Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Uzun süre askerlik yapmış olan Bekri Mustafa, abazanlık canına tak ettiği için şöyle yemin etmişti:
- Askerlik biter bitmez, ilk rastladığım kadının dişlerini sayacağım ve hemen onu orada dişlerinin sayısı kadar becereceğim.
***
Bekri Mustafa terhis olur olmaz da, dışarı çıkınca 70’lerinde bir nineye rastladı. Yanına gidip yeminini anlattı. İhtiyar kadıncağız da ağzını açıp, önce kalmış tek dişini gösterdi:
- Bak 1 tane kalmış, o da sallanıyor işte.
***
Bekri Mustafa, yemininin gereğini yerine getirdikten sonra, kalkmış uzaklaşırken, yaşlı nine peşinden koşmaya başladı:
- Dur oğlum dur, arkada bir diş daha varmış; şimdi fark ettim. Yeni çıkmış, peynir dişi olmalı. Madem yemin etmişsin, ben engellemiş olmayayım yeminini.
***
Mahalle çocuklarının ağzındaki tekerleme:
- Çin işi, Japon işi, bunu yapan iki kişi, biri erkek biri dişi. Madem canın çok istedi, çek dişiyi kenara, bitir işi.
***
İstanbul’a büyük katkısı olmuş rahmetli Çelik Gülersoy da, okul tuvaletlerinin kapıları arkasındaki yazılardan belgesel bir kitap derlemişti galiba.
Öyle bir kitap yoksa bile, az çok hatırlarız o tür yazıları:
Bunu yazan Tosun, okuyana kosun. Bunu yazan Molla, Tosun kendini kolla. Ayıp ayıp... bunu yazan erkek bir bakire, asla bakmaz fakire.
***
“Uzay çağı” henüz başlamadan 1856-1939 yılları arasında yaşamış olan Sigmund Freud, Viyana’da 4 bilim adamıyla birlikte, cinsellik dürtüsünün, ki Freud, libido diyordu, nasıl komplekse, daha doğrusu bir “aşağılık duygusu”na dönüştüğünü ve kendisini tatmin edecek hangi çarelere yöneldiğini araştırıyorlardı. 4 uzman Freud’e karşı çıkıyordu. Viyana Psikanaliz Derneği 1908’de kurulmuştu.
***
Freud’ün ünlü iddiası Oedipus kompleksiydi. Erkek bebekler daha süt emmeye başladıkları sırada, cinsel bir istek duymaya başlıyorlardı annelerine karşı. Araştırma heyetindeki öteki 4 kişinin aklı buna pek yatmıyorsa da. Freud inadında sonuna kadar direndi ve geride bıraktığımız 20’nci yüzyıl bütün dünyayı ilgilendirdi.
***
Bizde de bazı kişiler, sivil ve askeri bürokrasinin de, çocukluktan kalma komplekslerden kurtulma çabası olduğunu iddia ediyordu.
Ve insan düşünmeye başlıyordu, acaba 36 padişahtan her birinin kompleksi ve rahatlamak için benimsediği tavır neydi, diye...
***
Bugün pazar, haftalık tatilin 2’nci günü.
Canı sıkılan ve ne yapacağını bilemeyen dostlara, Osmanlı Sarayı’nın Kurban Bayramları’nı nasıl kutladığını kurcalamalarının çok eğlenceli olacağını hatırlatırız. Üstelik hiç el atılmamış konulardan biridir bu.
***
Geçmişe bakıldığında belalı tarihler, eğlenceli olmaya başlarlar. Bugüne de 500 yıl sonra kimbilir nasıl bakılacak?
***
Av. Taner Aktop’tan da bir fıkra:
Bizim Temel Reis’i, annesi merdiven altında mastürbasyon yaparken yakalar. Hemen babasına gidip:
- Ula Tursun, ha bu uşak büyüdü artık, onu evlendirelim yoksa yoldan çıkacak, der.
Temel’i evlendirirler.
Bir iki gün sonra babası, bizimkini yine mastürbasyon yaparken yakalar ve sorar:
- Ula ne ediyorsun, biz seni daha yeni evlendirmeduk mu? Yoksa karıyla bir problem mu var?
Temel hemen toparlanır:
- Yok baba, karinun kolu yoruldu.
***
Mehmet Kıyat’tan bir şiirle bitirelim yazıyı:
Ölüm
Düşümüzün kaçak oyuncağı
Beklemekle tükenmeyen gökyüzü
Sağıla sağıla bitmeyen sabah
Narçiçeği şafağı günlerin

Yaşamak ah yaşamak
Ölüm iki adım ötemizde, unutma