Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yıllardır ne Ankara Devlet Tiyatrosu'nun, -Bakırköy Belediyesi dışında-, ne belediye tiyatrolarının, bendenizin bir tiyatro yazarcığı da olduğumu hatırlamışlığı vardı.* * *Türkiye'de "yazı"ya özenli bir kalem emekçiliğinin; bataklıkta bale, yahut bahçıvanlık yapmaya benzediğini, ilk kez 23 yaşındayken bileklerime takılan kelepçelerden biliyordum.Kutsallaştırılmış içi boş kavramlarla, birbirlerine karşı da siyaset yamyamlığı yapan ilkel saltanat düşkünlerinin; ne kadar azgın bir yazı ve yazar düşmanı olduğu; Türkçe dilinin lezzet doruklarındaki yazı kuyumcularını nasıl imha ettikleriyle ortadaydı.* * *"7. Köpek" gibi, beyni buzlanmış kara kalabalığa karşı, "non-konformist" bir bilimcinin simgesel dramını sahneleyen bir oyunu, Ankara Devlet Tiyatrosu'sunun yeniden değerlendirmesi...Zordu inanmak doğrusu.Muhsin Ertuğrul dönemleri çok uzaklarda kalmıştı.* * *Ama hayret... Ankara Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Mine Acar, "7. Köpek"in Altındağ Tiyatrosu'ndaki ilk gecesine bizi davet ediyordu.Yıllardır başkente gittiğimiz yoktu.Esenboğa Havaalanı'na indiğimizde, beklenmedik bir zarafetle karşılandık.42 yıl önce yazdığım tiyatro oyununun, 80'inimdeki ilk gecesinde gönlümle beynim, Türkiye şablonunu çok aşan pırlantalı bir mutluluk sağanağına tutuldu.Genç yönetmen Yunus Emre Bozdoğan, olağanüstü çarpıcı bir yorumla sahnelemişti kara kalabalığın, basma kalıp klişelerin dışına çıkmışlara karşı linç tiryakiliğini.* * *Ve daha da ilginci, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç da, ilk geceyi benimle paylaşmak için gelip yanıma oturmuştu.Şimdiye dek hiçbir tiyatro oyunumun ilk gecesinde, bir bakanla yan yana oturmamıştım.* * *Sahne sanatçılarının, ufuklar ötesi coşkulardan derledikleri bir özenle gerçekleştirdikleri oyunun sonunda, alkışlar arasında sahneye çıkış ve Atilla Koç'un, sevecen bir gönül dostluğuyla beni kutlaması...* * *Bendenizi cezaevlerinden çıkarmış olan rahmetli Cumhurbaşkanı Koramiral Fahri Korutürk ve eşi Emel Korutürk Hanımefendi'nin unutamadığım teveccühleri dışında, hiç de alışık olduğum bir tavır değildi resmi makam sahiplerinin sıcak dostluğuyla buluşmak.80 yaşında sesimin titreyip titremediğini bilemiyorum, gözlerimin azıcık dolup dolmadığını da...Ve oyunu izleyen dostların alkışları sürüp gidiyordu.* * *"Islıkçı" ve "Telefon Kimin İçin Çalıyor" adlı tiyatro oyunlarımın da ilk gecelerine, üniformalarıyla 4 orgeneral gelmiş ve son perdenin kapanışından sonraki alkışlara katılamayarak, oyunlarımı usulca protesto etmişlerdi.Tiyatro edebiyatında hümanist ve evrensel bir kalite aranışı göstermeye çalışmak, neden bendenize sert bakışların layık görüldüğü bir suç sayılıyordu ki kendi ülkemde?Kazara o piyesler bir daha oynansa; genç kuşak militerlerinin de bir daha izlemelerini isterdim o oyunları; bir ömrü kalemle kâğıt arasında tükettiğim ve sadece "yazı"ya layık olmaya çalıştığım için gerçekten o kadar suçlu muydum bendeniz?* * *Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nün "7. Köpek" için yayımladığı broşür ise, gözlerimin inanamadığı bir düzeydeydi.Genel Müdür Mine Acar, "davet" yazısına şöyle başlıyordu:"Yaşamak,bir ağaç gibi tek ve hür...ve bir orman gibi kardeşçesine.Üretirken; emeğini var oluşunun hamuru yapıp yoğururken, bir başına ve sancılı günler yaşar sanatçı. Söyleyeceği sözün yükü biner omuzlarına. Günlerce kıvranır, doğadan aldığına emek katıp, doğaya geri vermek, yeniden var etmek için. Kaygıyı umut ile, korkuyu aydınlığın gücü ile silkeler. Tertemiz bir aşk yeşertir yaşlı dünyanın yorgun omuzlarında. Kapkara toprakta tek bir ağaç gibi mağrur, bir o kadar mütevazı bakar dünyaya her dalından. Aydınlığı arayana ışık, güzeli arayana sevdalı bir çift göz olur sanatçı"* * *Broşürde Şifa Meydanal'ın titiz bir çalışmasıyla derlenmiş olan; bendenizin de 1958'deki, 1968'deki Akşam gazetelerinde, sanat dergilerinde yayımlanmış yazımlarımdan alıntılar vardı. Sonra "Büyük Gözaltı", "Viski" romanlarımdan geniş alıntılar ve değerlendirmeler...Bizde pek rastlanmayan, şaşılacak bir özende yapılmış bir araştırma...* * *Yönetmen Yunus Emre Bozdoğan da, broşürdeki yazısına şöyle başlıyordu:"Bir Güvercin Tedirginliğinde YaşamakKaçmak herkesten... Anlaşılmamak... Duyulması isteneni değil, gerçeği söylemek. Beklenenden farklı davranmak. Uyumsuzlukla suçlanmak. Alışılagelmiş kurulların dışında davrandığı için, insanların homurtusunu sürekli ensesinde hissederek yürümek yolda. Bazı çıkarlara ters düşmek ve önce sevilmemek, sonra nefret edilmek. Her yerde hedef gösterilmek. Her an ne olacağını bilmeden yaşamak. Başına gelecekten habersiz, sürünün içinde ama yalnız. Dünyanın dışına kapatılmak. ('Büyük Gözaltı').Büyümesi nefretin ve insanın gözünün dönmesi. Yükselen homurtular.... Uzaktan bakıldığında, birlikte yapılan bir tören gibi aynı anda inip kalkan sopalar yumruklar..."* * *Dramaturg Server Aybar da, şöyle yazmıştı:"Gereği düşünüldü (mü?)Asılan zenciler!Avlanan cadılar!Recmedilen kadınlar!Yakılan Yahudiler!Faili meçhuller!Madımak Oteli!Öldürülen Papaz!Linç edilen İman!İşte hem uzak hem de yakın geçmişten; 'farklı olana düşmanlık' ve 'yok etme' örnekleri"* * *Oyundan sonra, Turizm ve Kültür Bakanı Atilla Koç ile, saat gecenin 3.30'una kadar, şiir ve esprili fıkraların gökkuşaklarıyla tatlanıp ışıklanmış, sadece "İNSAN" boyutlarındaki sohbetlerine daldık.Beyinleri buzlanmaya uğramamış dostlar da bizimleydi.* * *Sanki eski Şükran Lokantası, Karpiç ve Süreyya gecelerinden minicik bir yıldız kayıp gelmişti, artık iyice yadırgadığım Ankara'nın rüyalı gecesine...Acaba, dedim, saçma sapan çatışmaların bazı forsaları da; kendi gönül göllerinde, fark edemediğimiz bazı tılsımlı kuğulara mı sahipler?Galiba öyleydi...* * *Atilla Koç'a da, Mine Acar'a da, gösterdikleri damıtılmış dostluklardan ötürü teşekkür eder; yönetmen Yunus Emre ile sahnelerin canım ciğerim sanatçılarını, görünmez olsam dahi titreşimlerinin sürmesini dilediğim bir hayranlıkla kucaklarım. c.altan@prizma.net.tr 1964'te, yani 42 yıl önce yazdığım "7. Köpek" tiyatro oyununun, Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından yeniden sahneleneceğini duyduğumda; doğrusu pek inanmamıştım.