Nasrettin Hoca'ya sormuşlar:
"Eski ayları ne yaparlar?"
Cevap:
"Kırpıp kırpıp yıldız yaparlar."
FP'de olan da bu mu?
Yeni yıldızlar çıktı, ama onları herkes eskiden beri tanıyor...
Adlarına "yenilikçi" deniyor.
Ama onlar ne anlamda yenilikçi? Yeni söylemleri yok ki, yenilikçilikleri anlaşılabilsin.
Ortada görünen; ideoloji farkı değil, temel siyasi görüş farkı değil, Türkiye'nin meselelerine bakış farkı değil, sorunlara çözüm farkı değil.
Olay o hizbin gidip, bu hizbin gelmesi mücadelesi ise ha "Ali, Veli", ha "Veli, Ali" ne fark eder?
Onun için yenilikçiler projelerini, dünya görüşü farklarını açıklamalılar. Açıklamalılar ki, vatandaş da bu ayrılığa anlam verebilsin.
Ama bugün yenilikçilerde böyle bir atılım yok. Hatta şu da söylenebilir: Onlara yönetimde pay verilseydi yenilikçi denen hareket herhalde doğmazdı.
Erbakan'ı beğenin, beğenmeyin.
RP de, FP de, Erbakan demektir.
Daha öncekiler de...
Öyle olmasaydı Erbakan'ın perde arkasına çekilişinden beri FP mesafe alırdı.
Oysa geriliyor. Daha da gerileyeceğini anketler gösteriyor.
Şimdi bir de partinin bölündüğünü düşünün. Uzun vadede taban hangi yandan ağırlığını koyar bilinemez ama bir erken seçimde iki Fazilet de barajın altında kalabilir.
FP'nin durumu Türkiye'deki siyasi tıkanmışlığın en canlı, en güncel örneğini teşkil ediyor.
Mevcut partiler oy kaybediyor.
Anketlerde siyasi parti tercihleri sorulduğunda vatandaşın yüzde 30'u kararsızlık belirtiyor.
Bu durumda söylenen şu oluyor:
Kriz ortamında vizyonu olan yeni siyasetçilerin, yeni oluşumların önü açılır.
Peki bugün Türkiye'de partiler yavrulayacak da mı siyasi manzara değişecek, yoksa yeni yeni oluşumlar mı gündeme gelecek?
Toplumun yeni siyasi oluşumlar, yeni liderler beklermiş gibi bir tutum içinde olduğunu anketlere verilen cevaplarda kararsızların çokluğu da gösteriyor.
İktidar boşluk kabul etmez.
Eğer boşluk varsa, o boşluğu doldurmaya kalkanlar olacaktır.
Bugün Türkiye'de gözlenen de bir bakıma bu.
Son örneği; "Beyaz Enerji Operasyonu" oldu.
Haberler doğruysa Enerji Bakanı'nın yapmadığını askerler yapıyor. Ve "Ersümer'i çizin, operasyonu ona haber bile vermedik" diyor.
İktidarda olmak başka şey, iktidar sahibi olmak başka...
Eğer, Türkiye'de iktidar gibi iktidarlar, muhalefet gibi muhalefetler olsa, siyasetçiler bunu sağlayabilse böyle durumlar yaşanır mı?
Siyaset dışındakiler asli sınırlarına çekilmez mi?
Türkiye, oturduğu yeri dolduran güçlü siyasetçiler kadar, güçlü iktidarlar kadar, güçlü muhalefetin de özlemini çekiyor.
Oysa bizde hala "ay"lar kırpılıp "yıldız" yapılıyor ve bundan güç, kuvvet ve hayırlı sonuçlar umuluyor.
Yazık.