Rotary, “İyilik yap, denize at” felsefesini benimseyen uluslararası bir organizasyon olduğu için, çoğu zaman hayata geçirdiği projeler, kısıtlı bir çevre tarafından biliniyor.
Oysa son yıllarda “bizim yardımımız daha iyi” edasıyla dolaşan ama sadaka kültürünü yaygınlaştıran gruplarla gerçek sosyal sorumluluk projelerini yürüten grupları ayırt etmemiz gerekiyor.
Benim hayat görüşüme göre iyilik yapanlar bunu hiçbir zaman reklam aracı yapmamalıdır.
Ama toplumun genelini ilgilendiren ve örnek olanlar da teşvik edilmeli.
Örneğin Türk Rotary’si gerçekten de çok önemli sosyal sorumluluk projeleri yürütüyor.
Sayısız insanın hayatı bu programlarla değişiyor, dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayanlar ortak bir proje yürütmenin aynı zamanda keyfini yaşıyorlar. Rotary, insani hizmetler sağlayan, bütün mesleklerde yüksek etik standartları teşvik eden ve dünyada iyi niyet ve barışın tesisine yardımcı olan iş ve meslek insanlarının dünya çapında birleştiği bir organizasyon...
Bugün dünyada 160’tan fazla ülkede, 30 bini aşkın Rotary kulübünde yaklaşık 1 milyon 200 bin Rotaryen bulunuyor.
Rotary gibi benzer amaçları paylaşan Lions’larda da bu rakamlara rastlamak mümkün.
Bugün size yüzlerce kulüp arasından sadece birinin yürüttüğü bir çalışmadan bahsedeceğim.
Mavişehir Rotary, İzmir’de “eşli bağış” denilen modeli en iyi uygulayan kulüplerinden birisi.
ABD’den “Rotary Club of Laurie Sunrise Beach” ile birlikte yürütülen projeyle Türkiye’de bir ilke imza atıldı.
Yurtdışından sponsor bir eş kulüp aracılığı ve Rotary Vakfı’nın ortaklaşa maddi katkılarıyla “Kidney Transport Ünitesi” adı verilen çok özel bir cihaz, Ege Organ Nakli Derneği’ne bağışlandı.
Peki “Kidney Transport Ünitesi” ne işe yarar?
Organ naklinde saatler, bazen dakikalar önemli...
Bu ünitenin işlevi perfüzyon pompaları sayesinde donörden alınmış organları, transplantasyonundan önceki 72 saat boyunca vücut şartlarında muhafaza ediyor olması...
Daha da önemlisi taşınabilir bir cihaz olması...
Kalbi çarpmayan donörlerden alınan böbreklerin nakle kadar geçen sürede bozulmaya karşı daha hassas olduklarından dinamik ve doğala yakın bir koruma sağlanıyor.
Türkiye’de 18 merkezde yılda ortalama 350-400 organ nakli yapılıyor.
Birçok insan da umutla beklerken, bekleme, bozulma gibi türlü nedenlerden dolayı iyi haberi bir türlü alamıyor.
Organ bağışları giderek artmasına rağmen sırada çok insanın bekliyor olması, sıkıntının büyüklüğü konusunda bize ipuçları veriyor.
Başta da değindiğim gibi örnek projeler destek görmeli, alkışlanmalı ve tanıtılmalı...
Ancak bu sayede yenileri için güzel başlangıçlar yapabiliriz.
Mavişehir Rotary Kulübü’nü o yüzden tebrik ediyorum.
Hasan Ali Yücel’den günümüze
1897’de doğan Hasan Ali Yücel, dinsel geleneklerin etkin olduğu bir çevrede yetişip, felsefe eğitimi almış; yazarlık, öğretmenlik, müfettişlik, Atatürk’e danışmanlık, Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü, Orta Öğretim Genel Müdürlüğü’nün ardından 1935’te İzmir milletvekili, 1938’de Eğitim Bakanı olmuştur.
En önemli projesi olan köy enstitülerinin dışında, dünya edebiyat klasiklerinin çevirisi; çeşitli konservatuvar, fakülte ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin kuruluşu onun zamanında gerçekleşmiştir. Özellikle doğuda ilköğretimin güçlendirilmesi, dilin Türkçeleştirilmesi, ortak bilim dili oluşturulması, eğitime fazla kaynak ayrılması ve sabit bir eğitim politikası için savaşmış, okullarda dini eğitime karşı çıkmıştır.
Bakanken “farklı değerlendirmeleri önlemek” için Amerika bursu vermediği oğlu Can Yücel, çocukken babasına duyduğu hasreti şu dizelerle dile getirmiştir:
“Sevinçten uçardım hasta oldum mu, 40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a, Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla! Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu, Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.”
* * *
Oy kaybetme korkusuyla köy enstitülerinde geri adımlar planlanınca, 1946’da bakanlıktan, 1950’de kendini desteklemeyen CHP’den istifa etmiş, aynı yıl köy enstitüleri kapatılmıştır.
Mevlana, Goethe, Tevfik Fikret ve Atatürk hayranı olan Yücel, hem milliyetçi hem hümanist hem dindar hem laik olunabileceğini kanıtlamış; ancak kimseye yaranamamıştır. Dinciler tarafından “dinsizlik”le, milliyetçiler tarafından “komünistlik”le, solcu devrimciler tarafından “faşistlik”le suçlanmıştır. Bunları yanıtladığı şiirden bir bölüm:
“Kendim de bilmiyordum, komünistmişim meğer... Sizi bilmem ben amma, buna şeytanlar güler. Hangi sözün sonuna “ist” gelmişse o bendim. Tanıyamaz olmuştum artık kendimi kendim. Madem sonunda “ist” var, nasıl komünist olmam? Yüzde yüzdü bir yandan bunlarca faşist olmam! Bu şaşkınlar yüzünden olmuştum ben sosyalist... Hem komünist, hem faşist hem de antinasyonalist. Düşünmediler, bunlar birbirine uymuyor. Vicdan sağırlaşınca, akıl Hakkı duymuyor. Bir gün Mevlûd okutup, bir gün yaptılar dinsiz... Ne diyeyim, inandı buna pek çok beyinsiz...”
Günümüzde yaşanan bazı olaylar bana Hasan Ali Yücel’i anımsattı nedense.
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net)
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025