Dilek Gappi

Dilek Gappi

dilek.gappi@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BUGÜN, bana göre, her şeyden önce birlikte yaşadığı topraklarda bağımsızlığının tehlikeye girmesi karşısında ‘Bir olabilme, millet olabilme ve her zorluğu aşma’ gücünün simgesi...
Ülkenin paylaşılma planları ne romandı, ne de film...
Atatürk Cumhuriyet anlayışına daha sonra büyük bir tutkal ekledi. Bu tutkal “ekonomik ve sanayi kalkınma hamlesi”ydi.
Cumhuriyet ilan edilmeden toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde Atatürk net tavrını ortaya koydu. Yaşanan bozgunların tümünün ekonomik durumla bağlantılı olduğunu, yeni bir Türkiye’yi yüksek düzeye ulaştırmak için ekonomi etrafında mücadele edileceğini söylüyordu.
Osmanlı’da ilk sanayi sayımı 1915’te yapılmış, 75’i gıda olmak üzere toplam 264 işyeri belirlenmişti.
Cumhuriyet, sanayi ve üretimi böyle devraldı.
**
1923’ten 1940’lara kadar olan dönemde birçok kamu kuruluşunun temeli atıldı. Kasada para yoktu ama zorluklar göze alınıp bugün bile sanayiye yön verebilen ya da daha sonra özelleştirerek gelir elde edilen kuruluşlar doğdu. Kamu gücü yerini 1955’lerden sonra özel sermaye birikimine bırakırken, sonraki yıllarda “Cumhuriyet felsefesinden” uzaklaşmanın sinyalleri hissedilir oldu.
Bir denge unsuru olarak devreye giren kamu yatırımlarında, ülkenin doğusu yavaş yavaş bu ortak hamlenin dışına itildiğini hissetmeye başladı. 80’lerle birlikte ise sanayi üretimi ülkede belli merkezlere kayarken ülke 1994, 2000 ve 2001 krizlerine rağmen sanayi gücünü korumaya çalıştı.
Ta ki 22 Şubat 2001 sabahına kadar... Türkiye, bir devalüasyonun ardından döviz fiyatlarının dalgalanmaya bırakıldığının ilan edilmesiyle birlikte sanayi üretimi açısından belirsizlik sürecine girdi.
Ucuz döviz politikasına bağlı; bıçak sırtına dayalı, “ithalat” ın önünü tamamen açan, “spekülatif-büyüme, yüksek işsizlik, yüksek borçlanma (kamu borcu özel sektöre döndürüldü) ülkeyi sık sık “Cari İşlemler ve Dış Ticaret Açığı sorunuyla yüz yüze bırakır oldu. Son yıllarda bu açığı kısmen doğrudan yabancı sermaye girişleri, daha çok ise spekülatif ve genelde kısa vadeli sermaye girişleriyle kapatmaya çalışıyoruz.
**
Bir evin ne kadar zenginleştiğini ancak toplam gelirin ne kadar arttığı ile ölçebilirsiniz. Buzdolabının dolu, evdeki eşyaların lüks olması gerçeği yansıtmaz çoğu zaman.
TÜİK son olarak, Ocak-Eylül döneminde dış ticaret açığının yüzde 70.3 artışla 48.6 milyar dolar olduğunu açıkladı. Yani üretim ve sanayi açığı kar topuna dönüşüyor.
Bugün, haklı ya da haksız Cumhuriyet rejiminin eksikliklerini deşmek, eksiklikleri tamamlamak yerine ruhuyla hesaplaşmak adeta alışkanlık oldu. Ancak “Toplumsal bir olma, birlikte refah, birlikte kalkınma” ya dair üretim ve sanayileşme felsefesiyle kurulan Cumhuriyet aslında her ihmal edilişinde bizleri zayıflatıyor.
Cumhuriyet’in 87. yılı tüm bu gerçeklerin ışığında, kutlu olsun..



SunExpress, iyi ki İzmir’i çok sevdi...
BİRKAÇ gelişme ve birkaç kuruluş var ki; İzmir’in, çevresiyle birlikte gelişiminde son yıllarda sihirli değnek işlevi görmeye başladı.
SunExpress’in adını yaklaşık 7 -8 yıl önce Lufthansa’nın o dönemlerdeki Genel Müdürü, yine bir İzmir sevdalısı olan Sadık Elmas’tan duymuştum. Lufthansa ve THY’nin yüzde 50’şer ortak olduğu SunExpress, yeni dış hatlar terminalinin etkisiyle rotasını Antalya’dan sonra İzmir’e çevirdi.
İzmir’e havayolu ile gelen yolcu sayısı geçtiğimiz ay 5 milyonu geçerken, bunun 1 milyon 350 binini SunExpress getirid, İzmir’i Anadolu şehirleriyle de uygun fiyatlarla birbirine bağladı. Şimdi, Anadolu kentlerinin yurtdışı bağlantısında İzmir’i aktarma merkezi olarak kullanacaklarını açıkladılar.
Kaderin enterasan bir cilvesi belki de bu...
Yıllardır İzmirliler olarak yurtdışı, yurtiçi tüm hatlara İstanbul merkezli uçtuk, üstelik saatlerce havaaalınında bekledik...
SunExpress şimdi, yolcularını bekletmeden İzmir’den aktarımlarını sağlayacak.
SunExpress Genel Müdür Yardımcısı Hacı Say, son olarak önemli bir çabalarından söz etti. Antalya destinasyonu olan yabancı tur operatörlerine, her yıl Antalya’ya giden turistleri İzmir’e yönlendirmeleri konusunda çalışma başlattıklarını anlattı Say ve özellikle İzmir ve hinterlandının sağlık turizmi yönünden cazibesini aktaran tanıtımlar yaptıklarını aktardı.
Tabii bizler Adnan Menderes Havaalanı’na 5 milyon yolcu geldi diye seviniyoruz ama havayoluyla İstanbula 2010’un ilk dokuz ayında 19 milyon, Antalya’ya 15 milyon yolcu geldi.
SunExpress’in “Var olan yolcuyu taşırım” demekle yetinmeyen, kentin tanıtımını asıl odak noktalarına yönlendirmeye varan anlayışı İzmir için yeni bir şans olacaktır.