Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Örneğin:"Asinus asinum fricat" diye bir deyim varmış Latinlerde... "Eşek, eşekle sürtüşür" anlamına geliyormuş... Abartmalı biçimde durmadan birbirini karşılık övüp duran insanlar için söylenirmiş...Eski İstanbul Osmanlılarında bu kural çok geçerliydi... Kazara biri eve misafirliğe geldi mi, en ağdalı sözcüklerle karşılıklı bir övgü salvosu uzar giderdi...Bunun tepkisi midir nedir, bilmem; şimdi ise, kişilerin kişileri karşılıklı göklere çıkarması şöyle dursun, gönül alıcı iki söz etmek dahi acaba "yağ yakmaya" girer mi, girmez mi gibi bir kuşkudan geçiriliyor...En nazik kişiler dahi, beğenilerini belirtirken:- Bakın, insanın yağ yakmak için değil, zaten bilirsiniz, benim öyle bir huyum yoktur, diye özel bir not düşüyorlar...***Yapay bir dalkavukluktan sakınma endişesi, katır nalçası sesli bir kabalığı bile çokçası yeğletiyor insanlara... Sanıyorum ki, kabalığı kişiliğin simgesi olarak değerlendiriyorlar...Telefonu açtıkları zaman dahi, önce kendilerini tanıtacaklarına, dayak atacakmış gibi bir sesle:- Kimsin, diye soruyorlar...***Eski Romalılar birbirini aşırı övenler için, "Eşek, eşekle sürtüşür" demişler ama, birbirine durmadan dişlerini gösterip hırlayan insanlar için de, başka bir şey söylemişler: "Home, homini, lupus", "İnsan, insan için bir kurttur." O zamanların ünlü düşünürü Plautus söylemiş bunu. On yedinci yüzyıl İngiliz düşünürleri de çok doğru bulup, bayılmışlar bu söze... Bence bu sözü bizde de tazeleyip, parti genel merkezlerinin kapıları üstüne asmak gerek...***İşte bir Latince söz daha "Audi alteram partem", "Öteki yanı da dinle" demek... Yan tutmadan bir yargıya varmak için, suçlamadan sonra savunmayı da dinlemek gerekir anlamına...Eski Roma Hukukunu 576larda Justinien, İstanbulda yeniden yazıp düzenletmişti... Bu hukukun yüzyıllar boyu bizim üstümüzde hiçbir etkisi olmadı. Cumhuriyetin başında İsviçre uygarlık yasasını alarak, bir anlamda Justinienden 1350 yıl sonra, vaktiyle İstanbulda düzenlenmiş bir hukukun etkinliğiyle önemini benimsedik.Ancak yine de "Bir de öteki yanı dinle" alışkanlığımız pek gelişmemiştir... Tek yanlı suçladıktan sonra, tek yanlı yargılar, üstelik bir de karar veririz...Eski Roma Hukukuyla ancak on dört yüzyıl sonra yüz yüze gelebilmenin sonuçlarıdır bunlar... Kusura bakılmamalı...*** Ünlü Latin ozanı Horaceın da, arada sırada aklıma takılan bir sözü var. "Aurca mediocritas" diyor. "Sıradanlık altındır" diye, çevrilebilir belki... Orta koşullardaki huzurlu bir yaşamın, her türlü yaşam biçimine yeğlenebileceğini anlatmak için söylemiş Horace bunu...Bizdeki, "Büyük başın derdi büyük olur" inancının tersten söylenmişi. Hoş, bizde, "Baş ol da,istersen soğan başı ol" diye de bir söz vardır ya...Böyle şeyler çok kurcalanmaz, kim artık hangisine inanırsa...*** Cesar Borgia, mutlaka baş olmak gerektiğine inanır ve şöyle dermiş:"Aut Cesar, aut nihil", "Ya imparator olmak, ya da hiç"...Sanırım buna özellikle genç kuşaklar arasında, bizde de pey sürenler çokçadır... Ne var ki bu inançla işe başlayıp, sonunda hiçlikte kalanların sayısı, galiba daha fazla...*** Horaceın bir başka görüşü de şu: "Carpe diem", "Yaşadığın günden yararlan"... Yaşamın kısa olduğunu anımsayıp, yaşamın tadını çıkarmakta hızlı davrananlar için söylenmiş...Bu, tam da kişilerin arzusuna kalmış bir seçme olgusu değildir ama, yaşamı tümden ıskalamak için de inatla tepinmemekte yarar olsa gerekir...Bir gün bir dost, sanki insan en iyi yaşamın nasıl olması gerektiğini bilebilirmiş gibi bana:- Sence en sağlıklı yaşam nasıl olabilir, diye sormuştu...Ben de:- Alçak olmadan, ahmak olmadan yaşamaktır, demiştim...Horace ile tanışabilseydik, bu sözün Latince nasıl söylenebileceğini sorardım ona... Ola ki tumturaklı dururdu...*** Ozan Santeul de, sahne sanatçısı Dominiquee, tiyatrosunun üstüne koysun diye şu sözü yazıp vermiş:"Castigat ridendo mores", "Gülerek düzeltiyor adetleri" demekmiş...Roma uygarlığı büyük uygarlıktı... Dominique, oyunlarında toplumun sakatlıkları üstüne giderken, kimse de kalkıp:- Geleneklerimize dile uzatıyor, demiyordu...*** İki bin beş yüz yıl sonrasına bizim uygarlığımızdan ne kalacağını düşünme titizliği kimsede bulunmuyorsa; özellikle çok kolay varılan bir yargıdır "Şimdi sırası değil".Sevgili Muhsin Ertuğrul da, bu tür yargılara çok kızar:- Peki ama, a efendim, sırasının ne zaman olduğunu kim saptayacak? derdi.***Titus iyilik yapma olanağı bulamadığı bir gün:"Diem perdidi" demiş... "Günümü yazık ettim"...Çok üzülmemeliydi... Çünkü yaşamı tümden yazık etme, diye de bir şey vardır; aşılmış çağlara karşın, çağının gerisinde kalmış birçok yerde...——————-Not: 20 yıl önce yazılmış bir yazı... "Güneş"ten... c.altan@prizma.net.tr ARADA sırada Latince atasözlerine şöyle bir göz atıyorum... Gerçekten de güneş altında söylenmemiş sözün kalmamış olduğunu insan görüyor onlarda.