27.02.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:
Talat Halman
Dünyanın en değerli modern resim koleksiyonlarından biri Üsküp'tedir. Nerden nereye diye düşünmemek elde değil. Nedeni iyi biliniyor: Deprem felaketinden doğan sempati, bir tarihi anı değerlendirmeyi bilen vizyon ve enerji bir araya gelince, Üsküp Modern Sanat Müzesi yaratılmış. Nasıl mı? Öyküsü ilginçtir.
1963'te yaman bir deprem, Üsküp'te korkunç hasar yapmıştı. On binlerce ölü ve yaralı... Belli başlı birçok bina dahil, binlerce yapı yerle bir olmuştu. Yirminci yüzyılın en büyük deprem felaketlerinden biri...O sırada, Üsküp Belediye Başkanı Kemal Seyfullah'tır. Güçlü bir devlet adamıydı Kemal Seyfullah. İkinci Dünya Savaşı'nda Naziler'e karşı Yugoslav partizanlarının liderlerinden... Tito'nun yakın arkadaşı ve savaştan sonra Tito'nun 11 kişilik kabinesinin üyelerinden. Yugoslavya'da en yüksek düzeyde çalışan Türk... Büyükelçi olarak da hizmette bulunmuştu.
Deprem olur olmaz Belediye Başkanı Kemal Seyfullah, kolları sıvamış, kurtarma operasyonlarını yönetiyor. Cesetler, yıkıntılar, yaralılar arasında canla başla çalışırken, telsizde bir Makedon ressam dostu. Kemal Bey "Görüşemem," diyor. Ressam ısrarlı: "Kemal" diyor, "Görüşeceksin. Geleceğin Üsküp'ü için beni dinlemek zorundasın." Kalkıp geliyor belediye başkanının bulunduğu yere. "Bak," diyor, "Dünya bizim kente, bize ağlıyor şu sırada. Sen bir çağrı yayınlayacaksın: Geleceğin Üsküp Müzesi için resim bağışları isteyeceksin!" Kemal Bey, "Deli misin sen" diyor; "Şu duruma baksana. Benim resim mesim düşünecek, çağrı yapacak halim mi var?" Ressam arkadaşı, "Tarihi bir görevdir bu!" diye ısrar ediyor. Az sonra, çağrı metnini dünyaya yayıyorlar. Dünya ressamlarını heyecanlandırıyor bu çağrı. İlk telgraf Picasso'dan geliyor, onun ardından Braque haber gönderiyor: Ve yüzlerce önde gelen ressam, eser bağışlıyor.
Birkaç yıl sonra, yeniden inşa edilen Üsküp kentinde bir tepenin üstüne güzel bir müze binası konduruyorlar. Başta Picasso'nun gönderdiği tablolar olmak üzere, yüzlerce değerli eser sergileniyor orada. Üsküp Modern Sanat Müzesi böyle yaratılıyor işte.
Makedon ressam ile Türk Belediye Başkanı, o anı değerlendirmeselerdi Üsküp'te öylesine görkemli bir koleksiyon olmayacaktı.
Kültür hizmetlerinde yaratıcı ruh, daima zorluklardan ve olanaksızlıklardan öteye, uzak ve geniş ufuklara bakmakla zafer kazanır.
Biz, depremde iyi bir sınav vermedik. Hele yıkıntıların ötesinde bir şeyler yaratmaya çalışmak, aklımızın köşesinden bile geçmedi. 37 yıl önce iki Yugoslav'ın gerçekleştirdiği eserden ilham almadık. O güçlü öyküyü anımsamadık bile. Yazık.
17 Ağustos'tan beş buçuk ay sonra, devletimiz hayati denecek kadar önemli bazı projelere -bu arada, hakkı olan destekten yoksun bırakılırsa inşaatı duracak olan İstanbul Kültür ve Kongre Merkezi'ne- yardım etmemek için, depremi hala bahane olarak kullanıyor. Yazıklar olsun. Uyanmak, hizmet etmek zamanı geldi!
AND'IN ANITI: Metin And, birbiri ardına görkemli eserler veriyor. En yeni şaheseri, "40 Gün 40 Gece: Osmanlı düğünleri, şenlikleri, geçit alayları"... Okumaya, seyretmeye doyum olmuyor. İçinde yüzlerce minyatür, resim, figür, motif... Metin And'ın Osmanlı şölenleri ve geçit törenleri konusundaki bilimsel çalışması, kitabın tasarımını yapan Ersu Pekin'in üstün başarısı, Toprakbank'ın cömertliği, hepsi biraraya gelince harika bir eser doğmuş. Dert görmesin elleri... Ne mutlu Türk kültürüne ki Metin And'ı var.