Dilek Gappi

Dilek Gappi

dilek.gappi@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

YIL 1970...
Kapalı ekonominin sancıları kendini hissettiryor, Türkiye sanayi ve siyasette yeni bir süreçten geçiyor.
İşçi hareketleri ile iktidar arasında restleşmeler, çekişmeler başlıyor. Birçok kentte, yüz binlerce işçi işi durduruyor, ekonomi zorlanmaya başlıyor.
Bu süreçte dönemin Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Şinasi Ertan yine dönemin İzmir Ticaret Odası Başkanı, geçtiğimiz günlerde vefat eden işadamı Sabri Tanık’la biraraya geliyor.
Ülkede yaşanan olaylar, Hükümet’in aldığı bazı kararlara yönelik kendi fikirlerini beyan etmek istiyorlar ancak Odaların bağlı olduğu 5590 sayılı Kanun çok sert, bu kurumsal kimlik altında eleştiri yapmak zor.
Şinasi Ertan, “Bir dernek kuralım düşüncelerimizi bu dernek çatısı altında özgürce iletelim” diyor ve ekliyor:
“Ama bu derneğin güçlü olması için İstanbul’u da arkamıza alalım. Sesimizi daha iyi duyururuz.”
Düşüncelerini yine dönemin iki güçlü işadamı Sakıp Sabancı ve Nejat Eczacıbaşı ile paylaşmalya karar veriyor, çift imzalı bir mektup yazıyorlar.
Ancak bu iki duayen işadamından tam da istedikleri yanıtı bulamıyorlar:
Gerisini Şinasi Ertan anlatıyor:
“Mektupta ‘Mutlak surette derneği kurmalıyız, aksi takdirde alınan yanlış kararların bedelini hepimiz çekiyoruz’ diye yazdık. Sanırım kendilerini Dernek için gereken kaynak sorunu biraz düşündürmüştü. O yüzden hemen yanıt alamadık. Daha sonraki istişarelerimizde de ısrarımızdan vazgeçmedik. Biz böyle bir derneği yalnızca İzmir’de kurmak istemiyorduk çünkü arkamıza İstanbul’u, özellikle bu saydığımız isimlerin gücünü de alınca daha etkili olunacağını biliyorduk.
Mektubumuza ilk başta olumlu yanıt alamasak da, İstanbul’da epey etki yaratmıştı. Ardından ülkede yaşanan olaylar tırmanmaya başlayınca 6- 7 işadamı biraraya gelerek kaynak sorununu aşabileceklerini düşünmüşler.
TÜSİAD’ın kurulmasında Vehbi Koç ön ayak olmaya başladı. Bizleri aradı, ‘Tamam derneği kuruyoruz’ dedi. İzmir’den de Selçuk Yaşar Bey, Raşit Özsaruhan Bey, Melih Özakat Bey de TÜSİAD’ın kuruluşu ve ilk yıllarında büyük çaba sarfettiler. Ben de, hem Sakıp Sabancı hem de Feyyaz Berker’in başkanlığı döneminde, başkanvekilliği görevi yaptım”
‘Bugün TÜSİAD’ın yapısında İzmirliler’in sayısının az olması hakkında ne düşünüyorsunuz’ diye soruyorum, TÜSİAD’ın kuruluşunu sağlayan fikir babasına, şöyle diyor: “Artık İstanbul bir yana, Türkiye’nin diğer illeri bir yana oldu. İstanbul o kadar büyüdü. O yüzden çok yorum yapmak istemiyorum. Ancak gönlüm temeldeki İzmir’in ağırlığının her zaman olmasını isterdi.”
* * *
Ardından Selçuk Yaşar’la konuşuyoruz.
Kendisine teklifin Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı’dan geldiğini belirtiyor. “İzmir’de bu işin öncülüğünü senin yapmanı istiyoruz” teklifi karşısında kendisini doğrudan TÜSİAD’ın içinde bulduğunu aktaran Yaşar, Sabancı’nın ricası üzerine başkan yardımcılığı görevini yürütüyor. Yaşar, “İlk yıllar TÜİSAD’ın kamuoyunda bilinmesi için basın yayın alanında bizzat çok çalıştım” diyor.
* * *
Bunlar anılar ve güzel anılar.
Önceki gün TÜSİAD’ın 40 yıllık üyelerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ödül verirken aralarında Şinasi Ertan, Selçuk Yaşar, Şevki Figen, Haluk Ösaruhan vardı ki, o tabloya girmesi gereken Sabri Tanık hayatta değil. Ayrıca Samim Sivri, Tufan Ünal, Muharrem Kayhan da TÜSİAD’a uzun yıllar emek veren İzmirli isimler oldu.
40 yıl plaketi alanlar arasında İzmirliler’in çok olması aynı zamanda o dönem için ülkenin en güçlü sanayisi ve en etkili işadamlarının da İstanbul’dan sonra İzmir’de olduğunun bir kanıtı.
Son yıllarda ise belki de kuruluşundaki etkisini simgelemek adına yönetimde İzmir’e bir koltuk ayrılıyor. Bugün Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas’tan başka yönetimde isim yok.
Ve artık TÜSİAD dendiğinde İzmir’i aklına getiren de yok.
* * *
TÜSİAD bugün ülkenin TOBB’la birlikte iki büyük kanaat önderi kuruluşu.
Elbette geçen zaman TÜSİAD’ın yapısında da çok şeyi değiştirdi. İlk kurulduğu yıllarda ardından Sakıp Sabancı, Şahap Kocatopçu, Rahmi Koç dönemlerinde TÜSİAD’dan çıkacak ters bir karar, Hükümetleri neredeyse titretir, günlerce tartışılır, iktidarlar ekonomi politikalarında TÜSİAD’ın çıkışlarına göre değişikliklere giderlerdi.
İşte o dönemlerde TÜSİAD, İstanbul ve İzmir demekti.
Geçen zaman İstanbul’u, sanayisini başdöndürücü hızla büyütürken, İzmir 70 -80’lerde sahip olduğu kadar büyük atılımlar yapamadı. Beş bankası, ülkede birçok alanda ilk olan üretimleri başlatan İzmir 70’lerden 2000’lere kadar sanayi gücüne sınırlı sayıda büyük tesis ekleyebildi.
İşte bu tablo kendini TÜSİAD’da da net gösterdi.
* * *
Yaşar Holding’in fabrikaları, BMC, Tütünbank, Egebank, Çimentaş, Batçim, Ege Endüstri, Ege Fren, Metaş, Arkas, İzmir’in bu köklü sanayi kuruluşlarının olduğu yıllarda TÜSİAD’da İzmir ağırlığı vardı.
Şimdi yok.
Zaten 1980’lerden sonra kurulmuş, beraberinde yan sanayiyi de yaşatabilecek büyük, kent ekonomisine dinamo olabilecek nitelikte, sayabileceğimiz kuruluş ismi de yok...