Kilo kaybetmekle ilgili doğru bilinen bazı yanlışlar, diyet yapmak isteyenlerin büyük bedeller ödemesine yol açabiliyor. Bilgi eksikliği nedeniyle diyet, mahrumiyet ve yasaklar olarak görülüyor. Sonunda doğal olarak vazgeçen ve ‘battı balık, yan gider’ bakış açısıyla obeziteyle tanışanların sayısı artıyor.
Mesleki tecrübelerim gösteriyor ki, konu diyet, sağlıklı beslenmek ve kilo vermek olduğunda çok fazla yanlış bilinen ya da bilinmeyen var... Bugün ve çarşamba günkü yazılarımda size en çok karşılaşılan diyet yanlışlarından bahsedeceğim. Özellikle yaklaşan yaz aylarında herkesi hızlı bir şekilde kilo verme telaşı sarmışken, aynı hatalara bir kez daha düşmemek için bildiklerimizi hatırlayalım...
EFSANE 1: Kilo vermek için yapman gereken tek şey kalorileri saymak
GERÇEK: Bunun sadece bir kısmı doğru. Eğer aşırı kiloluysanız, hedeflediğiniz kiloya ulaşıncaya kadar her gün ne kadar kalori aldığınız çok önemli. Ama tek başına aldığınız kaloriler değil, yaktığınız kaloriler de büyük önem taşıyor. Ayrıca sağlıklı kilo vermek sadece daha az kalori almanın ve bunları yakmanın ötesinde. Kalori aldığınız kadar, kalorilerin nereden alındığı da mühim.
Her gün beş besin grubundan alınan
Sosyal medyada erik fotoğrafları paylaşılmaya başladıysa yaz iyice yaklaştı demektir. Baharın ve yazın müjdecilerinden biri olan eriği sevmeyen var mıdır bilmiyorum ama 2 bin çeşidi olduğunu ben yeni öğrendim. Sevmeyenlere sevdirecek, sevenlere de daha çok erik yedirecek nedenlere bir bakalım…
Sadece Türkiye’de yetiştirilen çeşitlerin sayısı da 200’ün üstündeymiş. Ülkemizde en tanınmış erik çeşitleri can eriği, papaz eriği, mürdüm eriği ve tatlı üryani eriği. Eğer sulu, lezzetli ve rengarenk gelen bir meyve istiyorsanız, erik tam da sizin aradığınız meyve. Çünkü farklı dönemlerde olgunlaşan eriğin, farklı biçim ve büyüklükteki meyvelerinin ince kabuğu, türlere göre yeşil, sarı, kırmızı, pembe ve mor renklerde…
Son derecede besleyici olan erik taze yenebildiği gibi kurutulabiliyor da. O nedenle her mevsim bulunabiliyor. Sindirim problemi çekenler kış aylarında da hem oldukça lezzetli ve yararlı olan kuru eriği rahatlıkla tüketebilirler.
Antioksidanlardan zengin
Erikte bulunan güçlü antioksidan bileşenler hücreleri serbest radikallerin tahribatına karşı koruyor. Antioksidan bileşenleri ile vücudu koruyan ve yüksek oranda C vitamini içeren erik hastalıklara karşı direncimizi
The New Yorker
Magazine’in eleştirmeni ve yorumcusu Alexander Woollcott “Sevdiğim her şey ya kanuna, ya ahlaka aykırı ya da şişmanlatıyor” demiş. Siz ne
düşünüyorsunuz?
Çevreme sorduğumda ortak görüş bu aykırılıkların yaşamımıza bazı kısıtlamalar ve yasaklar getirdiği konusunda yoğunlaşıyor. Genelde insan doğasının yasakları delme eğilimi nedeniyle de bu yasaklar ve kurallar engelleyici olamıyor. Hatta imrendiriyor, teşvik ediyor. Parktaki bankın üzerindeki ‘Yeni boyandı, dokunmayın’ yazısının, çoğumuzda dokunup kontrol etme duygusu yaratmasının nedeni de budur.
Canımızın
çikolata, simit ya da patates kızartması istemesi, doğuştan gelmez. Aynı şekilde brokoli ya da ıspanağa duyulan isteksizlik de doğuştan değildir. Bizim sağlıksız yemek seçimleri yapma konusunda şartlanmamız zamanla oluşur. Tuffs Üniversitesi’nde yapılan bir pilot çalışma, yüksek kalorili besinler yerine, sağlıklı yiyeceklere istek duyması için beynimizi yeniden
programlamamızın mümkün olduğunu
Beslenme, yaşamın her döneminde sağlık için büyük önem taşıyor. İnsan vücudunun yapısını oluşturan kemiklerin gelişmesi ve korunabilmesi için beslenmeye dikkat edilmesi gerekiyor. Aslında bu gelişim, anne karnından itibaren başlıyor. Yani anne adayının da beslenmesine dikkat etmesi ve kalsiyum açısından zengin bir program uygulaması tavsiye ediliyor.
Kalsiyum denince aklınıza hemen süt ve süt ürünlerinin geldiğini biliyorum ama bu minerali birçok besin grubundan karşılayabilirsiniz. Küçükken “Kemiklerin için süt iç” diyen ve elimize bir bardak tutuşturan annelerimiz haklı. Ama sadece süt ürünleri değil, sebzeler de kalsiyum içeriyor. Lahana, ıspanak, brokoli ve roka gibi yeşil yapraklı sebzeler kalsiyumun iyi kaynakları arasında.
Yetişkin bireylerin günlük kalsiyum ihtiyacı 1000 - 1200 mg.’dir. 100 gram pişmiş ıspanak, yaklaşık 136 mg. kalsiyum içerir.
Kalsiyum dişlerimizde ve kemiklerimizde depolanmasına rağmen her gün deri, ter, saç ve diğer yollarla vücuttan atılır. Vücudumuz kalsiyum üretemez, bu yüzden doğal yolla besinlerden ya da özel bir durumunuz varsa takviye ilaçlarla kalsiyum desteği sağlayabilirsiniz.
Kalsiyumun pek çok görevi var. Kaslarımızı hareket
1903 - 2003 yılları arasında yaşayan Hollywood’un ünlü komedyenlerinden Bob Hope, “Orta yaş, yaşının kendini orta taraflarda göstermeye başladığı zamandır” demiş. Ne kadar da doğru!
Orta yaş döneminde erkeklerde bel çevresi yağlanmakta. Kadınlardaysa 40 yaşından önce en çok yağ bulunan yerler kalça ve basen bölgesiyken, 50 yaş ve menopoza doğru yağlanmalar karın bölgesine dağılıyor.
Singapur Genel Hastanesi Endokrinoloji Bölümü, Sing Sağlık Grubu’nun danışmanı Dr. Sonali Ganguly, orta yaşlarda kilo almanın en önemli nedenlerinden birinin hormon değişimi olduğunu söylüyor. “Premenopoz sırasında (menopoz öncesi) progesteron seviyelerinin azalması ve östrojen düzeylerinin göreceli olarak korunması nedeniyle birçok kadın kilo alır” diyor.
Erkeklerde orta kısımlarda kilo alımına yol açansa, yaş ilerledikçe testosteron seviyelerinin değişmesi. Hareket azlığı ve kas kaybı da yağlanmayı artıyor. Östrojen fazlalığı kilo alımına yol açsa da, stres, hareketsizlik ve kötü beslenme orta yaşlarda aşırı kilo alımının nedenleri arasında.
Düşük metabolik hız: İnsanların metabolik hızları yaşla birlikte yavaşlar. 30 yaşından sonra vücut her 10 yılda bir metabolik hızını yavaşlatır. Bunun ilk
“Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar” atasözünü bilirsiniz... Bu, birinin zenginliğinden çok söz etmenin gereksizliğini ve yersizliğini belirtmek için söylenen bir sözdür.
Aynı şey son yıllarda sağlıklı beslenme için de geçerli. Özellikle sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzı haline getirmeyi başarmış ya da başarmaya çalışan bazı insanların, kendilerinin zararlı, abur - cubur olarak gördüklerini yiyenlere gözlerini devirerek baktıklarını fark ediyorum. Bence bu doğru bir davranış değil.
Daha çok danışanla çalıştıkça, sosyal medya, televizyon programları gibi çeşitli yollarla binlerce kişiyi gözlemleyip, kendimi de tanıdıkça, her bireyin yiyeceklerle özel bir ilişkisi olduğunu daha iyi kavrıyorum. Her zaman söylediğim gibi, beslenme de parmak izi gibi kişiye özel... Bir kişi ne yemeli ya da yememeli bana bağlı değil. Ya da başka birine…
Genelde hiçbirimiz eleştirilmekten veya öneri almaktan hoşlanmayız. Karşımızdaki her insanın da öyle olduğunu düşünerek, onu yediklerinden dolayı yargılamaya bir son vermemiz gerekiyor. 22 yıllık meslek hayatımda edindiğim tecrübelerim gösteriyor ki, insanlar yasak ya da yanlış bir şey yaptıklarını düşündüklerinde kendilerini cezalandırmaya
Efsaneye göre, Zeus kendinden ateşi çalıp insanlara veren Prometheus’un kardeşi Epimetheus’a balçıktan yapılmış tanrısal güzellik ve zekaya sahip Pandora’yı eş olarak gönderir. Epimetheus kardeşinin tüm uyarılarına karşı Pandora ile evlenir. Zeus, Pandora’ya evlilik hediyesi olarak topraktan yapılmış, çömlek benzeri bir kavanoz (yanlış yapılmış bir çeviri sonucu kutu olarak anılmaktadır) hediye eder ama bu kavanoz asla açılmamalıdır. Bir süre sonra merakına yenilen Pandora, kavanozu açar ve içindeki tüm kötülükler dünyaya yayılmaya başlar. Ancak derler ki; son anda kutuyu kapatır bu da insanların içindeki “umut”tur; kötülüğün yayılmamış olması umudu.
Pandora’nın bu meşhur masalında umut; yaşam zorluklarından korunmak ve zorlukların ortaya çıkmasını önlemek anlamına gelir. Umut, sorun ortaya çıkmadan önce ve çıktıktan sonra önemli rol oynar. Önleme ve iyileştirme çabaları sırasında, aralarında doğal bir sinerji oluşur.
15 üniversite kadınının çeşitli kanserlerle başa çıkma aktiviteleriyle ruhsal umut ilişkileri incelenmiş. Umudu düşük kadınlara nazaran, umudu yüksek kadınların başa çıkma tepkilerinin daha yüksek olduğu saptanmış.
Artan kanser oranları
Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanser türlerinden biri. Yavaş seyirli bir tümör olmasına rağmen yalnızca Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl yaklaşık 30 bin insan bu hastalık nedeniyle hayatını kaybediyor. Prostat Kanseri Derneği’nin verilerine göre; erkeklerde kansere bağlı ölümlerde akciğer kanserinden sonra ikinci sırayı alan prostat kanseri, kanser ölümlerinin yüzde 10’undan da sorumlu. Dünyada her yıl daha çok kişiye prostat kanseri teşhisi konulacağı ve bu hastalığa bağlı 28 bin 170 kişide ölüm olacağı
tahmin ediliyor.
Erken tanı çok önemli
İyi haber; önceki yıllarda prostat kanserine bağlı ölümler artış gösterirken özellikle 1994’ten itibaren prostat kanserine bağlı ölümlerde kademeli olarak düşüş başladı. Bunun en önemli sebebi erken tanı olarak kabul edilmekte. Erken teşhis, birçok hastalıkta olduğu gibi burada da çok önemli. Fakat ‘tetikte beklemek’ bir şey yapmamak anlamına gelmiyor.
Beslenmeyle önlem
Gittikçe artan kanıtlar, diyetinizde ufak bir değişiklik yapmanın prostat kanserinin yayılmasını yavaşlatabileceğini, bu hastalığı önleyebileceğini ve en önemlisi hastalıktan koruyabileceğini göstermekte.