Herkes gibi ben de bu sütunlarda Türkiye’-nin siyasette alternatifler üretmesi gerektiğini dile getirdim. Çünkü demokrasimizin olgunlaşabilmesi için köklü, geleneği olan partilere ihtiyacımız bulunuyor. İktidarlar kadar muhalefetin de önemini bilmeliyiz. Hükümet alternatifleri zengin ülkelerde uzlaşma zeminin de, demokrasi kültürünün de daha gelişmiş olduğunu görüyoruz.
2002 seçimleri siyasette konsolidasyona neden oldu. Sandıktan çıkan AKP oldu, geçmişin liderleri de sandığa gömüldü.
Peki, AKP merkezin partisi olabildi mi?
Demokrat Parti geleneğinden gelen bir ailenin ferdi olan Ömer Faruk Karahan diyor ki...
“Demokrat Parti’nin misyonu bitmiştir... Ama alternatif AKP midir?”
Karahan’ın yorumu şöyle...
“Cumhuriyet öncesine gitmeden söylersek; Serbest Fırka, Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi ve yine Demokrat Parti olarak gelen siyasi çizginin misyonunu tamamladığını kabul etmek zorundayız. Bu arada Anavatan Partisi’nin bu tarihi sürecin olağanüstü bir konjonktürden kaynaklanan bir yan versiyonu biçiminde tarih sahnesine çıktığını ve konjonktürün normale dönmeye başlamasıyla kendi kendini tasfiye etmekte olduğunu gözlemliyoruz.
Bu durumun, Türk liberal-sağ siyaseti açısından ah vah edilecek bir özellik taşımaması gerektiğini de vurgulamakta fayda var. Olan biten aslında objektif tarih perspektifi çerçevesinde son derece doğal bir gelişme olarak görülmelidir. Demokrat Parti geleneği içinde büyük hatalar ve büyük sevaplar vardır. Bu çok köklü siyasi hareket her iki yönden de değerlendirilmelidir. Ancak tarih planında halkın gelenekçi-liberal siyasete daha yakın durduğu gerçeğinden yola çıkılırsa, misyonunu tamamlayan bu partinin yerine 2000’li yılları kucaklayan yeni bir oluşumun doğmasını beklemek hayalcilik olmayacaktır. Peki neden AKP, söz konusu siyasi boşluğun sahibi değildir ya da AKP siyaset sahnesinde neyi veya neleri temsil etmektedir?”
* * *
Birçok kez tekrarladık.
AKP, 2002’de müthiş bir avans alarak yola çıktı. Merkezin partisi olma şansını yakaladı.
Ancak toplumun duyarlı olduğu konularda uzlaşma zeminini yaratamadı. Dayatmaları tercih etti.
Aldığı oyların ödünç oylar olduğunu unuttu.
Çoğulcu demokrasiden değil, çoğunluk demokrasiden yana oldu.
* * *
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın açtığı kapatma davasından sonra AKP yöneticilerinin hukuka olan yaklaşımlarını ve yorumlarını gördükçe Ömer Faruk Karahan gibi, “Misyonu biten Demokrat Parti’nin devamı hangi parti olacaktır?” sorusunu soran birçok kişi, cevabın “AKP olmadığını...” çok net bir kaz daha görmüştür.
Muhafazakar çizgi mi daha liberal bakış mı?
Peki Türkiye’de alternatif nasıl çıkacaktır?
İşte Türkiye’nin aydınlarının, siyaset adamlarının üzerinde konuşması, uzlaşması gereken konu budur. Türk insanı istikrar istemektedir, daha fazla demokrasi istemektedir.
Ve en önemlisi Cumhuriyet tarihinin en önemli projesi olan Avrupa Birliği’nden kopmamak istemektedir. Bu süreç ne zaman yavaşlarsa, ülke kaosa doğru sürüklenmiştir.
Türkiye’yi muhafazakar bir çizgiye götüren AKP’nin yine alternatifi muhafazakarlığı öne çıkaran bir parti ve yönetim kadrosu mudur?
Türk siyasetini şekillendirecek en önemli ayrıntı işte buradadır.
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025