Düşünebiliyor musunuz? Kızılırmak’tan aldığı suyu sessiz sedasız Ankaralılara içiren Belediye Başkanı Melih Gökçek, kendi ayıbını örtmek için bir manevra yaptı ve o gün bugündür; Türkiye, İzmir’in suyunu konuşuyor.
Gökçek iddia ediyor.
“Bizim değil, İzmir’in suyuna bakın... Arsenik insan hayatını tehdit ediyor...”
“İzmir’deki kanser vakalarında artış var...”
“İzmir’i zehirliyorlar...”
İspat...
Yok...
Gökçek’e göre öyleymiş.
Zannediyormuş...
Öyle düşünüyormuş.
Elinde veriler yokmuş ama kanser vakalarındaki patlamayı herkes konuşuyormuş.
Bu nasıl bir üsluptur...
Bundan kısa bir süre önce İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu bir araya gelip suyla ilgili bir basın toplantısı yapmamış mıydı?
Türkiye’ye nasıl objektif bakanlık yaptıklarını gösterecekleri bir ortam yaratacaklarına siyasi bir linç yapmamışlar mıydı?
“Denetimlerimizi parti farkı gözetmeden yapıyoruz...” deyip...
Sonra hep bir ağızdan İzmir’e yüklenmemişler miydi?
Yanlış mı hatırlıyorum.
Söz dönüp dolaşıp, İzmir’e gelmemiş miydi?
Kızılırmak’tan gelen Ankara’nın suyunda bir sorun yoktu da...
İstanbul tertemizdi de...
Bütün her şey İzmir’de miydi?
İzmir’de aslında bu gerçekler aylar öncesinden görülmüş ve bilimsel çalışmalar başlatılmasına rağmen projeler yatırım aşamasına getirilmemişti.
Yani sorunun farkına çok önceden varılmış olmasına rağmen hızlı hareket edilmemiş, arseniğin fazla olan bölgelerde arıtmalar yapılıncaya kadar kuyular kapatılmıştı.
Bana göre bu süreç kamuoyuna nedense iyi anlatılamadı.
Daha doğrusu...
Gökçek’in can havliyle elindeki kızgın topu İzmir’e atmasını kimse beklemiyordu. Gökçek’e cevap yetiştirileceğine algılamayı değiştirecek hamleler yapılmalıydı.
* * *
Büyükşehir Meclis üyelerinin Tayland’a EXPO için gitmesi nasıl tam anlatılamadıysa; sudaki arsenik olayı da anlatılamadı.
Herkesin kafasında Gökçek’in sözleri kaldı.
“İzmir’deki kanser vakalarında artış var...”
“Başkan ne yapıyorsun, senin yaptığın siyaset falan değil...” denileceğine, kapı gibi Sağlık İl Müdürlüğü’nden alınacak raporla cevap verileceğine; git canlı yayına çık Gökçek’e cevap yetiştir.
Belki çok az kişi biliyor. Ama hala ilk olan İzmir’deki Kanser İzlem ve Denetim Merkezi’nde günlük veriler toplanıyor, yıllara göre istatistikler çıkarılıyor.
Hangi hastanede kaç kişi yatıyor, kaç kişi tedavi oluyor. Tek tek belli... İsimlerine kadar...
Bunları ortaya koymak gerekirdi; algılamayı tersine çevirmek, Ankara’nın Kızılırmak’ına cevap vermek...
Bu yol yerine canlı yayında Gökçek ile televizyona çıkmak, çıkmaz sokağa girmek gibidir.
Gökçek konuşur, konuşturmaz...
Bunu da siyaset sanır.
Algılamayı yönetmek de ayrı bir beceri gerektirir.
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025