Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Etiği ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Çağatay Üstün, Atatürk’ün 1930 yılında Afet İnan’a teslim ettiği el yazısı notlarında yer alan bir sözünü hatırlatıyor.
“Ahlâk mukaddestir. Çünkü aynı kıymette eşi yoktur ve başka hiçbir çeşit değerle ölçülemez.”
Ne kadar doğru değil mi? Üstün’ün etik, özellikle de siyasette etik konusundaki uyarılarını zaman zaman köşemde yer veriyorum.
Üstün diyor ki...
“Türkiye’nin şu an için ne ekonomik, ne de siyasi bir açmazı öncelik taşımaktadır. Elbette bunlar da önemli sorunlardır. Ancak bugün için çözüm bekleyen en acil sorun etik ilke ve değerler sistemimizin hızla bozulması, etik düzlemin olanca hızıyla sarsılmaya başlaması ve toplumun içine bunun yarattığı olumsuz etkilerin önlenemez şekilde sızmasıdır. Ekonomik tedbirler alabilir, bununla ilgili politikaları değiştirebilir ya da siyasi ortamı düzene koyabilirsiniz. Fakat etik çizginin kırılması, ekseninden sapması karşısında yapabileceğiniz pek bir şey kalmamış demektir. Etiğin yok edildiği zeminler kaygandır, tehlikelidir. Bu tehlikenin içinde refah ve mutluluk içinde yaşamak ise neredeyse imkânsızdır.”
Eğitim sistemimiz sorgulayan, tartışan, öz eleştiri yapan insanlar yetiştirmemize engel oluyor.
Bu elbette hükümetlerin de işine geliyor. Hangi hükümet sorgulayan gençler ister?
Hangi hükümet icraatlarının tartışılmasını ister?
Ve... Hangi hükümet özeleştiri yapar?
Bugüne kadar yaşadığımız krizlerden ders alınmış olsaydı; toplum geleceğinden kaygı duyar hale gelir miydi? Hiçbir şekilde aykırı görüşe tahammül edemiyoruz.
Karşımızdaki insanı anlamaya çalışmıyoruz.
Demokrasiyi içimize sindiremiyoruz, demokrat olamıyoruz.
Ne kendimize, ne de başkalarına karşı...
Siyasi hırslarımız hiç bitmiyor. Halkı seçimden seçime hatırlıyoruz.
Özgürlüklerin genişlediği bir ortam yerine biat kültürünün yerleşmesine hizmet ediyoruz.
Sonuç... Kaygılarını gideremeyen, geleceğini şekillendiremeyen, hayal kuramayan bir toplum...
*  *  *
Tekrar etiğe dönelim.
Çağatay Üstün, şöyle diyor:
“İnsan, iç hesaplaşmasını ve öz eleştirisini yaparken kendisine karşı ölçülü oluyor da niçin bunu başka objeler için uygulamaya çekiniyor? Bir gün sohbet arasında duyduğum sözler beni çok etkilemişti: ‘Günümüzde etik kaldı mı ki? Etik bu şartlarda ne işe yarar?’ Bunun içtenlikle değil biraz umutsuzluk biraz da çaresizlikle söylendiğini bildiğim için içerlemedim. Ancak şunu tekrarlamakla yetindim: ‘Etiğin hiçbir şey olduğu iddia edildiği anda yaşam öğretisinin varlığını da yok saymış oluruz.’ Gerçekte etik ile ilgili bu tür şekilci yaklaşımları normal karşılıyorum. Sanki etiğe uygun bir yaşam ve düzen sağlanabildi mi ki insanlar etik tarzı anlayabilsinler?”
Belki çok sık tekrarlıyorum.
Ama buna bütün kalbimle inanıyorum ki; Türkiye’nin değişmesini istiyorsak işe önce eğitimle, sonra da siyasetin bugünkü algılanma biçimini değiştirerek başlamalıyız.
Türk siyasetine yeni yüzler kazandırmalıyız ve siyasete etik değerleri empoze etmeliyiz.
Bunun için seçimler her zaman yeni bir şanstır.
Yaklaşan yerel seçimler tüm partiler için bir kabuk değişimi, zihniyet devrimi yaratmak için fırsattır.
Bir ülkenin gelişimi ve yenilenmesi kentleriyle başlar.
Ve sonra genele yansır.
Siyaset toplumlara umut vermeli, endişe değil.