Çarşamba günkü yazımda Demokrat Parti geleneğinden gelen Ömer Faruk Karahan adlı okurumun bana yolladığı bir mesajı köşeme taşımıştım.
Karahan, özetle şöyle diyordu.
“Demokrat Parti geleneği içinde büyük hatalar ve büyük sevaplar vardır. Bu çok köklü siyasi hareket her iki yönden de değerlendirilmelidir. Ancak tarih planında halkın gelenekçiliberal siyasete daha yakın durduğu gerçeğinden yola çıkılırsa, misyonunu tamamlayan bu partinin yerine 2000’li yılları kucaklayan yeni bir oluşumun doğmasını beklemek hayalcilik olmayacaktır...”
Bu yorum üzerine Demokrat Parti Genel Merkezi’nden bir açıklama geldi.
Deniliyor ki...
“DP, AP, DYP ve Demokrat Parti misyonu hep uzlaşmadan taraf olmuş; diğer partilerin aksine kamplaşma ve gerginlikten daima kaçınmıştır. DP’nin bu özelliği bile istikrar ve daha fazla demokrasi isteyen Türk milletinin yeniden teveccühüne mazhar olmasına yetecektir...”
Gerçek olan şu...
Türkiye 90’lı yıllarda gerçekten kötü yönetildi ve kötü günler geçirdi.
2001 krizinin gelişi ve sonrasında yaşananlar ortaya yepyeni bir iktidar partisini çıkardı. Son gelişmeler ve ülkenin geldiği siyasi atmosfer gösteriyor ki; AKP bu boşluğu dolduramadı. Halkın sandıkta yaptığı tasfiyeyle ortalığı boş bulan AKP, önünde büyük fırsatlar olmasına rağmen merkezin partisi olmayı başaramadı. Kapatma davasından sonraki süreci hep birlikte izliyoruz.
Türkiye en önemli üç makamında oturan kişiler, bugüne kadar görülmemiş bir tepki ve tavır içindeler. Tansiyonu düşürmesi, halkı rahatlatması gereken siyasetçiler yangına benzin dökmeye devam ediyorlar.
Yargıya taşınmış bir konu üzerine sürekli yorumlar yapılıyor ve neredeyse bazı kurumlar hedef olarak gösteriliyor.
Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğu adeta unutuluyor.
Mini anayasa paketleriyle by pas yoluna gidiliyor. Bu davranışlar bugüne kadar siyasi geleneğimizde olmayan tavırlardır.
* * *
O yüzden Demokrat Parti Genel Merkezi’nden gelen bu mesajı önemsiyorum.
Köklü geleneğin ve daha fazla demokrasi isteğinin Demokrat Parti çizgisinin en önemli unsurları olduğunu biliyorum.
Ancak şu konuyu da yazmadan geçemeyeceğim. Siyasetteki büyük boşluklara rağmen halkın alternatif arayışı Demokrat Parti ya da Anavatan üzerinde yoğunlaşmıyor.
22 Temmuz seçim sonuçlarını bunu gösterdiği gibi sokaktaki durum da bunu doğrulamıyor.
Bunda Anavatan ile DYP’nin birleşememesinin hayal kırıklığı kadar her iki partinin de siyasi söylemlerinde ve mesajlarında güçlü bir çıkışın olmaması da etken oldu.
Seçimler öncesinde aday listelerinin oluşmasında yaşanan sıkıntılı süreç ve adayların belirlenmesinde izlenen süreç de düşünülmelidir. Nasıl AKP özeleştiri yapıp kendine çeki düzen vermesi gerekiyorsa; Demokrat Parti’nin de 22 Temmuz sonrasında aynı şeyi yapması gerekir.
AKP kapatılır ya da kapatılmaz.
Bu hukukun bileceği bir iş...
Türkiye’deki asıl sorun siyasetteki alternatifsizliktir. Halkın gelecekten endişe duymasının asıl nedeni budur.
* * *
Demokrat Parti’nin yöneticileri bu misyonun devam ettiğini düşünüyor ve yeni bir çıkış yolu arıyorlarsa...
Yepyeni isimler ve bu ülkenin geleceğini şekillendirecek güçlü bir programla kamuoyunun karşısına çıkmalıdır.
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025