Tarımsal faaliyet yürüten kişilerin çalışma ve sosyal güvenlik mevzuatı açısından tüm haklarının ve borçlarının belirtilmesi yazının sınırlarını aşacak olmakla birlikte, tarımsal faaliyete ilişkin genel çerçeveyi çizmeye çalışacağım.
Nasıl belirlenecek?
İş Kanunun 111. maddesi uyarınca tarım işlerinin belirlenmesi Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın çıkaracağı yönetmeliğe bırakılmıştır. Yönetmeliğe göre; “Her çeşit meyveli ve meyvesiz bitkiler; çay, pamuk, tütün, elyaflı bitkiler; turunçgiller; pirinç, baklagiller; ağaç, ağaççık, omca, tohum, fide, fidan; sebze ve tarla ürünleri; yem ve süs bitkilerinin yetiştirilmesi, üretimi, ıslahı, araştırılması, bunlarla ilgili her türlü toprak işleri, ekim, dikim, aşı, budama, sulama, gübreleme, hasat, harman, devşirme, temizleme, hazırlama ve ayırma işleri, hastalık ve
Günümüzde pek çok iş yerinde yabancılar istihdam ediliyor. Yabancıları çalıştırmak isteyen işverenlerin, her ülkede olduğu gibi, mevzuata uygun davranmaları gerekiyor. Ülkemizde yabancıların çalışma izinlerini düzenleyen mevzuat 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu’dur.
Kapsamdaki yabancılar
Uluslararası İşgücü Kanunu’nun kapsamındaki yabancılar şu şekilde:
- Türkiye’de çalışmak için başvuruda bulunan veya çalışan yabancılar,
- Bir işverenin yanında mesleki eğitim görmek üzere başvuruda bulunan veya gören yabancılar,
- Staj yapmak üzere başvuruda bulunan veya staj yapan yabancılar,
- Yabancı çalıştıran veya çalıştırmak üzere başvuruda bulunan kişiler.
Çalışma izni olmadan yabancı çalıştırılması yasak