Kabul edelim ki, futbol artık sadece spor değil.
Futbolla birlikte büyük bir ekonomiden, sosyalleşmeden ve eğlenceden de bahsetmemiz gerekiyor.
O yüzden bir kentin, bir ülkenin kalkınmasından, büyümesinden, değişiminden söz ediyorsak; sanayinin yanına hizmet sektörünü de, sanatı da, kültürü de, sporu de eklemeliyiz.
Aksi halde mutlaka bir ayağı eksik kalıyor.
Belki bugünün dünyasında bölgesel başarılar da bir süre sonra tatmin etmemeye, küresel adımlar beklenmeye başlanıyor.
Bunun en somut örneklerinden biri hiç kuşkusuz Fenerbahçe...
Türk futbol tarihinin en önemli kulüplerinden biri olmasına rağmen Fenerbahçe’nin Avrupa kupalarındaki başarısızlığı ligin her zaman önüne geçmiştir.
Altyapısını son 10 yılda olağanüstü iyileştiren, Türkiye’nin değil Avrupa’nın en modern statlarından birini yapan, pazarlama aktiviteleriyle rakiplerinin çok önüne geçen Fenerbahçe, bütün bu pozitif gelişmelere rağmen taraftarını bir türlü gerçek anlamda sevindirememişti.
Hatırlayın...
Galatasaray UEFA Kupası’nı havaya kaldırdığında hepimiz sevinçten havalara uçmuştuk.
Sadece Galatasaraylılar değil Türkiye’nin tamamı bu başarıyla övünmüş, mutlu olmuştu.
Hatta o yıllarda doğan ve topa vurmayı başarabilen bütün çocuklar Galatasaraylı olmuştu.
Çünkü uluslararası başarılar böylesine geometrik etkiler yapabiliyordu.
Ancak devamı gelemedi.
Gelemedi çünkü o günün zirveye tırmandıklarını zannedenler asıl yolun başlangıcı olduğunu yıllar sonra farkına vardılar.
Ne altyapıya yatırım yapılabildi ne de o başarıyı endüstriye dönüştürecek bir vizyon ve sonrasındaki adımlar...
Bu bile yıllarca Fenerbahçe taraftarının ezilmesine, büzülmesine yetti de arttı bile...
Dediğim gibi üst üste gelen lig şampiyonlukları bile tatmin etmedi.
Aziz Yıldırım 1998’de Fenerbahçe başkanı olduğunda takımın bütçesi 16 milyon dolardı. Bugün 184 milyon dolar... Yani yüzde 1150 büyümüş. Deloitte Futbol Para Ligi araştırmasına göre Fenerbahçe, 87.20 milyon Euro’luk gelirle dünyanın en çok kazanan futbol kulüpleri arasına girmeye aday oldu.
2006-2007 sezonunda dünyanın en büyük 20 kulübünün elde ettiği toplam gelir, bir önceki döneme göre yüzde 11’lik artışla 3.7 milyar Euro’ya ulaştı, Real Madrid ise 351 milyon Euro’luk gelirle en çok kazanan futbol kulübü olma özelliğini korudu.
Adı geçen tek Türk kulübü ise Fenerbahçe oldu. Fenerbahçe’de bir yandan kulübün gelirleri artarken, bir yandan da sportif başarılar gelmeye başladı, Avrupa’da geçen yıllardaki sadece güzel futbolla sınırlı kalan fotoğraf bu yıl sonuçlara da yansıyınca Fenerbahçe dünyanın her yanında tanınan bir cazibe merkezi ve dünya markası haline gelmeye başladı.
Futboldan siyasete geçersek şöyle bir sonuca varabiliriz.
Türkiye’deki başarılar yetmeyince Fenerbahçe’nin hedefi Avrupa oldu. Bu da dünya futbolunun elit yeri Avrupa Şampiyonlar Ligi’nden geçiyordu.
Fenerbahçe Avrupa’da tanındıkça popülaritesi arttı.
Tıpkı AKP gibi...
AKP Avrupa Birliği’ne sarıldıkça, reformlara imza attıkça toplumun geniş kitlelerinden destek görürken, bu hedeften uzaklaşmaya başladığı günden bu yana da yalpalamaya devam ediyor.
Unutulan reformlar, unutulan sözler AKP için telafisi çok zor bir süreci başlattı.
Şimdi ise eski günler hatırlandı.
Fenerbahçe Avrupa’da yükselirken, AKP hızlı bir inişe geçti. Demek ki, hem siyasi partilerimiz için hem futbol takımlarımız için hem de başarıyı yakalamak isteyen herkes için hedef Batı’dan, Avrupa’dan geçiyor.
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025