Suların böylesine geri çekilmesi, belalı bir depremin habercisi miydi yoksa?Tüm Türkler biliyorlardı ki; ne havalı görünme, ne şanlı tarihle övünme, ne Bakara Suresini ezbere okuma; çürük çarık evlerle, -piyasaya uygun- yalapşap inşa edilmiş apartmanların, şiddetli bir depremde yerle bir olmasını engellemeye yetmeyecek...* * *Olduğundan fazla görünme; eziklik duygusunun, gerine gerine rahatladığı bir "tatmin"... "Ben kimim biliyor musun?" rüzgârının, kuşak kuşak çoğalttığı büyütülmüş vesika fotoğrafları...Şanlı tarihle övünme de öyle...Gerek bireysel, gerek toplumsal enerjinin; çeşitli "meslek", "sanat" ve "bilim" alanlarında "somut"a dönüşerek, yeterli bir "artı" getirememiş olmasının karanlık boşluğunu; hamaset babalanmasıyla doldurup, "tatmin" olmaya çalışmak...İnanmış bir "hafızlık" da, Tanrıya layık olma yarışında ön almaya uğraşma...* * *7 şiddetindeki bir deprem ise, ne insanların psikolojik terazilerindeki yamukluktan anlıyor; ne de çürük çarık evlerle, yalapşap yapılmış apartmanlardan...O nedenle de, deniz suları çekildiğinde telaşa kapılıyor insanlar...21. yüzyılın gitgide yaygınlaştırmaya başladığı saydamlığa kulak asmasalar da; çok daha sürprizli boy gösteren depremlerden korkuyorlar...* * *Gökalp Yapıcı adında bir dost, elektronik posta aracılığıyla bir açıklama gönderdi Seattledan; meali şöyle:"Türkiyede deniz sularının alışılmışın ötesinde geri çekilmesi, burada da yükselmesi; şu sıralarda yer küresinin, Güneşe en yakın olan bir pozisyonda sürdürmesinden ötürü kendi dolaşımını"...Böylesi bir açıklamanın, bilimsel niteliğini değerlendirebilecek bir durumda değilim bendeniz...Üstünde yaşadığımız "yer" küresinde, birtakım doğa garipliklerinin sıklaştığı açık...İnsanoğlu, Kozmosla gerekli uyum ve ahengi bir türlü sağlayamadığı için; çevre kirliliği de artıyor, ozon tabakasındaki sakıncalı delikler de...Kozmos ise, ne marş söyleyerek sert adımlarla yürümekten anlıyor; ne politikacı nutuklarından, ne kilise çanlarıyla, İslam ezanlarından...* * *Gelelim kendi bir tutamlık ömrümüzün, dikenli gül bahçelerine...Şöyle 80 yıllık bütçe yasalarının, bir bakışta anlaşılacak türden bir dökümü yapılsa...Örneğin 1934te bütçeden bakanlıklara ayrılan payların grafiği çizilse...Sonra da 1955deki, 1968deki, 1989daki, 1996daki bütçelerden ayrılan payların...Gerçi tahmin ediyorum, böylesi bir dökümün kara mizahıyla kimsenin uğraşmayacağını...Bol miktarda kaçak göçmen ihraç etmelerinden ötürü, İslam toplumlarının "dinamik toplumlar" olduğunu iddia etmek ve "Türke Türk propagandası" yapmak dururken; kim kalkacak da, bütçe yasalarının bakanlıklara göre; bir kolu 2 metre, öteki kolu 2 milim olan ucube bir ahtapota benzer, dağılımını getirecek gündeme...* * *Neyse ki, CNN Türkte Gürkan Zengin, Editör programında ilk kez şöyle bir netleştirdi, birbirine eklenmiş eski kazıkların, 2005 bütçesinde nereye kadar varmış olduğunu:Bütçeden, birikmiş toplam borçların sadece faizlerini ödemek için ayrılan pay, bütçenin yüzde 36sı...Ya peki, Sağlık Bakanlığına ayrılan pay ne kadar?Sadece bütçenin yüzde 3.5i; yani efendim yüzde üç buçuğu...Gaziantep Devlet Hastanesinde, yeterli yatırımlar yapılamadığından bir tek yatağı, yan yana paylaşmak zorunda bırakılmış 10 hasta bebeğin, yürek iğneleyen görüntülerini de ekrana getirdi Gürkan Zengin...* * *Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de, Mehmet Ali Birandın Manşet programında, ilk kez yaldızlı kurdelelerle süslenmiş eğitim çuvalının içini boşaltmaya başladı.Piyasası bulunmayan anlamsız bir diploma edinme fasaryası bir yana; temel bir eğitimden geçmek için dahi, ne yeterli okul binası vardı, ne de yeterli öğretmen sayısı...Çünkü efendim yeterli para yoktu...Ama efendim, 50yi aşkın siyasal parti vardı Türkiyede...Çünkü en büyük rantı ve itibarı, cuk oturması koşuluyla politika ruleti sağlıyordu...Ne yazık ki nutukçuların aldıkları alkışlar, kendilerini rahatlatsa da; bütçeyi rahatlatamıyordu.* * *Eziklik duygularının "tatmin" aranışları bir yana; matematiksel gerçekler bir yana...Ve kaygıyla beklenen deprem bir yana...* * *Türkiye de artık 21. yüzyıl eleğinin içinde çalkalanmada..."Düşman"a karşı naralanmanın, kendi gerçekleriyle yüz yüze gelme korkusunu yenemediği de, çıkıyor ortaya...Az bir aşama değil.. Biz bu kadarını bile görememiştik gençliğimizde...Enseyi karartmayın... Hele hele kurnazlıklardan medet de ummuyorsanız... c.altan@prizma.net.tr ŞİMDİYE dek rastlanmadık bir biçimde, deniz sularının Çanakkale Boğazından Marmarise, Fethiyeden İstanbul kıyılarına kadar geri çekilivermesi genel bir telaş yarattı.