Bendeniz henüz daha ilkokuldayken, İstanbul’da yatılı bir öğrenci olarak, yalnızlığı talim etmeye başladığım, 1936-37 yıllarında, babaannem de; cumartesileri eve çıkabilmem için, bir süre Göztepe’deki köşkte tek başına kalmayı yeğlemişti.
* * *
Ve ben, eve çıktığım bir cumartesi babaanneme; kocasıyla, yani dedemle geceleri yatakta nasıl seviştiğini sormuştum.
* * *
Hiç kimseyi öpmeyen, güldüğünü kimsenin görmüş olmadığı babaannem:
- Hadi git işine koca kafalı, biz öyle şeyler bilmezdik, kim öğretiyor sana bunları, demişti.
* * *
Ben inatla, ısrarla, vızıltılı bir eşek arısı gibi, usandırmaya başlamıştım babaannemi:
- Söyle babaanne, kocanla nasıl sevişirdin?
* * *
Babaannem de sonunda dayanamamış, kolunu gözlerinin üstüne götürerek:
- Sırt üstü yatar, kolumu gözlerimin üstüne kapatırdım demişti.
* * *
Şayet babaannem, -vazgeçtik pornoyu- erotik bir filmdeki bir sevişme sahnesini görseydi, aklı mı çok karışırdı; yoksa içgüdüsel olarak yüreğinde bir çoraklık, şekersiz bir reçelden ağzında kalmış bir burukluk mu hissederdi?
* * *
Bir hayli geç kalınmış da olsa; asla “dil uzatılamayan” bir militarizm “tabu”sunun kutsal muskası, yırtılır gibi oldu.
* * *
“Kışla” gücüyle; silindir şapkalı, papyon kravatlı “burjuva görüntülü” bir “devlet kurma” özeni; artık pul pul dökülmekte...
* * *
Bir de dünkü Posta gazetesinin, sürmanşetteki karelerinden birinde, “TÜRKİYE EŞİTLİKTE İRAN’IN GERİSİNDE” başlığıyla verilmiş şu habere bakalım:
“Dünya Ekonomik Formu tarafından hazırlanan, kadın ile erkeğin istihdama, siyasal ve sosyal hayata katılımını gösteren ‘Kadın-Erkek Eşitliği Endeksi’nde Türkiye 134 ülke arasında ancak 129’uncu olabildi.
Türkiye bu alanda, kadınların hiçbir hakkının olmadığı Suudi Arabistan, Benin, Pakistan, Çad ve Yemen’i geçebildi. İran bile Türkiye’nin üzerinde yer aldı.
Endekste ilk üç sırada, İzlanda, Finlandiya ve Norveç var”
* * *
Demek ki “kışla” gücüyle; silindir şapkalı, papyon kravatlı “burjuva görüntülü” bir “devlet kurma” özeni; 86 yıl boyunca bir türlü yetmedi Türkiye’nin “Kadın-Erkek Eşitliği Endeksi”nde, sondan 5’inci olmaktan kurtulmasına...
* * *
Peki, onca hamasi nutuk; “Türküm, doğruyum, çalışkanım” antları; sık sık ilan edilmiş “sıkı yönetimler”, askeri darbeler, salkım saçak idamlar, yasaklanan kitaplar, içeri tıkılan ozan, yazar, müzisyen, ressam, sahne sanatçıları ne işe yaradı?
* * *
Acaba militer kesimde ortaya çıkan bir takım alengirli asparagaslarla akıllarla mı karışıyor, yoksa ayaklar suya mı ermeye başlıyor?
* * *
Türkiye’nin kendi uğraş ve meslek alanında, “evrensel kalitedeki” kadroları çok cılız.
Kadastrosuz Hazine arazilerini yağmalama doğrultusunda, sürüp gidiyor iç göçler...
* * *
Ya son 80 yılda silah alımlarına akıtılan yüz milyarlarca dolar?..
Türkiye, 200 devlet arasında, silah alımlarında 16’ıncı sırada.
* * *
“Vatanı ve milletiyle devletin bölünmez bütünlüğü” klişesi, ulusal gelir dağılımı açısından da, şeffaf ve kefeleri düzgün bir terazi gibi olsa; İstanbul’un nüfusu hiç 15 milyona mı çıkardı?
* * *
Gençliğimin cumhuriyet bayramlarından birinde; bir mizahçı, Türkiye’nin çaktırmadan içi boşaltılmış mostralık bir karpuza benzediğini yazsa; kim bilir başına neler gelirdi?
* * *
Acaba babası Kırım’da arabacı olan dedem Hasan Paşa’nın annesi, kocasıyla sevişirken nasıl yatıyordu?
Eminim ki babaannem gibi yatıyordu.
* * *
Bizler, bir doğa güdüsü olan “libido” zembereklerinin “dişi-erkek çiftleşmesi” dahi, “anomali”ye uğramış kuşaklardan gelmedeyiz.
* * *
Gerçi “burjuva enternasyonalizmi”nin, tüm dünyayı TV kanallarındaki reklamlarla da sarmalayan rüzgarları, Türkiye’de de cep telefonu sayısını 57 milyona çıkarmış ve bir kalkınma sürecine girilmiştir amma...
* * *
Eve aldığı piyanoyu, kimsenin çalamadığı bir aile görüntüsünden kurtulma da, epey zaman alacağa benzer.
* * *
Eve “piyano” alacak kadar kalkınsak da; çalacak kadar “gelişmiş” olmak, kolay değil...
Nasıl ki “saygı” öğretilebilir, “kibarlık” öğretilemez.
* * *
İçine girdiğimiz yeni yüzyılda; özellikle “köylülüğü” aşamamış yörelerde, “politika”nın çok yüksek olan getirisi de, törpülenmeye başlayacak.
* * *
Pakistan’da birçok militer, çizmelerini satmak zorunda bile kalabilir sonunda...
Pakistanlı genç kızlar da, başlayabilirler Brezilyalı futbolcularla evlenmeye...
Hele hele Rusya da bir girsin AB’ye...
* * *
Kafalar gerçekten çok mu karışık acaba?
Yoksa esprili ağızlar:
- Doğrusu bizi iyi kazıklamışlar, demeye mi başladı?
* * *
Hadi bir anket sorusu kurgulayalım biz de:
- Kıbrıs’taki genç bir militer ile genç bir imam, aynı Rum kızına âşık olduklarında; anavatanda sokaktaki vatandaşlar nasıl bir çözüm önerirler acaba?
* * *
Bir bayram gününde azıcık gülücük, hepimizin hakkı; domuz gribi yayılsa da...