Defne Samyeli

Defne Samyeli

Tüm Yazıları

Elle dergisinin Fransız versiyonunun genel yayın yönetmeni Sophie Fontanel, ‘Erkeksiz Hayat Oh Ne Rahat’ ismini verdiği kitabını imzalamak için İstanbul’a geldi. ‘Sex and the City’nin Carrie’si’ olarak nitelendirilen Fontanel ile buluştuk

‘Kirli’ tarafınızla arkadaş  olmalısınız

Cinsel aktiviteye 12 yıl ara veren Sophie Fontanel, ‘Kafanın içindeki, her zaman yatağın içindekinden daha iyi ve önemlidir’ diyor.

‘Fransız kadın seksten aniden neden vazgeçti?’ diye yazıyor 7 günde 150 bin satan kitabın kapağında. Öyle ya, Fransızlar seks konusunda özgür düşünceleriyle tanınan, erotizmi hayatlarının her alanında sergilemekten kaçınmayan bir toplum. Dolayısıyla bir Fransız kadının ‘seksten niye vazgeçtiği konusu’ onlar için sansasyonel.
Sophie Fontanel, modaya yön veren dergilerden Elle’in Fransız versiyonunun Genel Yayın Yönetmeni. Pek çok kişinin hayalindeki işi yapıyor, hayalindeki şehirde Paris’te yaşıyor. 27 yaşında verdiği bir kararla ‘kötüsü olacaksa hiç olmasın daha iyi’ diyerek erkeklerle cinsel aktivite olayına 12 yıllık bir ara vermiş. Sekse tamamen uzak durmamış ama... Hayal gücü ve fantezilerle kendi bedenini daha iyi tanıma yoluna gitmiş. Ve bu yolda özgürlüğü bulmuş. Tek pişmanlığı, çocuk yapmamış olması.
Sophie Fontanel ne tarz ne de davranış olarak tam bir Fransız. Zira, annesi Ermeni. Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan ailenin Fransa’ya ulaşması 3 yıllarını almış. Ermeni anneanne modaya öyle meraklıymış ki, o zorluk yılları bile onu Chanel’in ülkesine gidiyor olma heyecanından uzak tutamamış. Sophie ülkemizde baktığı her yerde kendinden izler bulan, çok sıcak, sevimli ve alımlı bir kadın. Şaşırtıcı şekilde sade giyinmiş yazarla Kadıköy’de buluştuk, konuştuk, kadınlıkta buluştuk.. Bir de kahve falıma baktı!

Haberin Devamı

‘Hayır deme hakkınız var’

Fontanel’in kitabı ‘Erkeksiz Hayat Oh Ne Rahat’ adıyla ülkemizdeki raflarda da yerini aldı. Türk okuru, özellikle kadınlar ne düşünecek diye merak ediyorum. Elbette kültürel farklar, bizim bu konularda Fransız hemcinslerimiz kadar rahat konuşmamız ya da düşünmemizin önünde engel olacaktır.
Ama.. Kadın, nerede doğmuş olursa, kadın.. Ben Sophie’nin söylediği bir sözü her kültürdeki kadın için önemli ve altı çizilmeye değer buluyorum: ‘Hayır deme hakkınız var. Erkek istiyor diye, elden gitmesin diye, çok da bayılmadığınız birine evet demek zorunda değilsiniz.’

Haberin Devamı

En son ne zaman biriyle seks yaptınız?

2 yıl önce. Benim için düzenli seks hayatı anlamsız bir şey. Bir ihtiyaç olduğunu kabul ediyorum. Ama ben yalnız kaldığımda da hayal edebilir, bunu yaşayabilirim. Bu sabah İstanbul’da bindiğim taksinin şöförü mesela. Olağanüstü güzel mavi gözleri vardı, etkilendim. Ve durdum, onu düşündüm. Bu bile yetiyor. Bir partneriniz olmasa da aktif bir seks hayatınız olabilir. Biriyle slow dans etmek, ya da karşı cinsten birinin güçlü kollarına bakıp etkilenmek de yeterince seksüel. Hayal gücünüz, her şey. Bazen gerçekten daha da iyi, hatta. O güçlü kolların sahibiyle konuştuğunuzda işin bütün büyüsünün yok olması ihtimali yok mu? Kafanın içindeki, her zaman yatağın içindekinden daha iyi ve önemlidir.

Haberin Devamı

12 yıl boyunca yatağınızda kimse olmadı. Sizi bu kararı vermeye iten neydi? Çok adam mı, çok sayıda yanlış adam mı?

Ergenlik yıllarımdan bu yana aktif şekilde cinselliği yaşıyordum. Genelde uzun süreli birlikteliklerim oldu; adamların sayısı değil önemli olan. ‘Herkes öyle yapıyor’ diye benim de hayatımda mutlaka birlikte yatıp uyuduğum biri vardı. 5 yıllık bir sevgilim vardı, ben 27 yaşındayken. Bir gün kendi kendime sordum. Yatakta onunla hep mutlu muydum? Hayır. Çoğu zaman ‘olmasa da olur’ noktasındaydım. İyi olduğu az zaman vardı. Seksin ‘şahane’ olduğu zamanları da, tamamen kendime borçluydum. Bir anladım ki, seksin de çok iyi olması için gereken eforu hayal gücümü kullanarak, beynimi zorlayarak, yine ben harcıyorum.. E o zaman yatakta bir adama niye ihtiyacım olsun? Belki dedim, ‘kendi kendime’ daha mutlu olurum, bir ilişkinin problemleri olmadan. Tek başıma Alpler’e tatile gittim; sevgilim her gün arıyordu, kıskançlıktan delirdi. Oysa ben, karların ortasında, bir de baktım ki özgürüm. Gece yatakta, aa yalnız ve özgürüm! Restoranda yalnız yemek yerken özgürüm. Anladım ki ben o adama aşık değilim. Sadece bana aşık olduğunu ve birlikte olmamız gerektiğini söylediği için onunlayım. Neticede o ilişkiyi bitirdim. Dedim ki ‘seks ilişkimiz çok sıkıcı’.

Tepkisi ne oldu?

Şili asıllıydı, çıldırdı. Arkadaşlarım da çok kızdı.. ‘Erkeklere kötü aşıksın denilmez. Onlar zayıftır. Darmadağın olurlar.’ dediler.

Size seksi bıraktıran bu sevgili, yıllar sonra kitabı okumuş mudur? Farkında mıdır?

Şimdi 50 yaşındayım. Yıllar oldu. Ayrıldıktan sonra defalarca tekrar beraber olmak istedi, ama ben istemedim. Kitabı almış mıdır bilmiyorum. (Gülüyor) Kıskançtı, beni çok kısıtlardı. Üstelik sadık da değildi, başka kadınlarla ilişkilerini itiraf ederdi.

Bazı kadınlar da avcı

Neticede iyi ve saygı dolu bir ilişki değilmiş. Bu ilişkilerde sizin de sorumluluğunuz yok muydu? İzin verdiniz neticede. Yalnız geçen seneler boyunca bir iç hesaplaşma yaşadınız mı?

Kesinlikle. Gençken de akıllıydım. Yetenekliydim. Şimdi çok önemli bir dergide, önemli bir iş yapıyorum; ama o zaman da gelecekte yönetici olacağım belliydi. Bence iş hayatındaki çok kadın kendini suçlu hissediyor, iş hayatında yırtıcı ve başarılı olduğu için, evde de itaatkar olmak istiyor. Ben gençlik yıllarımda ödüllü bir romancıydım, erkek arkadaşlarım çok başarılı değillerdi. Mesela biri yazardı, ama kitabını bile bitiremiyordu. Sanırım kendilerini kötü hissetmesin diye ilişkilerimde yumuşak ve düşük profilli olmak istedim. Sonra anladım ki benim başarımı taşıyamayan erkekleri seçmişim genelde. Onlara da uyumlu davranmak adına ilişkimde taviz vermişim.
Bir arkadaşım dedi ki.. ‘Senin için Robert Redford’u baştan çıkarmak daha kolay. Başarısız erkeklerle ne işin var?’

Bu 12 yıl sizin için ne değiştirdi, neye yaradı?

Başta cennet gibiydi. Seks hayatını sonlandırmak demek tamamen seksten soğumak değil. Sadece özgür olmak demek. Hayatımda ilk kez acele etmeden ve bir ilişki mecburiyeti olmadan kendimle başbaşa kaldım. Ve nelerden hoşlanırım, hoşlanmam.. Hangi detayları severim. En çok ne özlüyorum. Bunları anladım. Mesela bu sabah taksi şöförünü düşündüm. Nasıl olurdu onunla seks? Hoş olur muydu? Belki de hiç olmazdı. Ne önemi var. Kafanızın içinde özgürsünüz. Her şeyi hayal edebilirsiniz. Arkadaşlarım ‘Belki de lezbiyensindir’ dediler ilk başta. Ama kafamda kendi cinsimle ilgili hiç hayal kurmadım. Kendinizi anlamak için hayal kurmalısınız. Kendinizle, içinizdeki gölgelerle arkadaş olmalısınız. Ayıp, kirli, temiz düşünen taraflarınızla.

‘Biz seksten korkmayız’

Erkeklerle aranız nasıl şimdi?

Paris’te erkek bulmak da zor.. Erkekler kadınlara bakmıyor. Onlar da yalnız yiyor. Artık birileriyle tanışmak da zor. Fransızların reputasyonu var, seks konusunda. Ki yanlış değildir. Biz seksten korkmayız. Seks konusunda konuşabilir, şaka yapabiliriz. Seksten utanmayız. Ama iş uygulamaya gelince, sorun oluyor. Fransız erkekleri kaçıyor artık. Mesaj atıyorlar, ama aramıyorlar. Onlar da kadınlardan çekiniyor.

‘Kadınların artık daha kolay elde edilebilir olması’ olmasın, esas sorun? Belki de bu, erkeklere zahmete değmez geliyor. Erkek ‘avcı’dır ya, kovalamayı sever.

Elbette ama biz akıllıyız. Biz kovalarken bile erkek bizi kovalıyor hissini vermeyi biliriz. Tabii ki erkek avcı, bazı kadınlar da avcı, gerçi. Ama çoğu erkek artık ilk adımı atmaya korkuyor.

‘Kadına kompliman yap’

Belki reddedilme korkusudur.

Çok doğru. Bence erkeklerin kadınlardan daha çok opsiyonu olduğu kesinlikle yanlış. Sokağa çıkın bakın, yakışıklı erkekten daha çok güzel kadın var. Yakışıklı adamların hepsi de gay. Çok kadın var, ama onları elde etmek çok kolay değil. Bu nedenle reddedilme korkusu yaşıyorlar.
Benim erkek kardeşim mesela, ilk adımı hayatta atmaz. Oğullarına ben akıl veriyorum. Kadına kompliman yap, ‘Saçın güzel, gözlerin şahane’ de. ‘Ne güzel giyinmişsin’ de.. ‘Ne güzel kokuyorsun’ de. İnanamıyorlar! Yapamam diyorlar.

Fransız erkekleriyle ilgili duyduklarımız yalan mı? Şahane aşık oldukları efsanesi?

İyi bir Fransız aşığı kompliman yapar. Koluna değdiğinizde mesela, ‘Mmm’ yapar, temasınızdan ne kadar haz aldığını belli eder. Yatakta da hünerlerini gösterir. Kendinizi tam bir kadın gibi hissettirir. Ama o kadar. Yattıktan sonra da sizi unutur. Eski Başbakanlarımızdan Georges Clemenceau: ‘Aşkın en önemli dönemi ‘merdivenleri tırmanırken’dir’ der. Bu, tam Fransızlara özgü.. Yani, seksüel tatminden önceki dönem. Geçmişe baktığımda, Alman bir sevgilim vardı örneğin. Ne kadar saf bulurdum. Fransız bir kız olarak şaka yapmak, alışıldığın dışına çıkmak, saçmalamak falan isterdim. Ama onunla hiç olmazdı. Fazla ‘düzgün’dü. Kültürel olarak herkes farklı tabii.

‘Unutmuşumdur diye korktum’

12 yıldan sonraki ilk seks nasıldı?

Çok korkmuştum. Unutmuşumdur, belki vücudum kapanmıştır diye düşünmüştüm. Çok mutlu oldum ki, bütün hislerim yerli yerindeydi. Rejim yaptığı için şahane bir keki yıllardır yememiş biri gibi hissettim.

Nasıl bir adamdı? Ve niye o?

Doğru zamandı. Ve o da korkmadı. 12 yıldır biriyle seks yapmadığımı öğrendiği zaman, beni ‘bozuk’ gibi görmektense bu onu çok meraklandırdı, çok ilgisini çekti. Doğal davrandı. Ve bu, yetti.

‘Erkeklere hayır demek mümkün’

13 yaşındaydım ilk cinsel tecrübemi yaşadığımda. Benden 14-15 yaş büyük biriyle oldum. Çok heyecanlı ve meraklıydım o zamanlar. Paris’te bir turistti, onunla oteline gittim. Yaşım konusunda yalan söylemiştim. İş ciddileşince korktum, baştan çıkarma olayında ileri gittiğimi anladım. Ben hayır deyince ısrar etti, kendimi suçlu hissettim ve izin verdim. Hiçbir şey anlamadım.
Neticede bir başka insanın isteğine karşı çıkmamış oldum. Birçok kadın için cinsel birliktelik benzer şartlarda başlıyor. ‘Hayır’ diyebileceğini bilmiyor, özellikle çok genç yaşta. Erkekleri memnun etmek, ‘kaçırmamak’ için hareket ediyoruz. Benim için de kılık kıyafetimden tutun da, davranış biçimime kadar bir çok şey erkekleri memnun etmek içindi. Oysa, erkeklere hayır demek mümkün. Üstelik ‘hayır’ deyince hepsi de kaçmıyor. Eski kafalı hiç değilim. Ben istersem yapayım, sadece erkek istiyor diye değil..


Sex & The City’nin ‘eksiği’

Sex and the City’nin Carrie’si diyorlar sizin için. Ne kadar doğru?

Bence çok önemli bir diziydi o. Kadınlarla ilgili kimsenin bilmediği, tabu olan bir çok konuyu gündeme getirdi. O dizide tek eksik olan şey: Kaçınma, uzak durma. Sekssizlik değil, ama. Seksten bilerek uzak durma. Sex and the City’yi yapan kanal HBO, kitabımı satın almak üzere. Bana dediler ki. ‘Sen Sex and the City’nin eksik olan kısmısın. Sen, bir dönem, hatta bir kaç yıl böyle de yaşanabileceğini söylüyorsun-ki şovu oluştururken bu, bizim hiç aklımıza gelmeyen bir şeydi.’

‘Bana birini ayarlamaya kalktılar’

Bu kitabı niye yazdınız?

Çünkü en son tabu, bu. Sekssiz olmaz tabusu. Kültürel olarak herkes farklı dedik ama, günümüzde Pakistanlı da, ABD’li de olsan fark etmiyor. Seksle ilgili bir saplantılı durum söz konusu. Kadının yüzünü saklayan kültürlerde bile aynı. Sekse haddinden fazla önem verildiğini düşünüyorum. Seksle ilgili çok kitap var. ‘Seks yapmasanız da olur’ diyen yok, bunun kitabını yazan hiç yok. Oysa hem mümkün, hem özgürleştirici bir şey, bedenini paylaşmamayı seçmek.
l Kitabın çok sattığını, başka dillere çevrildiğini biliyorum ama size ulaşan tepkiler nasıl?
Bir çok erkek itiraf etti. ‘5 yıldır ben de seks yapmadım’ diyen erkekler oldu. Onlar için daha kötü, onlara biçilen rolde hep arzulu, istekli olmalılar çünkü. Çoğunlukla erkekler de seks yapsalar da mutlu değiller. Erkek her seks yaptığında tatmin olmuyor ki.

‘Bir de bunu dene’ dediler

Ya aileniz ve arkadaşlarınız?

Arkadaşlarım erkeksiz olmamı skandal olarak yorumladılar. Ve bana birilerini ayarlamaya kalktılar. Bir de baktım adamın kimi şişman, kimi kel, kimi kısa.. ‘Bir de bunu dene’ dediler. Bütün arkadaşlarım bana ‘harika’ cinsel hayatlarından bahsettiler. Sonra anladım ki, doğru değil. Evliler yıllar önce seks yapmayı bırakmışlar. Bekar olanlarsa bugün bir adam yarın başka bir adamda mutluluğu bulmaya çalışarak her geçen gün daha mutsuz olmuşlar.
Aileme gelince.. O bambaşka bir hikaye. Annem Ermeni’ydi. Ermeni ailede, her ne kadar Fransız olsak da, seks bir tabu. Annem, elbette seks hayatımın olmasını normal karşılıyordu, ama ‘gizli’ ve ketum olunması gereken bir konuydu onun için. Benim bu konuları konuşmam, yazmam, annem için tam bir kabustu, tam bir skandaldı. Kitap çıktığında yaşlı olmasına rağmen tamamını okudu. Ve dedi ki.. ‘Bütün bu sayfaları, ‘Arada yalnız kalmak daha iyidir’ demek için mi yazdın?’ dedi. Evet, dedim. ‘Sadece öyle deseydin, yeterdi’ dedi.