Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Doğan HEPER

İNSANIN rahat uyuması tek şeye bağlı.
Haksızlığa uğrarsa hakkını teslim edecek bir merciin olmasına.
Adaleti yerine getirecek bir makamın bulunmasına.
Yaşamın tek güvencesi bu.
Adliye.
Oysa bizde adliye dökülüyor.
Adliye kendi derdine düşmüş.
Hakkı, hukuku yerine getiremiyor.
Çünkü adliye mensuplarının birçoğu kendilerinin haksızlığa uğradıkları iddiasında.
Önce o haksızlığın ortadan kaldırılmasını bekliyorlar. Onların hakkı teslim edilirse onlar da toplumdaki haksızlıklarla mücadele edecekler.
Yani onların aklı, uğradıkları haksızlıklarda. O nedenle de vatandaş mafyaya sığınmak veya bizzat ihkakı hakka başvurmak zorunda kalıyor.
Bunun adı anarşidir.
Siz ne derseniz deyin. Bugün hak elde etme konusunda Türkiye'de anarşi var.
Bunu yetkililer de belirtiyor. Adalet Bakanı da çeşitli şekillerde ifade ediyor.
Adliye önlerinde son günlerde çok artan kavgalar, dövüşler, yaralamalar, cinayetler de bunun göstergesi değil mi?
Üstelik adliyeye baskılar da var. Öyle olmasa, hasta diye, 23 yıla mahkum biri siyasi nedenlerle serbest bırakılır da diğer hasta mahkumlar içerde nasıl tutulabilirdi? Gerekçe, düşünceyi ifade özgürlüğü ise, neden diğer benzer mahkumlar hala içeride, neden ifade özgürlüğüne engel yasalar kaldırılıp tüm mağdurlar serbest bırakılmıyor? Kişiye özel hukuk olur mu?
* * *
BAKIN şu son bilgilere:
Adalet Bakanlığı'nın genel bütçe içindeki payı geçtiğimiz yıla oranla binde 10 oranında azaldı. Bakanlık, 1998 genel bütçesinden binde 88 oranında pay alacak. Eğer bu pay artırılmazsa zaten ağır aksak işleyen adalet sistemi felç olacak. Adalet Bakanlığı'nın 129 trilyon dolayındaki 1998 bütçesinin yüzde 77.3'ü personel harcamalarına, yüzde 19.3'ü diğer cari harcamalara, yüzde 1.3'ü yatırım harcamalarına, yüzde 1.9'u ise transferlere ayrılmış durumda.
Halen adli ve idari yargıda boş bulunan bin 491 hakim ve savcı kadrosuna atama yapılamıyor. 4 bin 271 hakim ve savcı kadrosu daha temin edilerek acilen doldurulması gerekiyor. Mahkemelere düşen iş yükü, Avrupa standartlarının çok üstünde. Bir ağır ceza hakimi, bir yıl içinde en az 300 davayı incelerken, aynı alanda görev yapan Alman meslektaşı yılda 120 dosyaya bakıyor. 75 ilçede adli teşkilat bulunmuyor.
Cezaevlerinin ıslahı için 2 trilyon 750 milyar liraya ihtiyaç var.
* * *
ADLİYENİN eksikleri, adliyenin uğradığı haksızlıklar böyle. Ama bu, hakkın, hukukun savsaklanmasını haklı gösterir mi?
Ben yaşayarak biliyorum. Bir davada, kısa sürede üç hakim değişebiliyor. Son hakim katıldığı tek ve son duruşmada bilirkişileri de, tanıkları da dikkate almadan, kararı haklının aleyhine verebiliyor. Böylece işi başından atıyor.
Temyiz de böyle basit bir ihtilafla kafa yoracak değil ya, o da davayı, mahkemeden geldiği şekliyle tasdik ediveriyor. Yani kararı bozmuyor.
Ama objektif ölçülerle yüzde yüz haklı olan, ama mahkemede alelacele haksız ilan edilen davacı için olay adliyenin gözündeki kadar küçük bir olay sayılabilir mi?
Sonuçta iş silaha dökülürse, bunda adliyenin kusuru yok, denilebilecek mi?
Bu tip olaylar artmasaydı "bizzat ihkakı hak, çek senet mafyası, kiralık katiller, adliye önlerindeki dövüşler, kavgalar, rüşvet" bu derece artar mıydı?
Adaletin terazisini tutan el titriyor, ibre sallanıyor. Adliye çöküyor.

Notun notu
Vanspor - Antalyaspor maçından sonra tüm TV kanallarındaki haberleri izledim. Van Valisi birkaç haber programına telefonla katıldı.
Lafı uzatmayalım, merak ettiğim şu: Bu vali hala görevde mi?


Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr