YazarlarÇin seli

Çin seli

10.02.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Edip Emil Öymen

Çin seli

"Aşkın İki Yüzü" filminin başrolünde Barbra Streisand... Başkan Clinton'ın, sanatcılar içinde en çok onun siyasi görüşlerine önem verdiğini biliyor muydunuz? Barbra'nın, Başkan Clinton ile doğrudan görüşebilen sanatçılardan olduğunu? Bu, Beyaz Saray tarafından da doğrulanmış bir bilgi.
Barbra, hararetli bir Demokrat Parti taraftarı. Yıllardır... 1963'de Başkan Kennedy'nin seçimi kazanmasından sonraki büyük davette şarkı söylemiş. Ve son olarak da 1993'de Başkan Clinton'a da... Aradaki yıllarda bir Demokrat Parti eylemcisi...
Harvard Üniversitesi'nde 1995'de verdiği konferansta "Sanatçı, siyasetçidir" demişti. Amerikan basınının önde gelen isimlerinden, Washington Post köşe yazarı Jonathan Yardley hemen küçümsedi: "Duygularını fikir sanıyor. Ancak kendisi, eğlence sektöründe bir artisttir. Ciddiye alınamaz."
Ama, Washington'da yapılan bir anket, başkentin nabzını yakından tutanların Barbra hakkında ne düşündüğünü gösterdi. "Başkan Clinton, sanatçılar içinde kimlerin siyasi görüşlerine önem verir?" diye sorulmuş. Barbra, yüzde 51 ile birinci sırada. Onu yüzde 21 ile Charlton Heston izliyor. Üçüncü sırada yüzde 18 ile Susan Sarandon ve Tim Robbins var.
Ne yapıyor Barbra? Siyasi faaliyetinin yanı sıra, partisine yararlı oluyor. Vakfı aracılığı ile son 10 yılda liberal milletvekili - senatör adaylarına 10.2 milyon Dolar bağışta bulunmuş. Kişisel parasından da 142,825 Doları yine liberal adaylara bağışlamış. 1992'de Clinton'ın adaylığı sırasında verdiği konserin 1.5 milyon Dolarlık gelirini, geçen Eylül'de de bir başka konserin 4 milyonluk gelirini Demokrat Parti'ye bağışlamış.
Bill'le ahbaplığı nereden? Bill'in annesi Virginia Kelly ile tanışmış 1992 ilkbaharında. Aralarında çok sıkı bir bağ oluşmuş. Kadın, kızı gibi sevmiş. Göğüs kanserinden 1994'te ölene kadar. Barbra, Virginia ile, ölümünden önceki gece en son konuşanlardan. Cenazesine, ailenin bir üyesi gibi katılmış. Arkansas Tıp Fakültesi'nde bir gögüs araştırmaları merkezi kurulması için 250 bin Dolar bağışta bulunmuş. Yani Bill'le yakınlığı, annesinden geçiyor. Öyle kravat vererek, ellerini elinde tutarak, Begin'in cenaze töreninde arkalardan onun yanına dirsek atıp yaklaşıp dikkatini çekmeye çalışanlardan değil Barbra.

Dev kere dev bir baraj yapılıyor Çin'de. 1.25 milyon insan tahliye edilecek. 13 kent, 140 kasaba, 1352 köy sular altında kalacak. Dünyanın üçüncü büyük nehri Yangtze üzerinde 36 milyar Dolara yapılacak baraj. Karşı çıkanlar da var. Çin'de halk, protesto edemez. Ama proje hakkında Nisan 1992'de parlamentoda oylama (!) yapılırken, üçte biri aleyhte oy vermeye cesaret etti.
Mısır uygarlığı, nasıl Nil nehrine bağlıysa, Çin uygarlığı da Yangtze'ye bağlı. Ve nehir, ülkenin ekilebilir alanının dörte birini suluyor. Ama her yıl taştığı için önüne set çekmek gerek. Eski bir baraj varsa da yetersiz. Şimdi yenisi için Yangtze'nin yolu değiştirilecek. İnşaat 17 yıl sürecek. Bu yıl sonuna kadar, çalışan işçi sayısı 35 bini bulacak. Bittiği zaman, Mısır'daki Aswan Barajı'ndan 8 kat daha fazla elektrik üretecek.
Baraja karşı çıkanlar ne diyor? Bu dev kere dev barajın dibini kaya ve toprak dolduracak. Barajı öldürecek. Nehre karışan atıklar ve kirlilik barajın dibine çöküp kalacak. Çin'de daha önce yıkılan barajlar var. Bu yenisi bir yıkılırsa tam bir felaket olur. Teröristlere de iyi bir hedef. 1.25 milyon kişi tahliye edilecek. Değer mi? Tarihi kalıntılar da sular altında kalacak. Ve baraja yapılan harcamanın karşılığında, elde edilecek elektriğin kilovatsaati 2 bin Dolara gelecek. Yani astarı yüzünden pahalı.
Hükümetin kafasına taktığı dev kere dev baraj için 26 milyon ton çimento, 250 bin ton çelik kullanılacak. Muazzam proje için Batı, finans sağlamaya niyetli görünüyor.

12 Adayı kaybedişimizin ilk adımı 50 yıl önce bugün atılmıştı. 10 Şubat 1947'de, İkinci Dünya Savaşı'nda ittifak yapan 21 ülkenin karşısında yer alan (Almanya dışında) İtalya, Romanya, Macaristan, Bulgaristan ve Finlandiya arasında barış anlaşması yapıldı. Buna göre İtalya, 12 Adayı Yunanistan'a bıraktı. Adriyatik kıyılarındaki adaları Yugoslavya'ya verdi. Kuzey Afrika'da hak iddia ettiği yerlerden vazgeçti. Trieste kenti açık şehir ilan edildi... Macaristan, 1938 sınırlarına çekildi. Finlandiya, Petsamo'yu Sovyetler Birliği'ne verdi. Romanya, Besarabya'yı Sovyetler'e bıraktı, ama Transilvanya'yı geri aldı. Güney Dobruca ise Bulgaristan'da kaldı.
12 Adayı da biz daha sonra elimizden kaçıracağız.

Saraybosna'da silahlar sustu. Ama ideolojik savaş, radyo dalgalarıyla sürüyor. İranlılar, Fetih FM'i kurdu. İran Radyo Televizyon Kurumu IRIB'in binasından yayın yapıyor. Deneme yayınları 108.1 FM'den başladı. Bu ay ortalarında 105.9 FM'e geçecek. Radyonun müdürü Mensud Basic, dini yayın yapacaklarını, ve her saat başında da haber bülteni sunacaklarını söylüyor... NATO da kendi radyo atağını başlattı. Radio Mir (Barış) adıyla Saraybosna'da 106.2 FM'den yayında. Günde 18 saat kaliteli müzik ve haber. Radio Mir, Bosna Hersek Federasyonu ve Bosna Sırp Cumhuriyeti'ndeki 50'yi aşkın yerel radyoya da paket program sunacak...

Temiz toplum ve Batı tipi demokratik yaşam biçimi isteyenler, taleplerini ufak ufak dile getirmeye başladılar. Saat 21'de ışıkları söndürmek ne kadar anlamlı ama pasif bir eylemse, aynı saatte yollarda otomobillerin klaksonlarını çalması da anlamlı ama aktif bir eylem. Bunun son örneğini, başbakan yardımcısının yalısının önünden klakson çalarak geçmeyi deneyenler verdi. Ama polisimiz, caddeyi kapatarak başbakan yardımcısının manevi şahsiyetinin klakson sesleriyle taciz edilmesini engelledi. Polis elbette kamu düzenini korumak ve kollamakla görevli. Ama, kraldan çok kralcılığın hiç kimseye yaramadığının örnekleri tarihte çok boldur.
İstanbul, bir Belgrat, bir Sofya kadar olacak mı? Göreceğiz. Oralarda ne oldu? Sırbistan Cumhurbaşkanı Miloşeviç, yerel seçimi muhalefet kazanınca, komünistliğini hatırladı ve "seçimi iptal ettim" deyiverdi. Belgrat'ta halk sokaklara döküldü. Üç aydır polisle halk arasında ciddi bir iki itiş kakış dışında hiç bir şey olmadı. Çünkü polis, yolları halka açtı... Bulgaristan'da halk, iktidardaki Sosyalist Parti'nin, ülke ekonomisini çıkmaza soktuğu görüşünde. Erken seçim istiyor. Sosyalistler, iktidarda daha 2 yıllarının olduğunu söyleyip seçime yanaşmıyor (şimdilik). Sofya halkı sokaklara taştı. Polis, öylece kenarda bekledi. Yolları onlara açtı. Parlamentoya girmeye çalışanları durdurmak dışında olay çıkmadı.
Soru: Sırp ve Bulgar polis şefleri, Türk polis şefleri gibi yapsaydı neler olurdu? Bizce, polis şeflerimiz, nereden bulurlarla bulsunlar, Sırp ve Bulgar polisinin taktik ve stratejisini videodan izlesinler. Öğrensinler. Çünkü önümüzdeki haftalarda gerekli olacak. Öyle görünüyor...

KEŞFETYENİ
Survivor ekibi akın etti! Kimler yok ki... 'Havuç' dünyaevine girdi
Survivor ekibi akın etti! Kimler yok ki... 'Havuç' dünyaevine girdi

Cadde | 02.06.2025 - 09:00

Furkan Kızılay ile Tutku Yılmaz dünyaevine girdi. Çifti, Survivor ekibi de yalnız bırakmadı.

Yazarlar