Aradan on yılı aşkın bir süre geçti. Beşiktaş’ın Şükrü Saracoğlu Stadı’nda Fenerbahçe’yi 4-3 yendiği maçta, konuk ekibin teknik direktörüydü Rıza Çalımbay.
Futbol yaşamını siyah-beyazlı renklere adamış, hocalık döneminin baharında Beşiktaş’ta görev almıştı.
O maç sadece skoru ile değil, tribünlere asılan pankartla da tarihe geçmişti. Önce insanlık, sonra futbol adına utanç verici bir tabloydu. Rahmetli Şükrü Saracoğlu’nun yattığı yerden kemiklerini sızlatacak pankarta “Rıza efendi! İki ekmek bir süt” yazanlar, akılları sıra Çalımbay’ın fakirlik içinde geçen geçmişine gönderme yapıp, onu aşağılayacaklarını sanmışlardı.
Futbolculuğunda da, teknik direktörlüğünde de “adam gibi adam” sınıfına giren ender insanlardan biri olan Rıza Çalımbay’ın pankarta yanıtı, o cahillerin suratında patlayan tokat gibiydi:
“Fakirlik içinde büyüdüm. Bunu hiçbir zaman da gizlemedim. Benim babam bir kapıcıydı. Ben okuyamadım ama kendimi iyi şekilde yetiştirdim. Pankartın benim için hiçbir önemi yok. O, Fenerbahçe’de birkaç kişinin ayıbı. Fenerbahçe’yi suçlamak gibi bir şeyim yok. Hayatım boyunca kimseye yanlış yapmadım. Ne isem oyum...”
O günlere neden döndük? Mütevazı, işini iyi ve doğru yapmaya çalışan,
Süper Lig’deki ilk yılında sezonu beşinci tamamlayıp, UEFA Avrupa macerasına vize almak küçümsenecek bir başarı değildi. Hadi bu hakkı elde ettin. Ya üç eleme turunu yenilgisiz geçip gruplara kalmak? Avrupa’da sonuç ne olursa olsun, Osmanlıspor’un alkışlanacak asıl hikayesi budur.
Doğru teknik direktör seçimi, akılcı transferler ve istikrarlı yönetim anlayışı, başkent ekibini iki yılda bu denli sınıf atlatabiliyorsa, ortada örnek alınması gereken bir kulüp yapılanması var demektir.
Osmanlıspor, dün gece Steaua Bükreş karşısında haddini bilerek, oyun disiplininden kopmadan ve alacağı puanların değerini tartarak mücadele etti.
İlk yarıda Osmanlıspor’un geriden oyun kurma girişimini önde sürekli iki-üç kişiyle pres yaparak bozmaya çalışan konuk ekip, kaleci Karcemarskas’ı uzun top kullanmaya zorladı. Bu da temsilcimizin planlanmış kurgusunu olumsuz etkiledi. Pinto, karşısındaki Popa’yı durdurmakla meşgul olunca, alıştığımız ofansif özelliklerini bu bölümde kullanamadı. Patlamayı ikinci yarıda yaptı. Orta alanda Lawal, kanatlarda Regattin ve Umar beklenenden uzaktı. Dolayısıyla Osmanlıspor üçüncü bölgede çoğalmakta ve pozisyon üretmekte zorlandı.
İşlerin düşünüldüğü gibi
Trabzon’da gündem, haftalardır Akyazı. Başkan ve yönetim, gün geçmiyor ki stada çıkarma yapmasın. Kaç kombine satıldı, kimler loca aldı, ne kadar forma satıldı, inşaat nasıl gidiyor, bunlar konuşuluyor uzunca bir süredir.
Bir algı yönetimi var ve ustaca devam ettiriliyor. Bordo-mavili yönetim, dikkatleri yeni mabede çekmek ve kötü günlerin bitiş müjdesini bu noktadan vermek istiyor.
Oysa hedefe ulaşmanın ilk koşulu sportif başarı. İyi oyun-skor bileşeni için Trabzonspor’un daha çok zamana ihtiyacı var. Bu süreçte ilgiyi Akyazı üzerine yoğunlaştırmak, planlı bir organizasyon kuşkusuz. Dolayısıyla Ersun Yanal ve takımının kredisi bir anlamda, stadın açılış maçıyla doğru orantılı!
Sezona erken başlayan ve Avrupa ligi elemelerinde 6, ligde 2 maç oynarak Trabzonspor’a oranla daha hazır olan Osmanlıspor, iddia ediyorum Beşiktaş’tan sonra ligin en etkili takımı. Oturmuş kadrosu, deneyimli teknik direktörüyle pek çok rakibinden bir adım önde. Hızlı hücumda etkili. N’Diaye, Delarge ve Umar gibi rakip savunmayı her an rahatsız edebilecek silahları var. Pinto’yu da unutmayalım. Dün Trabzonspor’un sağ kanadını işlemez hale getirmekle kalmadı, ofansif yönüyle üçüncü bölgeye büyük katkı
Bu kadar yeni ve genç oyuncunun milli takım ruhunu yakalaması kolay değil. Çok çalışmaya, zamana ve sabırlı olmaya gereksinim var. Görünen o ki, bu turnuvada sonuç istediğimiz gibi olmasa bile, ay- yıldızlı ekibin temelleri sağlam ve dirayetli adımlarla atılıyor. En azından bizim algımız bu.
Fatih Terim’i seversiniz sevmezsiniz, size itici de gelebilir, sempatik de. Ancak yaşanan süreçte aldığı kararlar, uyguladığı yaptırımlar, milli takımın gelecek on yılı için çok önemli. Belki ileride Terim de olmayacak, lakin bu oyuncuların en az yarısı o formayı giyecek.
Gelelim Hırvatistan maçına. Kimse kimseyi kandırmasın. Şans bizimle olmasa, bugün çok farklı şeyler konuşuyorduk.
Direkten dönen toplar, kaleci Volkan Babacan’ın kurtardıkları, kaptan Mehmet Topal’ın olağanüstü müdahaleleri, gençlerin ezilmesini, heveslerinin kırılmasını önledi.
Fatih hoca, gruplar öncesi yaptığı stratejik değerlendirmede Hırvatistan maçının karşısına bir çizik atıp “Rakip favori, yitireceğimiz çok şey yok. Gençleri oynatıp diğerlerine mesaj veririm” diye düşünmedi ise, Zagrep’te alınan bir puan en iyi ikinciler arasına girmemizde çok büyük avantaj olacaktır.
Yani Terim iki şekilde kazandı. Hem puanı
15 Temmuz darbe kalkışmasından altı gün sonra idi. Spor Bakanlığı bünyesindeki tüm federasyon başkanlarına acil bir not geçildi.
Notta şu ifadeler vardı: “Gençlik ve Spor Bakanımız Akif Çağatay Kılıç’ın katılımıyla spor camiası olarak demokrasimize yapılan hain ve alçak saldırıyı kınamak, Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, hükümetimize ve Cumhuriyeti’mize destek için federasyon başkanları ve yönetim kurulu üyeleri ile birlikte 22 Temmuz cuma günü saat 10.30’da TBMM’ye gidilecektir. Buluşma yeri, Bakanlık Kızılay Ek hizmet binası...”
Talimatı alan federasyon başkanları hemen harekete geçti. Bir kısmı aynı gün akşam saatlerinde Ankara’ya gelmişti bile.
Ülke felaketin eşiğinden dönmüş, yaralar hızla sarılmaya başlamış, spor ailesi dayanışma ve destek içinde olduklarını göstermek istemişti.
Kafile, Kızılay meydanından TBMM’ye kadar yürüyecek ve burada Bakan’ın yapacağı basın açıklamasıyla hain kalkışma protesto edilecekti.
Lakin ne olduysa, 21 Temmuz Perşembe günü geç saatlerde federasyon başkanları özel
kalemden telefonla tek tek aranarak, organizasyonun iptal edildiği bildirildi.
Trabzonspor ligin en sıkıntılı takımlarından biri. Temsil ettiği camianın beklentileri her daim yüksek. Kötü sonuçları kabullenmek zor. Lakin şu bir gerçek ki, tarihinin en sancılı dönemini geçiren bordo- mavili ekip, yönetimiyle, kadrosuyla, teknik direktörüyle yeniden doğuş hikayesi yaşıyor. Dolayısıyla işlerin istenildiği gibi gitmesi için zamana ihtiyaç var. Dolayısıyla Ersun Yanal’ın sahanın her yerinde savaşan, top rakipte iken baskı yapan, tempo kuran, ofansif futbolu benimseyen, kanatları etkili kullanan bir takım yaratması adına, mevcut kadroyu en verimli şekilde kullanması şart.
Lige galibiyetle başlamak bordo-mavili futbolcular için itici güç olmuş, geçen sezonki görüntüsünden çok daha farklı bir kimlik kazanmıştı. Peki bu yeterli mi? Asla. Gaziantepspor deplasmanı son yıllarda Trabzonspor adına parlak geçmedi. Dün gece de öyle oldu. İlk 20 dakikadan sonra özellikle hücum anlamında etkisiz kaldı Karadeniz ekibi. İki bek Yanal’ın istediği düzeyde değildi. Zeki ve Güray ofansa beklenen katkıyı sağlayamadı. Orta alanın dirençsiz kalması, Okay’ın savunmaya yakın oynaması, Onazi’nin topsuz oyunda ona yardımcı olmaması, Gaziantepspor’un bu bölgeyi kolay geçmesine neden oldu.
Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz kritik bir süreçten geçiyoruz.
Hain 15 Temmuz kalkışması, peşi sıra patlayan bombalar ve yitirilen canlar, ana muhalefet partisi başkanına düzenlenen suikast girişimi, Suriye’de terör örgütlerine yönelik güvenlik operasyonu, Türk halkını, siyasileri, sivil toplum kuruluşlarını yakın tarihimizde görmediğimiz biçimde tek vücut yaptı.
Toplumun her kesimi, Cumhuriyetin kuruluşundan beri en büyük tehditle karşı karşıya kalan ülkenin bütünlüğü için kol kola, omuz omuza verdi.
Gelin görün ki, yaşanan tüm bu acılara inat, futbol cephesinde yine kavga, yine tehdit, yine kutuplaşmaya yol açacak gelişmeler var.
Geçen akşam o röportajı gerçekleştiren yayıncı kuruluş ve Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım kusura bakmasın.
FETÖ’nün mağdurlarından biri olarak ekrana çıkan Yıldırım, üç saate yakın süren programda elbette yaşadıklarını anlatmalı, ülkenin ne büyük bir kumpas ile karşı karşıya kaldığını irdelemeli, Fenerbahçe Kulübü üzerine oynandığına inandığı oyunları ifşaa etmeli, uğradığı zararın tazminini talep etmeliydi.
Buraya kadar sorun yoktu ve haklıydı başkan. Lakin laf uzadıkça, konu dağıldıkça, Yıldırım coştukca bakın iş hangi noktalara
Yeni bir takım, yeni bir teknik direktör ve farklı bir sistem. Trabzonspor için kabus gibi geçen bir sezonun ardından bu kadar çok yeninin bir araya gelmesinden iyi bir şey çıkması için, elbette zamana ve sabıra ihtiyaç var. Hazırlık döneminde oynanan maçlar ölçü olamaz. Futbolcunun kumaşını anlamak ve teknik direktörün vermek istediklerini ne kadar kavradığını tartmak açısından bir gözlemdir bu süreç. Dolayısıyla futbol kalitesi olarak değerlendirilmese de, skor her zaman önemlidir lige başlangıç için.
Ersun Yanal ile beyaz bir sayfa açan Trabzonspor, geçen yılki kadrosundan önemli isimleri yitiren Kasımpaşa karşısında sadece istediği sonucu aldı. Artılar, eksileri burun farkıyla geçti. Bu maçtaki gözlemimiz, Yanal’ın şans verdiği yeni transferlerin birinci sınıf olmasa da, uyum sorununu atlattıktan sonra takıma katkı sağlayacağı yönünde. Onazi orta sahada çabuk ve fırsatçı. Attığı ilk golü kokladı adeta, ikincisinde de son vuruş ustalığı vardı. Bir 10 numara değil ama sistemin en önemli parçalarından biri olacağı aşikar.
Castillo hızlı bir oyuncu. Topa hakim, ancak pas trafiğinde daha aktif olmalı. Geçen sezonu kiralık geçiren Uğur, savunmanın göbeğinde Durica ile iyi bir ekürü