Üzülme be Nevzat hocam!

5 Kasım 2016

Okumuyoruz, sorgulamıyoruz. Tartışıp, doğruyu araştırmakta tembellik ediyoruz. Belki de işimize ve kolayımıza öyle geliyor!
Maalesef, yeni nesiller de uzak duruyor öğrenmekten. Dolayısıyla birilerinin istediği gibi, “kendi halinde bir toplum” olma yolunda hızla ilerliyoruz!
Üniversite yıllarımızda yıldızımızın barışmadığı, ancak tedrisatından geçmek zorunda olduğumuz Türk Dili ve Edebiyatı hocamız vardı; Sıfırcı Prof. Dr. Nevzat Gözaydın!
İlginçtir, o dönemlerin tartıya çıkardığımız hoca-öğrenci ilişkisi, çeyrek asır sonra sağlam bir dostluğa dönüştü. Ve bunca zaman içinde, Gözaydın’ın bize neler kattığını; düşünmeye zorlayan, sorgulayan, gelişime açık, mesleği ne olursa olsun, topluma yararlı insanlar yetiştirmek istediğini kavramakta geciktik.
Yaratan uzun ömür versin, yaşadığı sürece, Atatürkçü kimliği ile sadece deneyimlerini paylaşmaktan keyif alan bir akademisyen değildir Nevzat hoca. 80 yaşında hâlâ araştıran, kütüphanelerin derin sessizliğinde yeni yayınları ve dünyadaki gelişmeleri takip edip, dağarcığındaki boşlukları doldurmaya çalışan bir dünya görüşü vardır muhteremin.
Geçenlerde gazetede sohbet ederken dert yandı hocamız; “Ülke gerçeklerinden bihaber, verdikleri

Yazının Devamı

Planlar değişti

4 Kasım 2016

Osmanlıspor’un ilk kez katıldığı Avrupa macerası başlarken Mustafa Reşit Akçay şu vurguyu yapmıştı; “Bizim için önce kendi ligimiz gelir...”

Bir gerçeği kabul edelim; Osmanlıspor takımı, kadrosu ve deneyimsizliği ile henüz Avrupa’nın acemisi. İki kulvarda birden mücadele etmesi kolay değildi ama dün geceki tarihi galibiyet hedefleri de değiştirdi, Akçay’ın fikrini de...

Vila Real 58 bin kişilik küçük yerleşim bölgesi. Maç gecesi 30 bin kişilik stat dolarsa, hırsızlara gün doğdu diyorlar! Kasaba küçük ama, takımı önemli işlere imza atıyor. Dolayısıyla temsilcimizin, grubun favorisi karşısında savunmada dikkatli, topu öne taşırken tedbirli olması, hızlı hücumlarda ise mutlaka sonuca gidecek hamleler yapması gerekiyordu.

Tıpkı ilk maçtaki gibi sürpriz bir golle öne geçti Osmanlıspor. Henüz 8. dakikada Webo’nun altın dokunuşu takıma moral yükledi. Bu bölümde Villarreal savunmanın arkasına attığı toplarla etkili olmaya çalışırken, Cheryshev iki kez eşitlik sayısına yaklaştı, kaleci Hakan mükemmel müdahalelerde bulundu. İlk yarıyı önde kapamak önemliydi. İkinci yarının ilk çeyreğinde skoru korumak da öyle!

Lakin 48’de gelen şanssız gol rakibin iştahını erken kabarttı. İspanyol temsilcisi

Yazının Devamı

Kweuke'yi tutamazsan!

31 Ekim 2016

Trabzonspor geçen hafta Galatasaray’ı nasıl yendi? Golü erken buldu, avantajını korumak için cansiperhane savunma yaptı, kaleci Onur ve şansının yardımıyla bu sezonki ilk deplasman galibiyetini aldı.

Avni Aker’de dün aynı avantajı yakaladı Trabzonspor... Henüz 4. dakikada bulduğu golle öne geçti. Bu defa amaç skoru korumak değil, ilk yarıda işini bitirmek olmalıydı. Galatasaray maçında olduğu gibi rakibin birden çok gol silahı da yoktu. Sadece Kweuke’ye önlem almak yeterdi.

Nasıl olacaktı bu? Kanat ortaları ve duran toplarla beslenen, yakaladı mı hata affetmeyen Kweuke’yi pozisyona sokmayacaktın. Dolayısıyla Mustafa Akbaş ile Zeki kanat ortalarını önleyecek, Durica ve Uğur ikili sıkıştırmayla Kweuke’nin yüzünü kaleye dönmesini engelleyecekti.

Galatasaray karşısında takım savunmasını eksiksiz uygulayan Trabzonspor, Rizespor maçında bireysel hatalarının ve doğru strateji belirlememenin bedelini az daha rakibine üç puan bırakarak ödeyecekti.

Oysa önde oynadığı ve topa sahip olduğu bölümlerde rakip savunmayı zorlayacak yeteneklere sahipti. Mehmet Ekici, Onazi, Bero ikinci bölgede etkili, geçen hafta attığı golle morallenen N’Doye rakip ceza alanında hareketliydi. N’Doye ikinci yarının

Yazının Devamı

Bebek bir gün büyüyecek!..

29 Ekim 2016

Görüyorsunuz, bir kez daha seviye yerlerde. Tehdit, aşağılama, karşılıklı suçlamalar gırla gidiyor.
Kim başlattı, kim daha çok suçlu tartışması yapmak bile abes.
Sazı eline alan, kürsüde camiasına, ekranda reyting parametrelerine göz kırpıyor.
Kimin sesi daha yüksek çıkarsa, kim daha çok bağırırsa, karşısındakine ayar verdiğini sanıyor.
“Şeref”, “haysiyet” gibi değerler; MİT belgeleri, banka hesapları, içki muhabbetleri ve hakaretlerin yanında meze oluyor.
Bir tanrının kulu da, insanları düşmanlığa ve kavgaya sürüklemek isteyen yöneticilere, yorumculara, onlara ekranlarında sayfalarında yer verenlere, “Ne oluyor, ne yapıyorsunuz kardeşim?” demiyor, diyemiyor...
Yıllardır, “Sporda şiddet ve düzensizliği önleme yasası”na sahip tek ülkeyiz diye böbürlenip duruyoruz ya... Kazın ayağı öyle değil işte!

Yazının Devamı

Her şeyin ilki var!

23 Ekim 2016

Hani, “falanca takım kağıt üzerinde favori” deyimi vardır ya... Dün akşamki maç öncesi sadece kağıt üzerindeki görüş birliği değil, oyuncu kalitesi, ligdeki performansı, istatistikler, teknik adamların motivasyonu ve hatta yedek kulübesi bile doğrudan Galatasaray’ı işaret ediyordu. Trabzonspor’un geçmişte olduğu gibi, ezeli rekabete iştirak edebilmesi imkansız değil, ama bu koşullarda gerçekten çok zordu.

Psikolojik rahatlık

Bordo-mavili ekibin gizli ajandasındaki tek avantajı ise, bugüne kadar oynadığı maçları hep kazanmak zorunda hissetmesi, Galatasaray karşısında ise kaybedecek fazla şeyi olmamasıydı. Sadece bu psikoloji bir sürprize yol açabilirdi! Öyle de oldu. Bu sezon gerçekten kötü günler geçiren Trabzonspor, şeytanın iki ayağını kırdı.

İlk forvet golü!

Neler yoktu ki “ilkler” adına dün akşam? Karadeniz ekibi, çok uzun bir süre sonra deplasmanda kazandı. Yine rakip sahada ilk golünü attı. Galibiyetin sayısının imzasında ilk defa bir “forvet” adı vardı; N’Doye! Bundan önce oynadığı tüm deplasmanlarda gol yiyen Trabzonspor, kalesine adeta duvar ördü. Ve istim üzerindeki Galatasaray bu sezon ilk kez, hem de evinde kaybetti.

Bu kadar çok “ilk”in bir araya geldiği, çok ilginç bir

Yazının Devamı

Futbol=Süper Lig ise...

22 Ekim 2016

Süper Lig yayın ihalesinde geri sayım başladı. Geçen hafta Türkiye Futbol Federasyonu ve Kulüpler Birliği Vakfı, ihale koşulları ve gelen teklifleri değerlendirmek üzere üzere bir araya geldi. İhaleye katılmak isteyen biri yurt dışı olmak üzere, 6 firma olduğu açıklandı. Belli ki kıyasıya bir rekabet olacak.
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, yeni ihaleden 600 milyon dolar civarında bir gelir hedefledikleri ifade etti. Avrupa futbolunun önder liglerine bakarsanız, rakam çok fazla değil. Çünkü Türk futbolunun uluslararası piyasa değeri bu...
Hani yayında Premier Lig modelini, hakemlikte İngiliz sistemini, yabancı transferinde falanca ülkeyi taklit ediyoruz ya!
Sanıyoruz ki, bunları yaptığımız vakit Türk futbolu şahlanacak, oluk gibi para akacak, geçmişteki hatalar tekrarlanmayacak ve ortalık güllük gülistanlık olacak.
Nasrettin Hoca’nın göle maya çalması gibi bir şey bu!


150 milyonluk artış

Yazının Devamı

Ah o penaltı!

21 Ekim 2016

Bu kadar şanssızlığın biraraya gelmesi, futbol sahalarında ender görülür. Önce takımın en iyisi, orta sahanın sigortası Lawal’ın 38. dakikada sakatlanıp oyundan çıkması, onun yerine giren Mehmet Güven’in 53. dakikada penaltıya sebep olup kırmızı kart görmesi. Kaleci Hakan’ın atışı kurtarması, saniyeler sonra kullanılan köşe vuruşunda bomboş bırakılan N’diaye’nin golü yapması, maçın tüm seyrini değiştirdi kuşkusuz.

Oysa öyle mükemmel başlamıştı ki Osmanlıspor. İki hafta önce grubun en zayıf takımı olarak görülen Zürih’e sürpriz biçimde kaybetmiş olmasa, belki bu denli özenli, disiplinli ve hırslı olmayacaktı. Realiteye bakarsanız İsviçre temsilci değildi rakibi. Gerçek performansını göstermesi ve skor yapması gereken ilk takım Villarreal idi kuşkusuz.

Öyle de oldu. Müthiş mücadelesi ve akıl dolu oyun anlayışıyla, son 15 maçını kaybetmeyen, La Liga’da deve dişi gibi rakipler arasında yenilgisiz 5. sırada bulunan Villarreal’i, ilk yarıda perişan etti adeta. Orta alanda rakibe nefes aldırmadı. Bu bölgede kaptığı her top kimi zaman ani atağa, bazen kaleyi uzaktan yoklayan pozisyonlara dönüştü. Rusescu attığı iki golde başrolde idi.

Aslına bakarsanız Villarreal teknik direktörü Fran

Yazının Devamı

Paniğe gerek yok!

17 Ekim 2016

Kasımpaşaspor maçından sonra işler bu kadar kötü gitmese, ciddi bir fikstür avantajı vardı Trabzonspor’un. Üç büyüklerle oynayacağı seriden evvel hem puan, hem moral olarak diri bir takım hüviyeti kazanabilir, yönetimin “sabır” talebi karşılık bulabilirdi oysa.

Bu maç öncesi Süper Lig’de en kötü averaja sahip iki takımdan biriydi. Karamsar tabloyu oluşturan sadece yediği goller değildi elbette. Yine bu karşılaşmaya kadar rakip ağları sadece üç kez havalandırmış olması, Trabzonspor’un bulunduğu konumu ve durumu özetlemeye yeterdi.

İşte bu yüzden Akhisarspor sınavı çok önemliydi. Başkanı, yönetimi, teknik direktörü ve futbolcuları için “kırılma” maçıydı adeta.

Bu sezon o kadar kötü maçlarını izledik ki Trabzonspor’un, dün gece vasatın bir tık üzerine çıkan oyun bile göze hoş geldi. Aslında doğru oyuncu tercihleriyle, doğru stratejiler biraraya gelince, futbolun karmaşık değil, ne kadar basit olduğunu görebiliyoruz. Bu teoriyi bozan, Ersun Yanal’ın haftalardır süren rotasyonlarıydı ve maalesef istikrar sözcüğünü, bordo-mavili takım için geçersiz kıldı.

Peki neleri doğru yaptı dün Trabzonspor? Bir kere Mehmet Ekici’yi en etkili olduğu yerde, ikinci bölgenin ortasında oynattı Yanal. İki

Yazının Devamı