Fenerbahçe'nin endişesine katılmamak mümkün değil. Ligin 6. haftasında kötü ve çirkin tezahürat nedeniyle iki kez ceza aldıktan sonra, kalan sürede "seyircisiz" oynamaktan kurtulmak zor görünüyor.
Sarı-lacivertli yönetim bu tehlikeyi sezerek dün taraftarına haklı bir uyarı yaptı. Eğer iki maçta daha benzer cezalar kesilirse, boş tribünlere oynama riskini anımsattı. Konunun ciddiyetine vurgu yapmak için de, cezanın Galatasaray derbisine gelebileceği ihtimalini ortaya koydu.
Peki ne zaman Galatasaray derbisi?
Üç hafta sonra.
İçerideki Gençlerbirliği ve deplasmandaki Konyaspor maçlarında Fenerbahçe iki defa sabıka giyerse, derbi seyircisiz oynanacak.
Olur mu?
Geçmişte "Derbi seyircisiz oynanır mı?" söylemleriyle alınacak kararları etkilemek isteyenler çıkmış olsa da, pekala böyle bir olasılık mevcut.
Bursaspor’un önceliği ne idi? Avrupa arenasında tutunabilmek için birbirinden zorlu rakiplerinden deplasmanda puan koparmak.
Gerçekçi olalım, Manchester United ve Valencia’nın yanında, puan veya puanları alabileceği tek takım Glasgow Rangers görünüyordu. UEFA Avrupa Ligi, İskoç temsilcisiyle oynayacağı iki maçın sonucuna bağlıydı.
Bursaspor, Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk maçından daha pozitif, kendi kimliğine daha yakın ve istekliydi. Ancak her şeye rağmen dün akşamki 90 dakikada skoru etkileyen faktörler arasında yine deneyimsizlik ön plana çıktı. İlk golde rakip forvetin İvankov ve savunmacıların arasından o vuruşu yapması, üzerinde kafa yorulması gereken bir hatalar zinciriydi.
Seyircisinin müthiş desteğiyle işini sıkıntıya sokmadan bitirmeyi planlayan Rangers karşısında Bursaspor’un kolay teslim olmayacağını anlamak uzun sürmedi. Sercan’ın forvetteki hareketliliğine, sağda Volkan, sol kanatta Ozan İpek’in katkı sağladığı bölümlerde tek eksik, ortadan İnsua ve Batalla’nın yeterli desteği sağlayamaması oldu. Oysa araya atılan toplarda Sercan’ın kişisel gayretinin yanı sıra onunla yardımlaşacak, savunmanın dengesini bozacak yardımın gelmesi şarttı.
İlk yarıda Bursaspor’un gole
Zirve iddiası olan bir takım, iki haftada 5 puan yitiriyorsa, ortada ciddi sorunlar var demektir. Geçen hafta Manisaspor, dün de Kayserispor karşısında mücadele etmeyen, pozisyon üretemeyen, bireysel hatalarıyla ön plana çıkan Trabzonspor vardı.
Futbol takım oyunu. Zaman zaman kişisel becerileriyle maçı koparacak isimler çıkabilir. Ancak bir takımda o gün birden fazla oyuncu kötü ise, hele bunlar dişlilerin önemli parçaları ise, bırakın kazanmayı, hanenize yazdırdığınız tek puan bile fazla görünebilir bazen.
Bordo-mavili takımda Cale, Burak, Alanzinho, Teo ve sonradan oyuna giren Yattara bırakın vasatı, çok kötü günlerindeydiler. Neredeyse sahadakilerin yarısı. Düşünsenize koskoca ilk yarıda tek gol pozisyonu buluyorsunuz, o da bir duran top organizasyonundan geliyor. Rakibe teslim olmuşsunuz. Orta alanda sözünüz geçmiyor. Topu gol bölgesine taşıyamıyorsunuz, tüm yük savunma ve top kesicilerinizin üzerinde. Hakkını verelim Selçuk, Serkan, Giray ve Egemen gibi isimler de diğerlerine ayak uydursa idi Trabzonspor için yenilgi kaçınılmazdı.
Buz gibi goldü!
Yenilgi dedik de, aslına bakarsanız Kayserispor’un 51. dakikada ofsayt gerekçesiyle iptal edilen buz gibi golü geçerli sayılsa,
Efendim, Süper Lig kadrosuna yükselmiş her hakem, her maçı yönetirmiş. Hayır, Türkiye'de her hakem her maçı yönetemez.
Hadi versenize Deniz Çoban'ı, Fenerbahçe- Galatasaray derbisine.
Derbiler ayrı.
Niye ayrı olsun?
Sizin söyleminiz değil mi, 20 kişilik çekirdek kadronun sezonun tüm yükünü çekeceği?
Talimatları, kuralları hepsine ezberletebilirsiniz. Ancak uygulamaya, saha içinde "hakem" olmaya gelince işin rengi değişir.
Ertuğrul Sağlam’ın takım içinde böyle bir rotasyon yapması için birden fazla gerekçesi olabilirdi.
Deneyimli teknik adam, belki 5 gün sonra oynayacağı Glasgow Rangers maçı için bazı oyuncularını dinlendirmeyi düşündü.
Ya da sürekli şans vermediği isimlerin sisteme uyumları ve performansını görmeyi arzuladı.
Sebebi her ne ise. Bucaspor karşısında ilk yarıdaki takım oyunundan memnun kalmadığı belli olan Sağlam, ikinci 45 dakikaya hücumda Sercan, orta alanda İnsua’yı alarak başladı. Maçın hemen başında bir duran top organizasyonundan gelen gol dışında, rakip alanda alıştığımız etkinliği gösteremeyen yeşil-beyazlılar savunmasında da sıkıntılı anlar yaşadı. Kaptan Ömer Erdoğan Monucho ile boğuşurken, İbrahim onun kademesine girerek kritik müdahaleler yaptı. Bucaspor’un orta alanda kontrolü ele geçirmesinin tek nedeni, İbrahim Dağaşan ve Musa’nın bu bölgede baskı ile rakibin oyun kurmasını engellemesiydi. Baskı karşısında ne Vederson ne de Ali Tandoğan planlanan çıkışları yaptı. Dolayısıyla Bursaspor hücumda düşündüklerini uygulama şansı bulamadı.
Bu tablodan memnun olmayan Ertuğrul Sağlam ikinci yarıya Sercan ve İnsua’yı alarak başladı. Galibiyet serisinin bozulmaması için bu
O ana dek tribünlerde en ufak taşkınlık yaşanmamış. Saha içinde iki takım oyuncuları son derece iyi niyetli. Bir ya da birkaç kendini bilmez tribünden iki pet şişe atıyor, hakem Deniz Çoban hiç gerek yok iken bunları alıp temsilciye teslim ediyor. Seyirci tahrik oluyor ve ortam bir anda geriliyor.
Köşe atışında Ömer rakip savunmacının üzerinden golü atıyor, Deniz Çoban santrayı gösteriyor. Ardından yardımcı hakem Muharrem Yılmaz'ın kafasına aynı taraftan bir cisim isabet ediyor.
Ve gecenin kahramanı hakem Çoban soyunma odasına girip maçı tatil ediyor.
Hepimiz biliyoruz. Kötü örnek, örnek olmaz. Fenerbahçe-Galatasaray karşılaşması öncesi Bünyamin Gezer'in yardımcı hakeminin başına dikiş attırarak maçı oynatması ile dün geceki olayı karşılaştırınca, ortada standart olmadığını görebiliyoruz. Lakin bir takımın kaderi ile oynamak da bu denli kolay olmamalı.Bir camiayı cezalandırmak da!
Sonuçta Deniz Çoban inisiyatif kullanarak yardımcısının göreve devam edemeyeceğine hükmetti ve günlerce tartışılacak karara imza attı.
Oysa 60.dakikaya kadar sahada sadece futbol konuşuluyordu. Bursaspor bu sezon ilginç bir istatistik yakalamış, Gaziantepspor deplasmanına gelinceye kadar oynadığı
Basketbolcularımızın tarihi dünya ikinciliği, maalesef aldıkları primin gölgesinde kaldı.
Günlerdir müthiş başarı değil, Başbakan’ın verdiği 28 milyon liralık çek konuşuluyor.
Final maçında devlet erkanını hedef alan protesto ise yanında garnitür olarak sunuluyor.
Bu konulara girmeyeceğim. Siyasetçiler, işin şov kısmını halletti nasıl olsa.
Düşüncem, 12 Dev Adam ve teknik kadronun primi analarının ak sütü gibi hak ettiğidir.
Lakin geçmişte yaşanmış ve sıkıntıları hâlâ devam eden bir olayı Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel’e anımsatmak istiyorum. Yarın bir sürprizle karşılaşmasınlar diye!
Maç öncesi kafalarda şu soru vardı; Asbaşkan Hayrettin Hacısalihoğlu’nun istifası belli ki Başkan Sadri Şener ve arkadaşları üzerinde fazla bir olumsuz etki yaratmamış, ancak deneyimli yöneticiye yakınlığı ile bilenen Teknik Direktör Şenol Güneş’i bir hayli üzmüştü. Güneş’in psikolojisi takıma yansır, dolayısıyla Manispor maçında beklenmedik bir kaza yaşanır mıydı?
Açık söyleyelim. Futbolcu işine bakar. Çıkar topunu oynar.
Şenol Güneş gibi olgunlaşmış bir teknik adam ise duygularını işine karıştırmaz. Onu az çok tanıyanlar böyle bir endişe yaşamaz.
Güneş, pazartesi günü Sivasspor’a 6 gol atan takımı dün aynen sahaya sürdü. Risk alıp ofansif oynayacak, erken öne geçerek kontrolü ele geçiren taraf olacaktı. Nitekim işler yine istediği gibi başladı. Selçuk’un 9. dakikada gelen golünden sonra bordo-mavili ekip farkı açacak sayısız fırsat yakaladı. Lakin öz güven, son vuruşlardaki laubalilik bunu engelledi.
Tabii bir diğer faktör iki rakip arasındaki fark idi. Geçen haftaki skora rağmen dikkat çekmiştik. Dirençli bir takım, bu oyun anlayışını bozabilir diye. Hele bir de Makukula ve Isaac gibi güçlü, hücumda etkili iki silahın varsa, kazanmak için oynayabilirsin.
Manisaspor’un