Gelin EXPO’yla ilgili daha sağlıklı, daha objektif yorumlar yapalım.
Uluslararası Sergiler Bürosu (BIE) genel kurullarını Le Palais des CongrËs de Paris’de yapıyor.
Sizler televizyonlarınızın başında, bizler de Paris’in bu büyük kongre salonunda sunumları izledik.
Eğer BIE delegeleri pazartesi günkü sunumu izleyip oylarını kullansaydı, büyük bir ihtimalle EXPO’yu Milano değil İzmir kazanmış olacaktı.
Sadece Türk delegasyonu değil, projeyi farklı açılardan değerlendiren birçok profesyonel göz de aynı şeyi dile getirdi.
Ama gerçek çok farklıydı.
BIE delegeleri ülkelerinin dışişleri bakanlıklarında görevli bürokratlar oldukları için bağımsız hareket etmeleri mümkün değildi.
O yüzden çoğu oylarını netleştirerek salona girdiler ve oy kullanan 151 delegenin 151’i de herhangi bir değişiklik yapmadan elektronik oylamadaki tuşlara bastılar.
Sahnedeki performans olmasa da yine iki sunum arasındaki bazı detaylar aslında EXPO’nun sonucu da belirleyen faktörler oldu.
Bunlar ne miydi?
Size biraz yardımcı olayım.
Milano görsel bir şov yerine İtalya’nın gücünü sergileyen ve lobideki başarısını kanıtlayan bir senaryoyla BIE üyelerinin karşısına çıktı.
İtalya ilk günden bu yana “Milano EXPO’nun evrensel değerler taşıdığı” temasını işledi.
O yüzden son sunumda da UNICEF’in iyi niyet büyükelçisi Senegal’li şarkıcı Youssou N’dour ile başlandı. Ünlü şarkıcı, kendi ülkesinde ve Afrika kıtasında özellikle yaşam standardının geliştirilmesi ve sosyal çalışmalarıyla tanınıyor.
Zaten Afrika kıtası ve Latin Amerika ülkeleri sonucu değiştiren en önemli faktör oldu.
Hollanda Milli Takımı’nın ve Milan’ın ünlü oyuncusu Seedorf, ABD eski başkan yardımcılarından ve 2007 Nobel Barış Ödülü Sahibi Al Gore ve Fransa’nın ünlü ekonomistlerinden Jacque Attali ile güç gösterisi yaptı.
Başlangıçtan bu yana eleştirdiğim ve dikkat çekmek istediğim konu buydu.
Milano’nun teması bizden daha güçsüz olmasına rağmen İtalyanlar buna evrensel bir derinlik katmayı bildiler.
Elbette Al Gore’un gelişi ve Milano lehine tercihte bulunması bize atılan son dakika golüydü.
* * *
Peki...
İtalyanların sunumda izledikleri hiyerarşiye dikkat ettiniz mi?
Önce İtalya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Massimo Dalema, ardından İtalya Başbakanı Romano Prodi ve en son olarak Milano Belediye Başkanı Letizia Moratti konuşmasını yaptı.
Dalema ve Prodi ne söyledi?
İtalya hükümetinin Milano’ya olan desteğini açıkladı ve devlet olarak projeye garantilerini sundular.
Bizde durum nasıldı?
Bant kaydı alınmış önde gelen birçok sanatçımız, kültür elçimiz, işadamımız görüşlerini açıkladı. Dünya Sağlık Örgütü’nün en üst düzeydeki Türk yöneticisi Tomris Tüzmen ve TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş kısa birer konuşma yaptı.
Dışişleri Bakanı ve EXPO 2015 Yürütme Kurulu Başkanı Ali Babacan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve son olarak da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül projeyle ilgili görüşlerini açıkladılar.
Ya İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu... Moratti’nin tam tersine son sözü değil, ilk sözü söyleyen kişiydi.
* * *
Yapılanları küçümsemiyorum, çabaları göz ardı etmiyorum. Kaybetmemize rağmen İzmir’in geleceğinden de, bu tür büyük projelere daha hazır olduğumuzdan da eminim.
Ama bazı yanlışları da söylemek ve üzerinde tartışmak zorundayız.
İtalya’da EXPO projesinin başında Letizia Moratti vardı, Türkiye’de ise Dışişleri Bakanlığı...
Abdullah Gül bakanlığı döneminde bu işin peşini hiç bırakmadı. Ancak Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler döneminde EXPO sahipsiz kaldı. Bu süre içinde İtalyan heyetler bütün dünyayı tek tek dolaştı. Hatta kritik gördükleri ülkelere iki, üç kere gittiler. Sonrasında ise Ali Babacan bu konuya yeterli ilgili asla göstermedi. Dışişleri Bakanı ve aynı zamanda EXPO 2015 Yürütme Kurulu Başkanı olduğunu unuttu. Böyle olunca çok başlı bir organizasyon modeli oluştu. Her kurum ve her kişi kişisel çabalarla projeyi bir noktaya taşımaya çalıştı.
Oysa stratejinin tek elden yapılması ve planlanması gerekiyordu.
Paris’teki sunumdaki ayrıntı işte bunu çok güzel özetliyordu.
EXPO gibi büyük projelerde evsahibi her zaman kentin belediye başkanıdır, devlet ve hükümet yatırımın garantisidir.
Başkanın AKP’li, CHP’li, MHP’li olması önemli değildir. Önemli olan bir şehrin, bir ülkenin kazanmasıdır.
Baştan beri yapılan siyasi rant hesapları bu projenin gücünü etkilemiştir.
Eğer alamadıysak birinci neden budur.
Yarın devam edeceğim.
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025