Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Savunma bitti, şimdi karar bekleniyor.
Davanın temyiz safhasında da herhalde Apo aynı taktiği deneyecektir.
İdamı önleme taktiği.
Apo kimi kez samimi konuşurmuş gibi yapıyor. Özür diliyor.
Kimi kez tehdit ediyor, aba altından sopa gösteriyor.
Bazı sözleri cinayetleri başkalarının, militanlarının üzerine atıcı oluyor, ama aynı konuşmada adeta militanlarını cesaretlendirici, onlara komutlar verici cümlelere de rastlanıyor.
Ama özet olarak söylemek gerekirse, Apo İmralı'da siyasi gösteri yapıyor.
Şam'dayken yapmadığı kadar siyaset yapıyor.
Dediklerinden herkesin anladığı herhalde şu: "Beni asmayın PKK konusunu bitireyim".
Bu sözün kabul edilebilir olması için bazı ipuçlarının da görülmesi gerekmez mi?
Mesela en basitinden şu sırada terörün durması gibi.
Oysa Güneydoğu'da terör durmuş değil, resmi binalar taranıyor, pusular kuruluyor.
Anadolu'nun içlerinde bile operasyonlar sürüyor.
En önemlisi de şu:
Madem Apo PKK'ya hala hakim ve sözünü dinletir durumda, öyleyse bunun göstergesi olarak bir kısım PKK'lıyı dağdan indirtip teslim olmalarını sağlayamaz mı?
Bu; "Beni asmayın PKK'yı şehre indireyim, normal hayata döndüreyim" sözlerine ne kadar güvenilebileceğinin ölçüsü olabilir.
Ama adadaki sözlere paralel, dağda hiçbir müspet gelişme yoksa Apo'nun ifadelerine nasıl olumlu yaklaşılabilir?
* * *
APO'nun İmralı'daki mahkemeyi adeta siyasi müzakere platformuna çevirme gayretine paralel gayretler dışarıda da var.
Alman İçişleri Bakanı'nın dünkü gayreti de bu yönde idi.
Bakan Otto Schilly; "Apo'nun idam edilmesi halinde, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesi şansının zayıflayacağını" açıklıyor.
Alman Bakan şunları söylüyor:
"Türkiye ölüm cezası meselesine kulaklarını tıkarsa, AB konusundaki çabalar ciddi şekilde zayıflar. Avrupa'ya kapılarını kapamaması, Türkiye'nin çıkarınadır. Kürt sorununu barışçı bir şekilde çözmek için Türkiye'nin önünde tarihi bir fırsat vardır."
Türkiye tarihinde Batı'nın ikiyüzlülüğü büyük yer tutuyor.
Avrupa Birliği yalanı da Türkiye aleyhindeki bu ikiyüzlülüğün, çifte standardın en belirgin göstergesi.
1964'ten beri AB üyeliği için elinden geleni yapan Türkiye'ye hala bir zamanların "AB Hıristiyan kulübüdür" anlayışıyla kapılar kapalı tutuluyor. Hem de, demirperdeye ardına kadar açılan kapılar...
Alman İçişleri Bakanı şunu dese makul kabul edilebilir.
"Biz sizi zaten AB'de addediyoruz. Artık AB'ye girmenize hiçbir engel kalmadı. Apo'yu idam ederek bu güzel havayı bulutlandırmayın."
Oysa; AB'ye girişten haber yok, girişle ilgili güvence yok. Ama "Girme şansının zayıflaması" gibi bir "şantaj" var. Bu girme şansı ne zaman kuvvetli oldu ki?
Böyle giderse Türk halkının söyleyeceği tek şey olacak: "AB'nizi alın başınıza çalın."




Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr