Türkiye gözlerini Batı'ya çevirdi, Doğu'yu unuttu.
Bir süredir TV'lerdeki görüntüleri izliyor musunuz bilemem ama izleyenler görüyorlardır.
Kuzey Irak'ta Kürt devleti dönüşü olamayacak bir şekilde kuruldu bitti.
Bir resmen ilanı kaldı.
Üstelik resmi ilana bile lüzum kalmadan Ankara'da verilen Nevruz resepsiyonu ile bu devlet Türkiye'ye kendisini kabul ettirmiş de oldu...
Ankara bu emrivakinin farkında mı?
* * *
UZUN süre bizim bazı uzmanlarımız, uzman sayılanlarımız Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti olamaz, bu imkansız, diye bilgiçlik tasladılar, Ankara'yı da belki bunlar etkiledi...
Oysa şimdi Kuzey Irak'taki ordunun, polis gücünün eğitimi ve geçit törenleri TV'lerde yayımlanıyor.
Bu öyle bir görüntü ki, ancak bir devlet bu orduya ve polise sahip olabilir.
Hem de kurulan hükümetten, gümrükten, vergi toplama örgütünden ve mahkemelerden sonra...
* * *
ANKARA bu gelişmelere rağmen daima,
"Irak'ın bütünlüğünden yanayız" dedi durdu.
Ve bu sözü herhalde kendi söyledi, kendi dinledi.
Bağdat hala Kuzey Irak'a elini uzatamazken, o boş ortamda bir devlet oldu bitti. Üstelik bu imkan Amerika tarafından hazırlandı.
Bakın bu oluşumla, Türkiye'ye gelen Batılıların küstahça da bulduğumuz girişimleri çakışmıyor mu?
Herhalde buna, buluttan nem kapma demek yerine, uyanık olmamız gerek demek daha uygun düşecektir.
Kürt azınlığı, Kürt hakları, Kürtlere temsil imkanı, Kürtçe konuşma serbestisi, Kürtçe eğitim - okul, Kürtçe TV gibi söylemleri Batı neden ağzından düşürmez hale geldi? Batı'dan seslendirilen bu istekler neden baskı haline geldi?
Kuzey Irak'a biz gözlerimizi kapamış, arkamızı dönmüşken, daha doğrusu kafamızı kuma sokmuşken; Batı, Güneydoğu sorununu neredeyse Türkiye Cumhuriyeti'nin elinden almak peşinde.
Son günlerde üst üste gelen Avrupalı bakanların Ankara'da görüşmek istedikleri, ziyaret ettikleri kimlerdi, yalnızca kimlerin avukatlığını yaptılar, düşünün.
Onların davranışlarından anlaşılıyor ki, Avrupa Güneydoğu konusunda emrivaki yapmak istiyor, kendine göre çözüm empoze etmek istiyor.
Bu arzu ve isteklerle Kuzey Irak'taki oluşum ne kadar irtibatlıdır?
İkisi bir planın parçaları mıdır?
* * *
ANKARA'ya gelen Avrupalı bakanlar HADEP'i ziyaret ediyor da kapanma tehlikesindeki FP'yi ziyaret etmiyorsa, Leyla Zana'nın peşine düşüp, hapisteki Hasan Celal Güzel'i hatırlamıyorsa bu çifte standart akla neyi getirir?
Kuzey Irak'ta devlet kurulurken, Güneydoğu'da çeşitli gelişmeler tezgahlanırken, Ankara'daki Kuzey Irak resepsiyonu olaya tuz biber ekmiş sayılmaz mı?
Ne bakımdan tuz biber?
Ankara'nın uyuması bakımından.
Kuzey Irak'ta tanınmış bir devlet var mı ki, Ankara'da bir resmi kabul düzenleyebiliyor?
* * *
GELİŞMELER Türkiye'deki kardeşliği, birliği, bütünlüğü zedeleyecek boyuta gelmemeli.
Bunun anahtarı her şeye rağmen hala Ankara'nın elinde.
Güneydoğu kalkınma planı bir an önce ve hissedilir şekilde hayata geçirilmeli.
Teröre karşı kazanılan askeri başarı, kardeşlikleri perçinleyecek şekle getirilmeli. Güneydoğu insanı kazancıyla rahat yaşayacak halde olmalı.
Tüm bunlar yapılırken, Ankara kafasını kuma sokup oturacağına geri dönülmez hale gelmek üzere olan Kuzey Irak'taki gelişmeleri de kontrol altına alabilmeli, denetim altında tutabilmeli...
Geç kalınmadıysa...
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr