Deniz Bayramoğlu

Deniz Bayramoğlu

deniz.bayramoglu@kanald.com.tr

Tüm Yazıları

Çocukluğumdan bu yana Kıbrıs meselesi aklımın hep bir köşesinde kaldı. Kıbrıs’a dair ilk hatırladığım şey o meşum fotoğraf. Bir küvetin içinde üç çocuk ve bir annenin cesedi. Bir de büyüklerimin anlattığı hikayelerden aklımda kalan birkaç anekdot var. Rumların radyolarda çaldığı “bekledim de gelmedin” şarkılarına karşı bir gece ansızın gelebiliriz şarkıları. 60’lı yıllar boyunca gece-gündüz kuzey ufuklarına bakarak Türk savaş jetlerinin görünmesini bekleyen Kıbrıs Türkleri’nin hayal kırıklıkları, Yüzbaşı Volkan çizgi romanında geçen hikayeler… Bir de neden aklıma çakılı kaldığını bilemediğim merhum Rauf Denktaş’ın Türk Mukavemet Teşkilatı’ndaki (TMT) kod adı: Toros…EOKA kısaltmasını ise hiç unutmadım.

Haberin Devamı

TMT nedir

Malumunuz TMT’nin ne olduğuna, nasıl bir yapılanma olduğuna dair bu hafta bayağı bir tartışma yaşandı. Mesela EOKA’nın ne olduğunu bilmeyen yoktur herhalde; adayı bir bütün olarak Yunanistan’a bağlamaya çalışan bir terör örgütü. Yunan milliyetçiliğinin Megali İdea’sının ilk adımını atmaya çalışan bir örgüt. Megali İdea’nın bir de sloganı vardır bilir misiniz: İki kıta beş deniz! Buradaki iki kıta tahmin edeceğiniz üzere Asya ve Avrupa kıtaları. Beş deniz ise İyon Denizi, Akdeniz, Ege Denizi, Marmara Denizi ve Karadeniz… EOKA bu hedefe ulaşmak için kuruldu. Yunan silahlı kuvvetlerinden ve İngilizlerden aldığı destekle sivil Türklere saldırıp onları acımasızca katletti. Dünyadan bu katliamlara yönelik tek bir ses çıkmadı. Uluslararası camia Türkiye’nin adaya müdahalesini engellemek için eklinden geleni yaptı üstelik. Sonuç olarak Kıbrıs Türkleri de kendilerini savunmak için TMT etrafında örgütlendi.

TMT legal midir, illegal midir bilemem. Bunu tarihçiler, siyaset bilimciler vs. istediği kadar tartışabilir elbette. Tartışsınlar da…

Benim içinse TMT yukarıdaki fotoğraftır.

İki yüzlülük ya da mahalle sessizliği

Türkiye’de son günlerde artan hayat pahalılığı nedeniyle istediği maaş artışını alamayan bir çok iş yerinde çalışanlar grev yapıyor. Kendisini muhalif olarak adlandıran bazı basın kuruluşlarından ise sürekli o şirketlere yönelik boykot çağrısı geliyor.

Haberin Devamı

Elbette grev de boykot da bir anayasal haktır. Ama bu çağrıları yapan yerlerde son aylarda yaşanan bazı olaylar var ki pek kimsenin gündemine girmedi.

Mesela, geride bıraktığımız aylarda Türkiye’nin en köklü gazetelerinin birinin yazı işleri kadrosu (genel yayın yönetmeni dahil) nerdeyse tüm muhabirleri ile birlikte istifa etti. Aslında istifa etmek zorunda bırakıldı desek daha olacak. Kimseden pek bir ses duymadık.

Yine aynı dönemde kendilerini muhalif olarak adlandıran ve ağırlıklı olarak web üzerinden yayın yapan haber sitesinde benzer olaylar yaşandı, onlarca çalışan işten atıldı. Yine pek kimse bir şey demedi.

Yine kendisini muhalif olarak tanımlayan bazı televizyon kanallarında benzer istifalar yaşandı. Yine kimse bir şey demedi.

Son olarak yine kendisini muhalif ve emek yanlısı olarak tanımlayan bir haber sitesinin çalışanı ve o iş yerinin sendika temsilcisi bir gazeteci işten atıldı. Yine kimse bir şey demedi. Pardon düzelteyim, o haber sitesinin yöneticisi “işçilerin haklarını vermediği için bir şirkete yönelik boykot çağrısında bulundu sosyal medya üzerinden. Bir sosyal medya kullanıcısı da o yöneticiye yukarda yazıklarımı hatırlatıp “kendinize yönelik bir boykot çağrısı da yapacak mısınız” diye sordu. Yine ses çıkmadı ama o muhalif sitenin yöneticisi soru soran kişiyi blokladı. Benim de aklıma -nedensiz- Murathan Mungan’ın bir sözü geldi: Bu toprakların dini iki yüzlülüktür…