Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     SÜLEYMANİYE'de Türk ordusunun uğradığı hakarete kılıf uydurma çalışması bitti. "Ortak araştırma komisyonu"nun açıklamasında ABD'lilerin özür dilemesi gibi bir durum yok.
Açıklamada; "İleride bu gibi olayların tekerrürünün önlenmesi için her türlü tedbirin alınması konusunda görüş birliğine varıldığı" vurgulanıyor. Bundan şu da çıkmıyor mu? "Benzer olaylar tekrar meydana gelebilir..."
* * *
WASHİNGTON'un haberi olmadan Türk askerlerinin düşman muamelesine tabi tutulamayacağı herkesçe kabul ediliyor.
Öyleyse olan nedir?
Olan, ABD'nin Süleymaniye'de "tepki ölçümü"dür.
Türkiye'nin, Türk ordusunun tahammül sınırını anlama teşebbüsüdür.
ABD'nin, büyük bir ihtimalle bundan sonra da Türkiye'yi tedirgin eden girişimleri olacaktır. Çünkü, Süleymaniye'de test edilen, "Ankara'nın hazım kabiliyeti" ABD'nin görmek istediği gibi "light" çıkmıştır.
* * *
ABD makro düzeyde hiçbir ülkeye güven vermiyor. Ama Ankara'nın özel bir durumu var. Ankara dengesiz politikasının ceremesini çekiyor. Ankara 50 yılda yapılan pastayı, 50 günde altın tepsi içinde Kuzey Irak'taki Kürtlere hediye etmiş oldu. Şimdi ABD onları palazlandırıyor. Ankara'ya da bunu seyretmek düşüyor. Çünkü artık Türkiye bölgenin en güçlü ülkesi değil.
* * *
ABD'nin, dayanağını güçten alan harekatı BM'nin etkinliğini bile sona erdirdi. Artık geçerli olan hukuk değil, güç...
ABD, "ya benimlesin, ya karşımdasın" diyor. Ankara geleceği göremediği için yeni düzenden en çok zarar görenlerden oldu. Daha da olacak. Kısa hatta orta vadede Türkiye - ABD ilişkilerinin düzeleceğini ummak yanıltıcı olur. Örneğin dün gördük. Süleymaniye olayı üzerine Başkan Yardımcısı Cheney'yi arayıp konuşan Başbakan Erdoğan'a cevabi mektup Savunma Bakanı Rumsfeld'den geliyor. Bu ne demek, siz takdir edin.
Ama her şeye rağmen Ankara yeni bir programla yeni bir politikayla ve onurunu koruyarak ABD'yi kazanmanın yollarını aramalı, "biz bu bölgede varız, olmaya da devam edeceğiz, bizi devre dışı bırakacak bir politika ABD için de iyi olmaz" diyebilmelidir.

Hiçbir meslek "köşe yazarlığı" gibi değil.
Doktor insanlarla uğraşır.
Veteriner hayvanlarla.
Avukat davalarla.
Mimar yapılarla.
Köşe yazarları ise birbirleriyle...

Değişen yalnız masalcı
Bu ne biçim ekonomidir ki, o iyiye gittikçe(!), vatandaşın yaşamı kötüye gidiyor... Maliye Bakanı geçenlerde kemer sıkmanın 2004'te de süreceğini, anlatıyordu.
Oysa on yıllardır "Türkiye 2000'li yılların başında dünyanın ilk on ülkesi arasına girecek" diye umutlandırıldık.
Ama bu sözler masal olarak kaldı.
Bugün de aynı şey yaşanıyor. Memura, işçiye sadaka gibi zam ve bir elle verileni öteki elle geri alacak fiyat artışları ve vergiler...
Büyük çoğunluk için yoksulluk çemberini kırmak hala masal, değişen yalnız masalcı, o kadar...

Bu çocuklar harika(!)
Ulaştırma Bakanı'nın 24 yaşındaki oğlu koca koca gemiler alıp çalıştırıyor.
Ülker'in Cola Turka'larının Kadıköy bölgesinde dağıtım işini Başbakan'ın oğlu yapıyor.
Coca Cola'yı ise aynı bölgede eski Başbakan Yılmaz'ın oğlu dağıtıyor.
Çocuk yaşta büyük iş. Bravo, ama oğullara mı, babalara mı?

Bakan yanlışı savundu
'Neşter' sanıkları için adliye emaneti tatil günü müsteşar vekili tarafından açtırılıyor, kefalet tutarları yatırılıp, tahliyeler sağlanıyor.
Bu kolaylığın sırrı, Adalet Bakanlığı müsteşar vekilinin kardeşinin sanıklardan birinin ortağı olması.
Adalet Bakanı Çiçek de "tahliye kararı verilmiş, içeride mi tutsaydık" diye imtiyazlı sanıklara yapılan bu "kişiye özel işgüzarlığı" savunuyor.
Aynı muamele sıradan vatandaşlar için de uygulansa sözümüz yok, ama böyle olmuyor.
Özgürlük, yalnızca bazı hatırlı sanıklar için önemli sayılıyorsa, orada hukuk devletinden söz edilebilir mi?

Belediye fiyat bilmiyor
İstanbul Belediye Başkanı Gürtuna'nın talimatıyla "balık kampanyası" başlatıldı. Amaç, bu "sağlıklı besin"in tüketimini artırmak. Bunun için "Her mevsim balık, her yaşta sağlık" diye bir de kitapçık bastırılmış. Her şey iyi, güzel de belediyenin Sayın Başkanı Gürtuna balığın fiyatını biliyor mu?
Beyoğlu Balık Pazarı'nda dünkü balık fiyatlarından örnekler şöyle:
Somon; tane: 10 milyon lira, çipura; tane 5 milyon, levrek; tane 5 milyon, uskumru; tane 4 milyon lira.
Bu fiyatlardan balık alabileceklerin zaten tavsiyeye, kampanyaya ihtiyacı yok. Belediye, geniş halk kitlesi için ne kolaylık düşünüyor onu söylesin.