TBMM’deki gerilimli oturumlar, kavga ve yumruklar siyasette vaka-ı adiye bir durum. Siyasetçi, tahammülsüz, eleştiriye gelmiyor, çok çabuk coşkuya kapılıyor ve aklından çok duygularını, ön yargılarını kullanıyor. Buna bir de “lidere tam biat” ve kendini gösterme eklenince pusula hepten şaşıyor. Görüşülen konu ne olursa olsun, iktidar ve muhalefet vekilleri arasında tansiyon hep dorukta. Kürsüdeki hatip konuşmaya çalışıyor, birbirlerinin yakalarına yapışan beyaz gömlekli, kravatlı koca koca adamlar, sokak kabadayılarını kıskandıran bir jargonla racon kesiyor. Sadece anında konsensüs, görüş birliği sağladıkları kendi özlük hakları hariç elbette… Şimdilerde ise bu yüksek tansiyon örnekleri Meclis dışında sokaklarda da görülüyor… Ama bu da vekiller arası değil daha çok vekillerin kendilerini toplumdan farklı, ayrıcalıklı hissetmelerinden, görmelerinden kaynaklanıyor. Dur diyen görevli polis memurunu kaale almama, mukavemet, kendisini seçen vatandaşların uyması için çıkarttıkları trafik dahil yasaları takmama, yaptırımdan muaf olma talebi, ya da Bodrum veya başka sahil yörelerinde bile çakarlı araçlarla dolaşıp, her daim geçiş üstünlüğü, vatandaş yaparsa ceza göreceği her şeyi yapma hakkı gibi… Ekranlara da yansıyan, kamuoyunun tepkisine ve büyük tartışmalara neden olan bu tip görüntüler üzerine olayın kahramanı vekilden gelen açıklamalar da vatandaşın sinir uçlarına dokunan cinsten:
“Ben milletvekiliyim, bana dur diyemezsin, önümü kesemezsin... Engelleyemezsin”
Milletvekili olunca ne oluyorsa?..
***
Ama bunun bir de siyasetteki kutuplaşmadan beslenen tam anlamıyla ideolojik körlük durumu var. Birinin ak dediğine diğeri hiç sorgulamadan soruşturmadan anında “Hayır, o kara” yanıtı veriyor. Ya da biri siyaseten yanlış yaptığında, hiç kimse bunun doğruluğuna yanlışlığına bakmadan, “Tezgâhtır” diyerek savunmaya geçiyor, hatta umursamadan “Ama öteki de şunu yaptı” diye pozisyon alıp olayın gazını almaya çalışıyor. Yani siyasiler, kişi ve kurumlar olayları değerlendirirken nesnel gerçekliği aramak yerine daha çok kimliklerinin, ön yargılarının, duygularının, psikolojik ve sosyal benliklerinin etkisiyle hareket ediyor. Evet, bu geçmişte de vardı ama insanlar bugünkü kadar körü körüne savunma noktasında değillerdi. En azından arada bir de olsa “Eleştiriler doğru mu, haklı mı acaba?” diye merak ederlerdi. Şimdilerde ise doğruluğuna, yanlışlığına bakılmaksızın anında yalanlama geliyor. Ve hem siyasi taraflar, sözcüler arasında hem de sosyal medya platformlarında karşılıklı karalama ve kusur arama bombardımanı yaşanıyor. Ekranlardaki tartışmalarda da hakeza. Orada da genellikle iktidar şunu yaptı ya da muhalefet bunu dedi odaklı tartışmalar oluyor. Bu bağlamda da karşılıklı görüş sahipleri körü körüne inanılmaz savunmalar yapıyorlar. Bunlar da anında sosyal medya platformlarına yansıyor. Dolayısıyla, buna siyasi görüş, siyaseten taraftarlığın fanatikleşme durumu da denilebilir. Tıpkı futboldaki “Yensen de yenilsen de seninleyiz” hoşgörü ve kabullenme noktasından “Ölmeye ölmeye geldik” gerilimine kadar evrilen tribün sloganları gibi. Böyle olunca da her vekil kendi tribününe, taraftarına oynuyor... Hoşgörü iklimine sığınıyor
***
Elbette görevi kendisine temsil yetkisi veren vatandaşın sorunlarına çözüm üretmek olan vekillerin bazı ayrıcalıklara sahip olması normal, fazlasıyla da var zaten. Ancak, vekillerce sıklıkla gündeme getirilen ya da hissettirilen dokunulmazlık meselesi, suç işleme ayrıcalığı değil, halk adına görev yapan vekilin düşünce ve ifade özgürlüğünü korumaktır. İstediğini yapabilirsin ya da davranabilirsin anlamında değil yani... Malum bu konuda bir de yıllardır konuşulmasına, hatta Meclis’te her yeni dönem başladığında bu sefer tamam denilmesine rağmen bir türlü çıkarılamayan Siyasi Etik Yasası var. Her vekil istiyor görünüyor ama sonradan yan çiziyor... Parti farkı gözetmeksizin ortak olarak kabul görmüyor...
Didem Özel Tümer
Moskova-Kiev hattında barış için mekik diplomasisi! ‘Barış getirmek için çabalıyoruz’
29 Mayıs 2025
Hakkı Öcal
ABD haritacılıktan da vazgeçti mi?
29 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
‘Harry Potter’ın yeni yıldızları!
29 Mayıs 2025
Eren Aka
Dünyanın gözü ‘Kültür Yolu’nda
29 Mayıs 2025
Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)
Uçsun balonlar
29 Mayıs 2025