2001'in güç geçeceğini söylemek kehanet sayılmaz.
2001'in zaten kolay bir yıl olması beklenmiyordu. Ama son kriz durumu iyice güçleştirdi.
Bu arada yapısal reformlar bekliyor.
Örneğin; tarım reformu daha fazla ertelenemez.
Dünyanın en pahalı buğdayını üretiyoruz.
Sanayide ve bankacılıkta da reform ihtiyacı sırada duruyor.
Üretmeden para kazanma dönemi bitti, peki üretim nasıl tetiklenecek?
Bankalar tefeci olmaktan, sahibinin kasası olmaktan çıkartılıyor, hortumlama bitiyor sayılır. Peki, bankalar gerçek fonksiyonlarını nasıl ve ne zaman yerine getirebilecekler?
Devlet; harcamalarını borç alarak değil, vergi alarak karşılamak istiyor.
İyi de dar gelirli vatandaşı vergi cenderesinde daha ne kadar canlı tutabileceğiz?..
Ülke insanlarının bir bölümü asgari ücretle ölüme mahkum edilmiş sayılmaz mı?
Türkiye asgari ücret sıralamasında OECD ülkeleri arasında sonuncu durumda. Türkiye'de 150 dolar olan asgari ücret, Danimarka'da 2040 doları buluyor.
Akademisyenlerin de 2001 için öngörüleri umut kırıcı:
2001'de vergi gelirlerinde beklenen artış olamayacak.
Ekonomideki daralma nedeni ile büyüme hedefi tutmayacak.
Politik baskı nedeni ile kamu harcamaları beklenenin üstünde olacak.
Enflasyon yüzde 20'ler seviyesinin üzerinde gerçekleşebilecek.
Faiz yükü beklenenin üstünde olacak.
Özel sektörde maliyetler artacak.
Özelleştirme takvimi zamanında gerçekleşse bile hasılatı beklenenin altında kalacak.
Karamsar havayı karanlığa çeviren tutumlarında her şeye rağmen ısrar edenler de var.
Örnek olarak SSK yüzsüzlerini ele alın.
SSK'nın kamu ve özel kesimden alacaklarının toplamı 1 katrilyon 253 trilyon 402 milyar lira. Bu rakamın yüzde 78.47'lik bölümü yani 983 trilyon 522 milyar liralık en büyük bölümü prim borçlarını ödemeyen özel sektör kuruluşlarına ait.
2001'in özeti şu iki cümlede yatıyor:
Üç yıllık enflasyonla mücadele programının ikinci yılında yüzde 4.5 oranında büyüme, 33.7 katrilyonluk vergi geliri, 16.8 trilyonluk faiz harcamaları, yüzde 10 - 12 enflasyon hedefleniyordu. Ama bu hedeflere ulaşılması artık pek mümkün değil.