Deniz Bayramoğlu

Deniz Bayramoğlu

deniz.bayramoglu@kanald.com.tr

Tüm Yazıları

12 Ocak Perşembe akşamı haberleri sunduktan sonra Yıldız Teknik Üniversitesi’nin Davutpaşa yerleşkesine doğru yola koyuldum. Çünkü bir ödül töreni vardı ve ben de o törende ödül alacaktım.  YTÜ İşletme Kulübü tarafından bu yıl 21.si düzenlenen Yılın Yıldızları ödül töreninde ben de öğrenciler arasında yapılan anket sonucu “Yılın en beğenilen haber sunucusu” ödülüne layık görülmüştüm.

Ödülün en iyi değil de en beğenilen olması da benim açımdan pek hoş oldu açıkçası. En iyi biraz taşınması sıkıntılı bir iddia gibi geliyor bana. Ama en beğenilen olmak, hele de beğenenlerin üniversite gençliği olmasının ayrı bir anlamı var. Biz öğrenciyken mesela kolay kolay kimseyi beğenmezdik. Zor iş yani kendini gençliğe beğendirebilmek.

Haberin Devamı

İşletme Kulübü gayet profesyonel bir organizasyon hazırlamış, ellerine sağlık. Başta Rektör Tamer Yılmaz olmak üzere, törene katılan tüm hocaların ve yöneticilerin de öğrencilere verdiği önem ve destek çok net görülebiliyordu törende. O yüzden okul yönetimine de teşekkür etmek gerekiyor.

Ben, hele de genç üniversite öğrencileri tarafından yapılan bir seçim sonucu verilen bu ödüle, başarının takdir edilmesinin bir sembolü olmanın ötesinde bir anlam yüklüyorum kendimce. Hele de benim yaptığım işte ödül denen şey, izleyici ile haber sunucusu arasında kurulan bir güven ilişkisine ve ödüllendirilen tarafından bu güven ilişkisinin devam edeceğine dair bir taahhüt anlamına geliyor. Ödül alana, gelecekte de o ödüle ve o ödülün temsil ettiği güvene layık olma sorumluluğu yüklüyor.

Ödül için kısa bir teşekkür konuşması yaptım. Konuşmamda artık “dil altı” hap kullanmaya başlayan biri olarak “ihtiyar” statüsüne hızlı bir giriş yaptığımı söyledim. Ve yaşlılığın kaçınılmaz bir yan etkisi olarak gençlere artık istemeseler de öğüt verebilecek ehliyete ulaştığımı vurguladım ve yaklaşan seçimleri de hatırlatarak kısaca şöyle bir “öğüt” verdim onlara:

“Oy verin. Ama muhakkak oy verin.”

Bir iki hafta önce artık seçim havasına girdiğimizi ve bundan sonra ağırlıklı olarak seçmen davranışı üzerine yazmaya çalışacağımı söylemiştim. Elbette seçmen davranışının ortaya çıkış biçimleri ve bunların siyasete etkileri bireyin siyasete katılımının ne ölçüde gelişmiş olduğu, bunu hangi kanallar vasıtasıyla yapabildiği ve bu kanalların ne kadar çok ya da gelişmiş olduğu ile de ilgilidir. Hatta doğrudan ilgilidir. Bizde, vatandaşın siyasete katılımı denildiğinde, genelde akla ilk kitle eylemleri, mitingler, yürüyüşler gibi kavramlar gelir. Elbette evrensel insan hakları çerçevesinde herkesin fikrini barışçıl yollarla ifade etmesi bir haktır. Bu hak -her ne kadar yasalar tarafından bir hayli kısıtlansa da- bizim ülkemizde de anayasal bir haktır. Ama vatandaşın siyasete katılımı dediğimizde, bunlara gelmeden önce de yapılacak birçok şey, gidilecek uzun bir yol var.

Haberin Devamı

YTÜ İşletme Kulübü işte o yollardan birini gösteriyor bizlere. Kulübün 23. Dönem yönetiminden bahsediyoruz bugün. Yani 23 yıldır bu kulüpte çalışan öğrenciler teşkilatlanma, kurum oluşturma, bu kurumu devamlı kılma yolunda büyük bir yol kat etmiş ve başarılı olmuş. Düşünün, ülkemizde, bırakın 23 yıl ayakta kalmayı, ömrü 1-2 yılı bile bulmayan kurumlar, şirketler ve siyasi partiler var.

Haberin Devamı

Sadece kurumsal bir yapı kurmakla kalmamış bu öğrenciler, 21 yıldır yaptıkları ödül töreni gibi birçok farklı etkinlik sayesinde resmi ilişki kurma, bu ilişkiyi yönetme, kriz çözme, liderlik yapma, takım elemanı olma gibi çok hayati birçok konuda büyük tecrübe edinmişler. Yönetme, karar alma, muhalefet etme, muhalefete karşı savunma gibi modern demokratik toplumlarda gündelik hayatın bir parçası olduğu kadar siyasetin de temel düsturu haline gelmiş kavramları hayata geçirmişler.

Dolayısıyla, sadece bu dönem değil, 23 dönemdir bu kulüpte çalışan üyesinden başkanına herkes hem modern demokratik bir toplumun temel yapı taşlarını oluşturan bireyler olmuşlar hem de edindikleri tecrübe sayesinde yaptıkları/yapacakları çalışmalar ve seçimlerle bu toplumun güçlü bir şekilde devamlılığı için ihtiyaç duyulan toplumsal liderliği üstlenmişler. 

Çünkü -en azından teorik olarak- bu kulübün çalışmalarına katılmış biri yukarıda yazdığımız tüm süreçleri artık hayatının bir parçası, kimliğinin, kişiliğinin bir parçası haline getirmiştir. Tek tek bireyler açısından baktığımızda, bu gelişim sürecinin herkeste aynı olmayacağı, hatta tüm bu çalışmalara katılmasına rağmen hiç nasibi olmamış kişiler olabileceği de açıktır. Ama burada kıymetli olan, bu kurumun tek tek her bir üyesine sunduğu gelişim imkânıdır.

Sonuç olarak, seçmen davranışı diye tanımladığımız toplumsal tepkinin ölçülebilir veya öngörülebilir olduğu -ki buna siyaset dilinde istikrar deniliyor- toplumlar bireyin siyasete katılım imkân ve kabiliyetinin yüksek seviyede olduğu toplumlardır. Böyle toplumlarda yapılan seçimler “rasyonel” seçimlerdir. Ve bizim toplumumuzun bu toplumlardan biri olmadığı da ortadadır. Ve yine o yüzden bu üniversiteli gençlerin çalışması daha da kıymetlidir.